Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '09

 
Kategori
Mizah
 

Eyvah Kaynana

Eyvah Kaynana
 

Birkaç gündür kıllanıyorum zaten. Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Aslında benim durumum için kendini iyi hissetmemek de denilemez ya. Garip bir enerji birikimi doluyor vücuduma. İçimden sokaklara çıkıp, bağırmak, çağırmak, ağaçlara tırmanmak, o daldan bu dala atlamak geçiyor. Hayır yapacağım ama çevreden çekiniyorum. Bu yaştan sonra ağacın tepesinde olmak akıl sağlığımla ilgili bir yığın sorgulamayı da yanı başında getirir. Sonra yeni bir muhit, yeni insanlar. İlk intibaları yaşarken olmaz. Mümkün değil. Ama içimdeki bu enerji, bağıra çağıra zıplama duygusu nereden geliyor ki? Kim bilir. Bursa’nın havasından olsa diyeceğim, ama sekiz aydan sonrası mı havası çarpacak. Hem bu hava sadece beni mi çarpacak. Hanıma bakıyorum, maşallah diyorum. Her zamanki gibi, öyle bir sağlıklı ki, tosun gibi derler ya. Ama ben demeyeceğim. Tosunların da bir gururunun olduğunu düşünüyorum. O yüzden eşsiz hatunumu da hiçbir şeye benzetmeyeceğim. Ama annesi konusunda teşbih sanatı yapabilirim. Çünkü kaynana gelip giden aklı ile, ara ara bana attığı fırçalarla bizim sülale de namı almış yürümüş biridir. Şimdi salonda bir koltukta o, bir koltukta ben Seda Sayan izliyoruz. Sadece onu izlerken böyle sessizdir. O yüzden herkesin sevdiği gibi, ama ben iki kat severim onu. Sadece kaynanamın susmasına neden olduğu için tabi. Başka bir neden olabilir mi?

O sabah yine Seda Sayan izliyorduk. Kaynanamın günlerdir içinde yeni bir form taşıdığını, koza evresinde olduğunu nasıl bilebilirdim ki. Ve bu programda kozayı yırtıp karşıma çıkacağını. İkimizde sessizdik. Ortam her zamanki gibiydi. Seda Sayan’ın sesi salonda yankılanıyordu. Amaçsızca vakit öldürüyorduk ama birden kaynanam konuşmaya başladı.

-Sus be ağlama gülüm, sen ağladıkça ben yazmaya başlıyorum acılarımı.

Şaşırdım. Konuşmaması gerekiyordu. O yüzden panik yapmadan duymamazlığa verdim. Olabilir dedim. Çünkü tepki verirsem bir daha susmayacağından korktum. Dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım zaten.

Yarım saat kadar sessizce televizyonu izledik. Ondan bir daha ses çıkmayınca, herhalde gidip gelen aklının bir sürpriziydi diye düşündüm. Diğer yandan yine içimde belirmeye başlayan o duygu. Bağırmalı, çağırmalı ağaçların dallarından kendimi bir diğerine atmalıyım. Allahım ne oluyor bana derken kaynanam yine konuşmaya başladı.

- Ankaralıları şimdiden uyarıyorum. Bu tür asılsız ve çirkin siyaset yapanlara kesinlikle inanmayın. Tamam 3-5 milyar dolarlık servetim var kötü olmuş yani. Zengin olmak suç mu? İşini bilmek suç mu? Hem bana oy vermeyin sol mu gelsin. He söyleyin ulan sol mu gelsin?

Bu defa bana bakıp da konuşmasını yapmıştı. Susmakla susmamak arası kalmıştım. Bana tanıdık gelen bu sözleri, kaynanamdan duyuyordum. Televizyonda Seda Sayan’da vardı. Ve korktuğum şu ki, kaynanamın çenesini durduracak bir yol yoktu.

-Kayınvalide ne dedin anlamadım, Ankaralıları neden uyardın ki? Burası Bursa

Kaynanam başını çevirdi, şöyle bana bir baktı.

