- Kategori
- Futbol
Fenerbahçe - Trabzonspor

Günlerdir beklediğimiz maç sonunda oynandı. Beklemekte ne kadar haklı olduğumuzu ve buna ne kadar deydiğini bize ispatlayan bir derbi izledik Kadıköyde.
Söze Trabzonspor'la başlamak istiyorum; bu dev maça ne kadar iyi hazırlandıklarını, ne kadar iyi konsantre olduklarını, kazanmaya ne kadar inandıklarını, oynadıkları güzel futbol ve bol pozisyonla süslenmiş 90 dakika ile gösterdiler bize. Müsabaka boyunca sahanın her yerinde yaptıkları pres, çağdaş futbol anlayışının gereği olan alan daraltma ve bol pas ile bunun sonucunda final paslarını doğru yerde ve zamanda yaparak seyri gayet keyifli bir maç izlettiler. Kadıköy gibi; deplasman takımlarına çoğu kötü anılar bırakan bir sahada, bu kadar net pozisyona girmek gerçekten kolay kolay görülebilecek bir olay değildir. Bu duruma daha önce defalarca şahit olmuşuzdur. O sahaya gelen rakip takımların ne kadar aciz durumlara düştüklerini, bırakın gol atmayı 90 dakika boyunca elle tutulur bir tane bile gol pozisyonuna giremediklerini, hatta doğru düzgün 3 pas yapamadan maçı bitirdiklerini hepimiz gayet iyi biliriz. Böyle bir ortamda en az 5 tane net gol pozisyonuna girdi dün akşam Trabzonspor. Hem Umut ve Gökhan'ın son vuruşlardaki şansızlık ve birazda beceriksizlikleri, hem de kaleci Volkan'ın üstün konsantrasyon ile kalesinde devleşmesi, belkide Fenerbahçe için Kayserispor maçından sonra tekrar yaşayabileceği bol gollü bir hezimeti engelledi. Ersun Yanal'ın uygun oyun anlayışı, kendi oyun anlayışını rakibe kabul ettirmesi, rakibi iyi analiz ederek oyunu istediği şekilde yönlendirme becerisi ve gerçekten göze hoş gelen futbol oynatma çabasını takdir etmek lazım.
Fenerbahçe; karın ağrıları artarak devam ediyor. Hem kendi sahanda oynuyorsun, o kadar taraftarının önüne çıkıyorsun, hemde tek forvetle oynuyorsun. Dün akşamki maçın en kilit noktası buydu, böyle bir maçta rakibin böyle verimli bir 1. devre geçirmişken, onların nasıl oynayacağından habersiz olamazsın, rakibinden bu kadar bihaber olamazsın. Sokaktaki çocuğa bile sorsan Trabzonsporun iki forvet ile oynayacağını, Yattara'nın serbest oynayacağını ve orta alanda baskı uygulayacaklarını bilir, ama sen bir türlü bunu anlamadın, çözemedin. Takım oyunundan, kollektif futbol anlayışından çok kişisel becerilere umut bağlayan, duran toplarla sonuca gitmeyi uman bir Fenerbahçe olamaz. Rakibin senin defansın ve orta alanın üzerine böyle bir baskı kurarken, sen elin kolun bağlı izleyemezsin. Orta sahanın bütün yükünü bir oyuncunun üstüne yıkamazsın ve herhangi bir oyuncudan böyle birşey bekleyemezsin. Büyük umutlarla transfer ettiğin bir oyuncuyu forvette tek başına bırakıp, sonra da bütün stata protesto ettiremezsin. Acaba, kalede Volkan böyle üstün performans göstermeseydi, sahada tek ayakta kalan oyuncun Roberto Carlos ilerlemiş yaşına rağmen o kadar atak geliştirmeseydi ne yapacaktın? Olası büyük bir hezimetin altından nasıl kalkacaktın? Hadi sen istifa edip gittin, tarihe yazılacak kötü bir skoru nasıl sileceksin?
Teşekkürler her iki takımın seyircilerine, Trabzonspor takımı ve teknik ekibine, Volkan'a, Roberto Carlos'a ve Selçuk'a. Bize yaşattığınız güzel bir akşam ve futbol ziyafeti için.