- Kategori
- Okul Öncesi
Farkındalık Üzerine

Kurduğu saatin sevimsiz sesiyle gözlerini açtı yavaşça. Karanlık sabaha doğru hareket etmeye başladı bedeni. Ruhu hala uyukluyordu. Lavaboya gitti. Soğuk düşüncelerle elini yüzünü yıkadı. Gardıroptan uydurabildiği kombinini ütüledi. Yarı uyuklayan eşine seslenerek sorumsuz insanlardan bahsetti kısaca. Çocukları için fedakarlık yapmayan aileleri anlattı. Yirmi bir kişilik sınıftan 4 gönüllü Veli çıkmadığını ifade ediyordu sitemli sitemli. Yine de çocuklara olan eğitim aşkı gözlerine ve davranışlarına yansıyordu. Saate baktı ve eşi onu kapıdan uğurlarken hızla yola koyuldu. Her sabah olduğu gibi o uzunca yolu güneş doğmadan adımlarken geçen hafta aldığı haberin heyecanı kendini motive etti. Az kaldı dedi. Sabret. Hızlı adımları, hızlı düşüncelerinin önüne geçemiyordu. Zifiri karanlıkta sokak lambalarının arkadaşlığı sessiz olsa da Einstein’in Rosen köprüsünden geçer gibi on koca yıl olmuştu çok sevdiği bölümünden mezun olalı. Peki ya sevdiği mesleğin ağa babaları onu ne kadar sevmişti. Farkındalar mıydı böyle verimli bir öğretmenin varlığından. Onun binlerce nesile aşılayacağı “geleceğe iyi birer birey, vatana hayırlı evlat” olgusunu ne kadar hesap etmişti dersiniz? Eğitimi eğitimcilere bırakın diye yırtınıyoruz yıllardır ama maalesef birileri her yıl yeni duvarlar koyarak paraya bağlıyorlar eğitimi. Ücretli, sözleşmeli, ek ders ücretli, sözleşmeli kadrolu, aday öğretmen, tam kadrolu vs. vs. Mezun olduğundan beri memuriyet alamamış bin bir emekle dahi olsa savrulan yaşantısının içinde kuzey ya da Güney fark etmez ücretli öğretmenlik yapıyordu bütün yaş guruplarına. Çocukları çok sevdiğinden okul öncesi sertifikası bile almıştı. Ders karşılığı çalıştığından hiç bir birikimi yoktu. Aldığı üç kuruşun çoğunu çocuklarına hediyeler alır geri kalanını ise yeni evli olduğundan eşinin borçlarına destek olarak verirdi. Kendini düşünse 30 km uzaktaki okula gitmek için bir araba almaya yeltenir yağmur çamurda bu yolu çekmezdi. Otobüse binmek için bile 15 dk yürüyor indiğinde ise 10 dakika mesafe gidiyordu. Ana yola geldi. Sola sağa baktı. Vızır vızır araçlar geçiyordu. İnsandan çok araba var dedi içinden. Ne bir araç yavaşlıyor nede eksiliyordu. Karşı taraftan geçen otobüse yetişemedi. Üst geçit bile olmayan bu yolda kilitlenip kaldı öyle. Kendisi gibi bir kaç kişi daha birikti yanında. Sorumsuz ailelerin çocuklarına gidiyordu oysa. Arabalarında rahatça işe giden ve yayalara yol vermeyen sorumsuz ailelerin çocuklarına. Kendilerinin veremediği değerleri çocuklarına aşılamaya. Geç kalacaktı. On üç dakikanın ardından geçebildi karşıya. Biraz daha pahalı olan otobüse bindi hızlı gider diye. Ucu ucuna yetişti çocuklarına. Az önce arabalarıyla basıp giden sorumsuzların bıraktığı çocuklara. Her dokunuşun bir birine olan reaksiyonundan habersiz sorumsuzların. Bencil, ego yüklü, para kazanma hırsı olan sorumsuzların. Aynı gökyüzü altında yaşadıklarını unutan sorumsuzların. Aynı toprağa düşecek Bedenlerin unuttuğu dünya hevesine kapılan sorumsuzların. Bitmek bilmez sorumsuzların, sorumluluk sahibi öz güvenli insanlardan alacağı paylaşımlarla daha iyi bir vatan için yola çıkıyor öğretmenimiz. Bir basamak daha yukarı sözleşmeli öğretmen olarak atandığı güneydoğuya.