- Kategori
- Futbol
Fenerbahçe bildiğimiz gibi

Çağdaş futbol; temelinde, bireysel beceriden ziyade, bütünselliğe önem veren bir takım yapısını gerektirir. Defanstan orta alana ya da kanatlar vasıtasıyla ileri uca atılan toplarda, geriden gelen her oyuncunun kademesini kaybetmeden rakip takımın ceza alanına yayılmasını ve bu sayede ilerde çoğalmasını gerektirir. Yani; ileriye giderken ve defansa dönerken, takım olarak kademeli hareket edebilmektir. Bu da koşmayı, hızlı hareket etmeyi zorunlu kılar.
Fenerbahçe; çağdaş futboldan tokat yemeye devam ediyor. Sistem diye süregelen oyun anlayışı; geriden ağır adımlarla ileride atak geliştirme çabaları, yapılan basit pas hataları ve kaptırılan her topun kaleye kadar uzanan tehlikesi... Takım; bütün olamayan, birbirini tamamlayamayan yıldızlar topluluğu'nu(!) sergiledi hep. Sezon başından bu yana izlediğimiz senaryonun özetiydi bu ve biz bu filmden çok sıkıldık.
Klasik bir özetten sonra maça gelecek olursak:
Öncelikle İstanbul BB; bu akşam vitrine çıkma şansını iyi kullandı. Hemen hemen birçok Anadolu takımı gibi büyük maçlarda çok farklı anlayışla, azimle mücadele edebiliyorlar. İstedikleri zaman bu kapasitelerini iyi kullanıyorlar. Tebrik edilmesi, aynı zamanda eleştirilmesi gereken bir konu.
Maçın hakemi Cüneyt Çakır ve yardımcıları; maça hakim olmaktan çok uzaktılar. İstanbul BB'nin 2 golü de ofsayttı. Mahmut'un gördüğü kırmızı kart çok gereksiz, daha sonra gelen kırmızı kartlar da hakem basiretsizliğinin sonucu niteliğindeydi. Maçı sakinleştirmek yerine her iki takım için de verdiği kararlarla öfkeleri üzerlerine çektiler ve akabinde sarı kartlar da birbirini izledi.
Fenerbahçe; maçın genelinde hakim görünse de futbol oynayan İstanbul BB idi. İkinci yarı boyunca 10 kişi oynayan takım direncinden hiçbir şey kaybetmedi, skoru korudu ve hatta ofsayt da olsa iki farklı üstünlükle maçı bitirdi. Cüneyt Çakır ise yaptığı kritik hatalarla dengeleri bozan taraf oldu. Ancak şu bir gerçek ki; maçı hakeden aldı.
Aragones: Alex'i çıkararak takımın ipini çekmiş oldu. Orta alanı Emre gibi beceriksiz, zayıf bir oyuncuya teslim etmek ne kadar yanlış ise, yönetimin takımı Aragones'e teslim etmesi de o kadar yanlıştı. Yanlıştan dönülmedi. Bu kayıplardan sonra da dönüleceğini zannetmiyorum. Artık Aziz Yıldırım, egosuna boyun eğmiş durumda. Yanlış yaptığını kabul edemediği için Fenerbahçe'yi harcıyor. Eğer Aragones gitmezse, Aziz başkan mayısta sandıkta kaybolur.
Alex'in 2. golden sonra yedek kulübesini terkedip soyunma odasına yönelmesi ve yüz ifadesi, takımın Aragones'ten hoşnut olmadığının açık bir göstergesi gibiydi. Alex ile birlikte birçok futbolcu da Aragones'ten kaynaklanan hoşnutsuzluğunu, sahada ya da kenarda tepki olarak gösterebiliyor. Kazım'la başlayan tepkiler Deivid, Semih ve Alex'le devam ediyor. Tabi arada olan Fenerbahçe'ye oluyor, kimin umrunda (!)
Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır