- Kategori
- Deneme
Fener Tutmasını Bil

FENER NASIL TUTULUR?
Elektrikler şimdiki gibi yaygınlaşmadan önce fener kullanırdı insanlar. Fener gene kullanılıyor ama eskisi kadar sık değil. Fenerler çeşitlidir: Gemici feneri, el feneri, Japon feneri... Bayramlarda fener alayları düzenlenir, gemilere yol gösteren deniz fenerleri olmasaydı birçok gemi kayalara çarpıp batardı. Kimi düşünürler sanatın da deniz feneri gibi olmasını öngörmüşlerdir. Avrupa’da genelevler kırmızı fenerlidirler! Din sömürücüleri yeşil fener kullanıyorlar. “Ben bir yeşil fenerim” diye başlayan türkümüzden yararlanarak bu fener için şöyle yazdım: “Ben bir yeşil fenerim/ Yoksulları çok severim(!)/ Din iman diye diye/ Sırtlarına binerim.” Ünlü spor kulübümüz Fenerbahçe adını o semtte bulunan deniz fenerinden almıştır. Çocukluğumuzda, Fenerbahçe’yi tutan arkadaşlarımızla, “Fener, dünyayı yener; Beşiktaş’a gelince püf diye söner” diye alay ederdik. Bir de Deniz Feneri çıktı karşımıza. Yolsuzluklar ayyuka çıktı, acı biber doğradı tatlı aşımıza.
Bu fenerle ilgili bir taşlamamı düşünce ve duygularınıza fener tutar umuduyla ilginize sunuyorum :
Bu fener başkadır başka
Ancak yandaşlarıyla gelir aşka
Her fenerin ampulü var
Çevresine ışık saçar
Bu fenerin ışığı
Eşini dostunu aydınlatır da
Bize karanlık sunar!
Diyojen, güpegündüz elinde bir fenerle dolaşırmış. Ne aradığını soranlara da, “İnsan arıyorum” diye cevap verirmiş. Bulabilmiş mi acaba? Bilen varsa haber versin...
Eskiden yollarda ışık olmadığı için geceleri ellerinde fenerle dolaşırlarmış gece yolcuları. Belki bu yüzden; sarhoşlara, evinin yolunu bulamayanlara, “feneri nerede söndürdün?” diye sorulur. Aydın kişiler deniz fenerlerine benzerler; deniz feneri gibi başkalarına yol gösterir, ışık tutarlar ama ışıklarının kendilerine pek faydası olmaz!
Gelin şimdi de fenerli birkaç fıkra anlatalım size.
İki deli akıl hastanesinden kaçmaya karar vermişler. Biri, “Kaçmamız için güzel bir yol buldum” diye konuşmuş. “Bir el feneri geçirdim elime. Gece onu duvara tutacağım. Sen onun ışığına tutunarak duvara tırmanacaksın. Sonra o ışığı bana tutacaksın, ben çıkacağım yukarıya. Oradan da dışarı atlayıp kaçacağız.”
Öbür deli kızmış, “Bana bak, demiş. Deliysek o kadar da deli değiliz. Olmaz bu iş!”
Arkadaşı merakla, “Niye olmazmış?” diye sormuş.
Deli, başını sallamış, “Ya tam ben duvarın ortasındayken fenerin ışığını söndürüverirsen ne olacak? Bu riski göze alamam ben.”
***
Köylüyle kentli yolda gidiyorlarmış. Köylü sigarasını yakmak için ateş istemiş. Kentli elindeki el fenerini yakarak, “Al sana ateş. Sigaranı buradan yak” demiş.
Köylü itiraz etmemiş, fenerin ışığıyla sigarasını yakmaya çalışmış. Kentli bıyık altından gülerek, “Kandırdım enayiyi. El fenerinin ışığıyla sigarasını yakacağını sandı” diye mırıldanmış. Öte yandan köylü de, “Fenerinin pilini bitireceğim bu gidişle, haberi yok” diye kıs kıs gülüyormuş. Ava giden avlanır diye boşuna dememişler!
Kimi politikacılar vatandaşa fener tutacaklarını söyleyerek başa geçerler ama koltuğa kodamanların para yardımlarıyla oturdukları için, onların vatandaşı iyi becermesine ve işlerini iyi görmelerine yardım ederler, vatandaşı ise karanlıkta bırakırlar...
Yaşlı bir efendiyle genç uşağı yolda gidiyorlarmış. Uşağın elinde bir fener varmış. Yolları bir ahıra düşmüş. Efendisi uşağına, “geceyi burada geçirelim. Yolumuza sabahleyin devam ederiz. Yoruldum” demiş. İçeri girince orada genç ve güzel bir kızla karşılaşmışlar. Kız iyi giyimli kişileri karşısında görünce sevinmiş. Zaten çoktan beri erkeksizlikten bunaldığı için efendinin sevişme isteğini kabul etmiş. Uşak fener tutmuş, efendi kızı becermeye çalışmış ama hem yaşlı hem de yorgun olduğu için başarılı olamamış. Ayağa kalkarak feneri kendisine vermesini söylemiş, “Şu işi bir de sen yap görelim” demiş. Uşak kızı memnun edince efendi kükremiş; “Bak, gördün mü, fener böyle tutulur işte!”
Böyle işte! Bütün hüner fener tutmakta; bu dünyada fener tutmasını iyi bileceksin, yoksa işin iş, yolunda gitmez yaptığın alışveriş. Çiğ kalma, hadi git de biraz piş!
*******************