- Kategori
- Felsefe
Eyy hayat
İnsanlar mutsuz. Mutlu olduğunuz AN' lara hiç dikkat ettiniz mi? AN diyorum artık, mutluluk an diyebileceğimiz bir zamana kadar düştü.
Ne kadar narin ve nazlı bir şeymiş ki bu mutluluk, bir anda olup gidiyor, bir de farkına varıyorsun ki uçmuş gitmiş.
O kadar çok şey yazıldı, çizildi ki, hepsi doğru, hepsi yanlış, onun hakkında.
İnsan, bildikleriyle, duyu organlarıyla algıladıkları ve bunları biriktirdikleriyle ve bunları kullanarak yaptığı davranış biçimleriyle insan.
İnsan zihni bir bellekse, bu belleğe yüklenenlerdir insan.
Bir bebeğin mutluluğu bir çocukta var mı? Bir çocuktaki bir gençte, bir gençteki bir yetişkinde, bir yetişkindeki bir yaşlıda.
Öyleyse, nedir bu insanın yaşama zamanı ile mutluluğu arasındaki bu ters orantı.
Bu durumda bana öğretilenler ve zihnime doldurulan mantık kurallarına göre, mutluluğun açıklamasını buldum.
Bebekleri konuşamadığı için bilmiyoruz, sadece tahmin ediyoruz, çocuk gözünü az çok biliyoruz ama.
BÜYÜMEYELİM VE ÇOCUK KALALIM.
Bırakabilecekmisiniz, dünya malını, hırsı, egoyu, kıskançlığı, çıkarı, zenginliği, çatışmayı, savaşı.
Yok, bırakmam diyorsanız, unutun mutluluğu.
Bırakırım diyorsanız, ağaca, güneşe, yıldızlara, yapraklara, toprağa, hayvanlara, insanlara boş bir zihinle, hayranlıkla değişik bir gözle bakabilirseniz, Güneşin, ayın ve yıldızların dünyamızdaki etkileşimlerine, insanın dünyadaki masumluğuna ve geçiçiliğine, yaşamın doğal güzelliğine kendinizi kaybederek bakabilirseniz.
MUTLULUK BU İŞTE...