- Kategori
- Felsefe
Felsefeyi sokağa indiren adam; Sarte

Çağımıza renk veren kişiliklerden biri, Jean-Paul Sarte. Yaşamının anlattığı ''sözcükler'' kitabına şu cümleyle başlıyordu Sarte: ''Alsace'de 1850 yıllarında çocuğu boüulan bir öğretmen, bakkallığa razı oldu'' O bu kitabında; çocukluğunu, dedesinin kendi düşüncelerinin oluşumunu nasıl etkilediğini anlatır. Sarte, ikinci Dünya Savaşı'nın yıklmış, bezgin bedeni ve ruhu yaslı insanlarına bir felsefe armağan etti: ''Varoluşçuluk'' Varoluşculuk,savaş sonrası insanlarına özgürlük sağlıyordu. Sarte, ''Varoluşculuk bir humanizmadir'' adlı denemesinde: felsefenin ana çizgilerini ve ilkelerini şöyle sıralamıştı: Varlık özden gelir, insan kendini nasıl yaparsa öyledir, insan yüzde yüz sorumludur, insan, bütün insanları seçmekle kendini seçer, tek kişinin hareketi bütün bütün insanlığı bağlar, insan, insanı keşfeder..'' İkinci Dünya Savaşı'nın yıkık perişan Avrupa'sında yaşayan insanlar, umutsuzluk çukurunda debeleniyorlardı. Sarte'nin felsefesi bu insanlara hem umutsuzluğu anlatıyor, hem de kendi seçimleriyle yeni bir yaşamı oluşturabilecekleri güveni veriyordu. Aslında ''Varoluşçuluk' deyince akla Sarte geliyordu.
Özgürlük yollarında adlı roman diziyle ve oyunlarıyla ''Varouşçuluk'' bir yaşama biçimi niteliği kazandı. Felsefe tarihine bakılırsa yeni bir felsefe toplumlarda aramanın başladığı dönemlerde ortaya çıkmıştır, yeni bir felsefe, yeni bir dayanak olarak aranmıştır. Bu görüş; varoluşçuluk felsefesinin çıkışınıda açıklar. Savaş, insanların güvenini yok etmişti. Altımızdaki yer sallanıyordu sanki. O zaman şu soruyu sormak gerekiyor:''İnsanın bugünkü dünyadaki yeri nedir?'' İşte o zaman insan bu boşluk, bu manasızlık içinde eriyip gider.
.