- Kategori
- Gündelik Yaşam
Fanatikler çocuklara karşı
'' Bazı provokatörlerlerin kışkırtmasıyla, Fenerbahçeli taraftarların çocuklarına saldımak istediler.''
Çocuklara da mı???
Neden şaşırmadım?
Dolaylı olarak değil, doğrudan gidilir çocuğun üzerine.
Fanatik olurlar. Spotmen olurlar. Adil veya hoşgörülü olurlar. Düşüncesiz, egoist olurlar. Taş at şu pis polis abinin kafasına deriz. Aferin severler. Nişan alırlar taş atarlar. Ekmek dağıtılıyormuş şurada, koş çabuk kap gel birkaç tane deriz, kavga döğüş, sille tokat dalarlar kalabalığın ortasından kendilerini yırtarlar.
Canımızı emanet edecek değiliz bir insan yavrusuna ama, büyüyünce bu bana bakmaz der geçeriz yaramazlığından bunalıverince kimi zaman. Ne zaman? Su getiriver evladım başım ağrıyor dediğimiz bir gün, işim var şimdi voltranı oluşturuyoruz biz Murat'la diye cavabını verince.
Bak, ne de yakışıyor Nurfeyza'nın kırmızı parlak sıkmabaşı gel düğüne derneğe giderken de ben seni böyle yapayım deriz. Anne gibi olunur, teyzeler gibi olunur. Nurfeyza belki de en sevdiği arkadaşıdır, böyle giyiniyordur. Özenilir.
Dedeleri, nur yüzlü, kır sakallı duahandır. Müziklenirler dipdibe. Arada sırada başka tınıları da duyarlar. Ah, acaba dinlerse sıkılır mı annesi, babası. Ya dedesi?
Yaşatırız. Çünkü bizimle doğarlar.Ev, ocak, yemek veririz. Sokağa atacak değiliz ya!!! Ama ya her gün bizi mutlu etmek için yaşamaya devam ederlerse? Ya taş atma oyununu çok severlerse bir küçük aferincik için. Ya, bir gün ne çocuk ne yetişkin, ne ara yaş kavramlarından bile anlamayacak kadar aptallaşırsak... O zaman neler olur diyemiyorum. Sormuyorum.
Birlikte yaşıyor ve aklımızı yitiriyoruz.
Sokakta cıs abiler vardır zaman böyle bir zamandır. Çok kötü.
Tecavüze uğrarlar, belki hissederiz konduramayız. Acı gerçeği anlarız, ama söylemeyiz. Utançtan!!! Baba, ağabey, dayı-teyze oğulları vardır artık kaçınılacak. Korkunç!!! Taciz edilmeyi tek şekilde anlar halde artık çocuklar, rahatsız edilmeyi başka...
El veremeyiz yaralar sarılamaz. Çünkü sanki bize dokunmuştur o eller. Kendimiz istemişçesine ve uygunsuz yakalanmışçasına titreriz utançtan.
Fanatik taraftarların içinden de mi provokatörler çıkıyor ve çocuklara saldırtmayı seçiyorlar? Çocuk ve koruma kavramımıza ne oldu? Yoksa, çoktan kabul edilmiş bir savaş meydanında olmayı bu kadar kolay sindiren abileri, öteki babaları nasıl anlayabilir bir çocuk? Kendisi de öyle davranarak yer edinir hayatın içinde. Elbette. Tüm olanları izlemek ve seyirci kalmak bir çocuktan beklenemez.
Hangi maça gidilirken çocuğumuzun can güvenliği için endişe etmiyorduk? Ya, babalar- ağabeyler taş-sopa fırlatırlarken başları kanamasın bari çocuğumuzun diyen hiç mi yoktu?
Birkaç fanatik nasıl olabiliyor da, diğer takımın fanatik taraftarlarının çocuklarına karşı kolayca kışkırtılabiliyorlar?
Çocukların her pis işimizin içine çekilmesine neden hiç şaşırmadım?
Ya kurban, ya da maşa oluyor çocuklar. Doğdukları günün neşesi ya da telaşını sindiremiyoruz. Öyle asılı kalıyor bir geçmiş zaman masalı gibi. Hırslarımıza, doyumsuz terbiyesiz egolarımıza, vicdan duygusunu ancak dilencinin eline ekmek verirken hatırlamamıza...
Çocuk sevmeyen insanlar, kendilerini sevemeyen yetişkinlerdir. Korunmak kollanmak içgüdüseldir. Kendisini de korur ve kollar bir çocuk. Ormana bırakırsın, kuş sütüyle beslenir. Kendimizden, canavarlaşan ruhsuz kontrolsüz aç gözlülüğümüzden koruyamadıkça çoğalttık. Doğurdukça gönendik. Çocuk çıkartmayı erdem saymak aptallığına kaydık.
Kediler ve köpekler kadar doğayı örnek alamadık: Güçlü kalan yaşar. Çok doğarlar ve en az bir yavru doğal seçimin döngüsünde en şansız olandır. O yavru ölebilir. O yüzden çok doğarlar.
Ne istediğini bilmeseler de, ne kadar cahil ya da aldatılmış olsalar da, aymazca yavrulayamamalı insanlar. Yarın belki de bir karşı tarafın çocuğunu dövmek, onu hırpalamak için büyütülmemeli diyeceğim..., Hangi kara parçasında yaşarsa yaşasın, insanlar askere alınacak neferler gibi, kafa sayısının çokluğu için, yaşatamayacağı ve haketmediği çocuğu doğuramamalı. Dünyaya gelmek isteyip istemediklerini onlara mı sorduğumuzu defalarca duymak ağırımıza gidiyor sonra.
Kendi çocuğuna ve başkalarının çocuğuna aynı yakın ve içten duygularla davranamayan insanlar; yaşıyorlar, nefes alıp dış dünyayla ilgileniyorlar ve kışkırtılmaya hazır vahşice şişirilmiş egolarını tatmin ediyorlar. Neyle? Farketmiyor işte burası.
Ne varsa önlerinde, yıkıp, yakıp, saldırı emrini bile algılamayan eğitimsiz köpekler gibi boşuna bir yaşam sürerek , ne kadar hazmedebiliyorlarsa o kadar görerek hayatı... fırsatını bulunca da kimseye tanınmamış ayrıcalıklarının tadına vararak yaşıyorlar.
Çok üzücü.