Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Kasım '09

 
Kategori
Efsaneler
 

Fatsalı Halil İbrahim Destanı

Fatsalı Halil İbrahim Destanı
 

http://fatsakent.net/hikaye.html


Dostlarına "hayır"diyemezdi Halil İbrahim. Yoktu öyle bir sözcük onun lugatında. Saat, gramafon, kilit ve şemsiye gibi tamiratların yanında gizli gizli tabanca tamiri yaptığı bilinirdi. Çoğu karadenizli akranı gibi silahsız dolaşmazdı zaten. Küçük dünyasını evi ile dükkânı arasında kurmuş zamanına göre oldukça iyi giyinen, kıvırcık saçlı, genç irisi kısacası "sırım gibi bir karadeniz delikanlısı" idi.

Gel zaman git zaman Halil İbrahim komşu köyün ağasının kızına vurulur üstelik aşkı karşılıksız değildir. Ağanın nabzı yoklanır. Gelen yanıt olumsuzdur. Çaresiz kalan Halil İbrahim kendinden beklenileni yapar. Ağanın kızını kaçırır. Ağa bu kaçırma olayını hazmedemez ancak olan olmuştur ayrıca hesap görme konusunda acelesi yoktur.

Ve Halil İbrahim'in askerlik zamanı gelir çatar. Ardından yolunu gözleyen karısından başka bir oğlu ve kızı bulunmaktadır. Asker ocağında aldığı mektup ise yüreğini dağlar. Ağa, Halil İbrahim'in tapusuz arazilerini üzerine geçirdiği gibi kızını da geri alıp götürmek üzeredir. Halil İbrahim dayanamaz ve firar eder. Köyüne gelir ormanlık bölgede uzunca bir süre tutunmayı başarır ve fırsat kollamaya başlar. Ancak jandarma müfrezesi çemberi daraltmıştır.Kaçınılmaz son gerçekleşir Fatsalı Halil İbrahim yakalanır. Onu yakalamak için oldukça uzun bir zaman harcayan jandarma çok öfkelidir. Telefon direğine bağlanarak çok şiddetli bir şekilde dövülür. Bu dövülme anı Halil İbrahim'in kalan ömründe sara nöbeti gibi sürekli önüne çıkacak âdeta onun kâbusu olacaktır.

Dağda Kızıl Ot Biter
İçinde Keklik Öter
Eşkıyadan Da Beter
Uslan Be Halil İbrahim

Kıvırcık Saçlarına
Kar Düşmüş Uçlarına
Dağın Yamaçlarına
Yaslan Be Halil İbrahim

Halil İbrahim cezasını çeker ve askerlik görevini tamamlayarak köyüne geri döner. Karısı elinden alınıp çocuklarıyla birlikte başka birine verilmiştir. Artık hiç bir şey eskisi gibi değilidr. Hele Halil İbrahim hiç değildir. İnsan içine çıkamaz durumdadır. Herkesin kullandığı yolları kullanmaz dağlık ve ormanlık yerleri mekân tutmaya ve mümkün olduğunca gece dolaşmaya başlar. Tabancası ise her zaman ki gibi yanındadır. Zamanla ormandaki evine ve eski mesleği olan tamirat işlerine geri döner. Özellikle o dönemin gözde müzik aleti olan gramafonun tamiri konusunda şöhreti Fatsa sınırlarını aşmıştır.

Bu arada 12 Eylül öncesi Fatsa bir hayli karışmıştır. Meşhur nokta operasyonları ise olanca hızıyla devam etmektedir. Tek başına yaşayan Halil İbrahim'in evi bir çatışma sırasında önce yıkılır daha sonra yakılır. Yangından kurtarabildiği gramafon ve bir takım tamir aletlerini yakındaki bir mağaraya taşır. Orada barınmaya başlar ve insanlardan iyice uzaklaşır. Bu arada yaşlanmış kıvırcık saçlarının uçlarına kar taneleri düşmüştür. Ancak gene de hiç kimsenin gündüz bile gidemediği yerlerde hem de gecenin zifirî karanlığında pervasızca dolaşmaktan çekinmez.

