Faşizmin eğitim metodları...

Evet kendimi tanıdığımdan beri bu ülkede her faili belli meçhul cinayetten sonra bu gibi yorumlar, değerlendirmeler yapılmış, işin asıl mimarisini kurgulayanı ve yaptıranı değıl yapanı suçlayıp durmuşuzdur hep. Şimdi bu ülkede aklı selim olan yediden yetmişe herkesin; cumhuriyet tarihinin 84. yılına girerken şahidi olduğumuz bu manzarayı iyi idrak etmesi gerekir. Her türkün, kürdün, alevinin, lazın, çerkezin, ermeninin ve diğer azınlıkların; hemen hemen her kesin günlük yaşamına hatta özeline bile girmekte olan medyanın; sosyal, ekonomik, siyasal konular ve bunlar arasındaki etkileşim sonucunda ortaya çıkan malzemeyle uyguladıkları psikolojiyi gözden geçirip anlayabilmiş miyiz? Ve gene bu çarpıklığı kullanarak rant elde eden kişi ve grupların eğitim sistemine verdiği zararın fakında mıyız?

Hrant Dink cinayetinin faili olan henüz 17 yaşında bir çocuğu yakalıyoruz ve bu olayı farklı farklı yorumlayan medya gruplarından kimi derin devlet, kimisi terör örgütleri, kimileri de dış güçler tarafından tezgahlandığını iddia ediyor. Ama bunun aynı basının ve aynı kişilerin yani güç odaklarının yarattıkları karanlığın yaratmış olduğu henüz küçük, suç işlemesini bile kanunen suç sayamayacağımız bir çocuk psikolojisinin ürünü olduğunu görmeyecek kadar kör olabilmişizdir. önce Trabzonu seçtik sonra Tarbzonu bir karakola sığdırdık şimdi ise karakolu da ay yıldızlı bir bayrağın arkasına sığdırarak bir memurun deklanşöre basarak patlayan flaş sonucunda kahramanlaştırılan katil bir bebek görüyoruz.

Şimdi kendimize soruyoruz: merhum Hrant Dink'in eşinin de dediği gibi; nasıl bir karanlık ki bu bir bebekten katil yaratıyoruz? Aslında cevabı çok net: çok eskiye gitmeden cumhuriyet tarihinin 84 yılıdır Türkiye'nin bir mozaikler ülkesi olduğunu unutup bu topraklarda tek bir ırk yaşıyoruz gibi, Ne mutlu Türkiyeli'yim demek yerine, bütün dağlara taşlara ''ne mutlu Türküm diyene'' yazdığımız gibi; ne mutlu Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıyım yerine herkes Türktür ve Türkçü olmalıdır dediğimiz gibi. Yine ülkemizde yirmi milyona yakın farklı ırk ve dillerde yaşayan insanları hiçe sayıp andımızı okurken sonuna ne mutlu böyle bir ülkede yaşıyorum ve andını kabul ederek okuyorum yerine ''ne mutlu Türküm diyene'' demişiz. Ve yine yazılı basınımızın üst köşelerinde Türkiye, Türkiyede yaşayanlarındır yerine ''Türkiye Türkler'indir.'' dediğimiz gibi. İşte böylesi metodlarla kendi eğitim sistemimizle daha nice bebekleri katil edebileceğimizi görmezden gelmeyelim. Yoksa hep sık sık görmeye alışık olduğumuz timsah göz yaşlarıni dökmeye devam mı edelim?

İşte failin ifadelerini duyuyoruz, okuyoruz. Failin ifadelerinde: ''medyada Hrant Dink'in Türk'ü aşağılayıcı sözlerini duydum ve kendime yedirmeyip öldürdüm.'' diyor. Şimdi ise nasıl bir çelişkidir ki aynı basın Hrant Dink'i öve öve bitiremiyor ve bir derin devlet olgusundan bahsediyor. Bahsetmekle kalmayıp rahatsızlığını dile getiriyor. Acaba bu derin devlet, hepimizin günlük yaşamımını bütün yönleriyle etkileyen ve kontrol altına alan gene aynı medyanın ürünü değil midir? Çarpık eğitim sistemimizle, insanları içine düşürdüğümüz ruh hali ve bunun neticesinde devletimi en iyi ben severim ve ben kurtarmalıyım zihniyeti yaratıyoruz. Ve sonucunda kendi kendimize zarar verecek potansiyel bir terör oluşturuyoruz.

Unutmamalıyız ki ''hepimiz Hrantız hepimiz Ermeniyiz'' sloganını, bu ülkeyi herkesten daha çok sevenler yazmıştır. Farklı dil ve ırklarda olsa bile bir hukuk devletinde herkesin yaşama hakkı olduğu unutulmamalı. Bu ülkede yaşayan herkesin ve her kesimlerin ''NE MUTLU BEN TÜRKÜM DİYENE'' sloganını değil ''NE MUTLU BEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN VATANDAŞIYIM DİYENE'' sloganını kabul etmesi gerekir.