-Hasta mısın sen damat. Kafayı mı yedin yine.

Ha işte bu benim kaynanam. O her zaman böyle konuşurdu bana karşı.

-Yok yok dalmışım herhalde. Dedim. Ardından televizyonu izlemeye devam ettik.

On beş dakika sonra, reklam arasıydı galiba. Kendimi zor tutuyorum, salonun içinde üç beş tur atsam sanki rahatlayacağım.

- Kusura bakmasınlar kredi kartının mağduru olmaz. Kredi kartı sebebiyle borçlananlar olur. Onlara da dürüst gözüyle bakmam. Fazlasını kullanma. Bunları bağışlayın, diyorlar Alın teriyle kazananın hakkı ne olacak. Dedi sinirlenerek.

Kaynanamın yanına gittim, içimde yine bir enerji yerimde duramıyorum, zıplıyorum.

-Yahu kayınvalide ne diyorsun. Kredi kartı mı alayım sana. Bu yaştan sonra, ödeyebilecek misin ?

-Damat maymun gibi zıplama karşımda, git şu dolaba çık bari. Maymun Damat!

Allahım kaynana gidip geliyor, ben onun dediğini yapmayı çok istiyorum . Dolabın üzerine mi çıksam. Çıkmam gerek, koşup enerji atmam gerek. Ama dur hele hanım gelsin. Kaynanayı tek başına bırakamam. Dünya laf yerim.

Bu arada kaynana tekrar söze girdi.

-Çık tartışalım. Ne biliyorsan ortaya koy, ben de koyacağım. Ne biliyorsan bizim hakkımızda tartışalım. Başbakana kaçmak yakışır mı, demokrasi kaçağı olmak yakışır mı?

-Eee sen ne dediğini bilmiyorsun uçmuşsun kayınvalide dedim ve içimdeki enerjiyle dolaba tırmanmaya başladım. Kaynana döndü beni izliyor. İzlerken ara ara tekrar bir şeyler söylüyordu.

-Rakiplerin her türlü iftira atmaya hazırlar. Otobüs şoförlerinin vatandaşa, özellikle de yaşlılara kötü davrandıklarını ve her fırsatta yolcularla münakaşaya girdiklerini biliyorum. Bunlar yanlış şeyler ve hepsinin altında Karayalçın var emin olunuz.

Dolaba çıkmakta hiç zorlanmamıştım. Tepesinde ayaklarımı sarkıtmış bir çocuk edasında kaynanaya bakıyordum. O ise çok normal bir durum içerisinde dönmüş televizyona Seda Sayan izliyordu. O susmuştu ben de rahatlamıştım. Dolabın üzerinden aşağıya indiğimde kendimi çok iyi hissettim nedense. Sanki bir ömür dolaba çıkmak için beklemiştim. Kaynananın da kendini kaybettiği bir anda çıkıvermiştim işte. Ondan sonra salonun etrafında on iki tur daha atınca kendime geldim. En son kaynanam bana,

-One minute dediğinde, kaynana sehpanın üzerine çıkmıştı.

-Kes dedim Kayınvalide, en azından bu klasiği yapma dediğimde salonun kapısı hızla açıldı. Hanım nefes nefese. Elindeki gazeteyi okudu bağıra bağıra.

- Bursa’da hastalık sonucu ölen hayvanların gömüldükleri yerden çıkartıp etlerini kasaplara satan ve Bursa halkına at, eşek, maymun etleri yedirten çete yakalandı.

Hanıma şöyle bir baktım. Uzun uzun kişnedim.

Sonra kayınvalidemi sehpadan indirdim.

Ve o an onun anırmasını istedim, delicesine.

 
Toplam blog
: 29
: 527
Kayıt tarihi
: 05.02.09
 
 

"Yaşadığım kentleri sevmem. Daha doğrusu yaşamak zorunda olduğum kentleri. Onlar da beni sevmez. ..