Derede Su Durulur
Daldan Köprü Kurulur
(Dal Köprüler Kurulur)
El Yerine Vurulur (*)

Aslan be Halil İbrahim


Kıvırcık Saçlarına
Kar Düşmüş Uçlarına
Dağın Yamaçlarına
Yaslan Be Halil İbrahim

İşte böyle gecelerden birinde mekân tuttuğu mağarasından oldukça uzaklaşan Halil İbrahim amansız bir fırtınaya yakalanır.Dağ, orman, dere demeden saatlerce yürüdükten sonra bir yakınının evini görür. Çaresiz sığınacaktır ancak vakit bir hayli geç olmuştur. Ev halkını uyandırıp rahatsız etmek istemez. Feci bir şekilde ıslanmış ve yorgunluktan bitap düşmüştür. Mısır alafı ile ot dolu samanlığa girer tabancası belindedir ve anında uykuya teslim olur. Uyandığında jandarma müfrezesinin namluları üzerine çevrilmiş durumdadır. Hiç bir şey yapamaz sılahını verir ve teslim olur. Jandarma ev halkının tamamını sorguya çeker. Herkes Halil İbrahim'i tanımaktadır. İfadelerin tamamında ona destek verirler. Her şey yoluna girmektedir Halil İbrahim'in kurtulması an meselesidir. Çünkü o dönem silahını teslim edenler soruşturmaya tabi tutulmamaktadır. Halil İbrahim ise çok tedirgindir. Yıllar önceki o kahrolası dövülme anı olanca şiddeti ile tüm benliğini kaplar. Yeniden o anı yaşama olasılığı bile onu deli etmektedir. Belli etmemeye çalışır ancak zangır zangır titremektedir. Jandarmaların bir anlık dalgınlığında faydalanan Halil İbrahim Hasano Deresine doğru koşmaya başlar. Fırtına sonrası dal köprüyü sel almıştır. Azgınlaşan dereyi türlü zorluklarla geçer bir müddet daha koşar tam ormana gireceği anda başından vurulur. Yere düşmez Halil İbrahim kayalara yaslanır. Ölürken de aslandır Halil İbrahim. Israrla ve inatla ayakta kalmaya çalışır. Dur! Kaçma! sesleri arasında hızlanmaya çalışırken kayalardan aşağı yuvarlanır. Silah sesleri birbirine karışır, ortalık kıyamet gününe döner.

Fatsalı Halil İbrahim sonunda düşer.

Bir başka ifade ile "anarşist yerine" vurulur.

Uğruna ağıtlar yakılır ve içlerinden bir türkü bugünlere kadar gelir sesini bize duyurur.

Müfreze Dağı Sarar
Dağda Kaçaklar Arar
Geçit Vermez Kayalar
Hızlan Be Halil İbrahim

Kıvırcık Saçlarına
Kar Düşmüş Uçlarına
Dağın Yamaçlarına
Yaslan Be Halil İbrahim

Musa Eroğlu'nun dokunaklı sesinden dinlemek isteyenler için:

http://fizy.com/s/16rtqm

Söz: Dursun Ali AKINET - Beste: Selahattin AYGÜN - Düzenleme : Ozan Ali YILDIZ

(*) Bazı yörelerde "Elli yerinden vurulur" şeklinde seslendirilmektedir.

Kaynak:

http//www.forumgercek.com

http://www.sanatevi.net

Erol Evgin

Atv

 
Toplam blog
: 262
: 1569
Kayıt tarihi
: 27.09.07
 
 

Anadolu'nun doğusunda sonradan ismi değiştirilen köylerden birinde zemheri zamanına denk gelen bi..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara