Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Fetullah hoca neden AKP ile köprüleri yıktı

Fetullah hoca neden AKP ile köprüleri yıktı
 

Son yıllarda Türkiye ve bölgemizde olanları anlamak adına birtakım olayları sıralamak istiyorum.

Hedefe ulaşmak için toplum mühendisliğinin nasıl yapıldığını siz de göreceksiniz. Gelin beraber beyin jimnastiği yapalım.

1-)Türkiye'nin başbakanı liderliğinde yürütülen "Medeniyetler İttifakı" projesi.

2-)Ergenekon davaları ile bastırılan ordu, Atatürkçülük, Cumhuriyetin kuruluş felsefeninin aleyhine yürütülen propaganda ile kamuoyunun kafasında yaratılan soru işaretleri.

3-)BOP projesine uygun olarak Ermenilerle yapılan protol, sonrasında bu protolün yürürlüğe sokma çalışmaları ve bu dönemde PKK ile TC devletini barıştırma operasyonu.

4-)Ermenilerle anlaşma olmayınca Türkiye'nin bölünmesinin önünü açmak adına PKK'nın eylemlerini çoğalması. (3 ile 4 arasındaki bağlantı önemlidir)

5-)Türkiye ve Orta Doğu'daki ABD ve İsrail düşmanlığının tavan yaptığı bir dönem,

6-)Uranyum takası ile ABD ve İsrail'in İran'a yapılacak müdahalenin önünü kesme misyonerliğine soyunma ve bu yolla İran'la savaşta Türkiye'nin İran ve Ortadoğu'ya hedef gösterilmemesi.

7-)Bu düşmanlığın izdüşümü olarak bu güçlere tepki göstererek bu bölgenin halk kahramanlığına oynayışla bu tepkiyi peşine takarak sempati toplama.

8-)BOP ve ABD ile İsrail'e yakın yürümesinin önünü kesmek ve iktidar değişikliğinin gerekliliğini düşünen AB veya Rusya'nın CHP' ye yaptığı operasyon?- Bu konuda soru işaretlerim var. Bu bir varsayımdır.-

9-) Gazze'ye yardım operasyonu,

10-)Feytullah Gülen Cemaatinin bir anda AKP'den desteğini çekmesi.

Sanki herşey BOP ( Büyük Ortadoğu Projesi) doğrultusunda yürüyor gibi görünüyor. Ancak işin garip tarafı BOP'a göre son buldurulacak İran rejiminin ve hatta İran'la birlikte Türkiye'nin haritasınınn değişeceği AKP hükümeti tarafından bilindiği halde, hükümetin İran tarafında duruş göstermesidir. Bu bir yanıltma stratejisi olabilir. Yoksa AKP uluslararası güçleri takiye yaparak kullandı ve artık sırtını mı döndü? Ancak Türkiye'nin bu duruşuna karşılık ABD'nin Türkiye ile kapıları açık tutması bu şüphenin doğru olmadığını gösteriyor. Bunu zaman gösterecek. Şu gerçek var ki Türkiye garip akıntıya doğru sürüklenmektedir. Bu yolun sonu görünmüyor. Bu bölgedeki bir savaşın bir dünya savaşına dönüşeceği kesindir. Bu savaşın odak noktası İran -İsrail- Türkiye üçgeninde döneceğini görmemek saflık olur. Hiçbirşey eskisi gibi kalmayacak.

Bunun yanında Feytullah Gülen cemaatinin artık AKP'yle beraber yürümeyeceğinin nedenlerini aşağıdaki yazıyı okuyunca anlayabiliriz.

Feytullah Gülen'in son Gazze krizi ile ilgili yorumları kamuoyunda ilginç bir intiba bıraktı :

Feytullah Gülen AKP ile köprüleri yıkıyor mu?

Yıllardır aynı kulvarda yürüyen Feytullah Gülen cemaati ve milli görüşçülerin aralarındaki gerçek tezatlık İran konusundadır. Milli Görüş ve AKP her zaman İran'a yakındır ve sıcak ilişkiler içindedir. Oysa Feytullah Gülen cemaatinin ana hedefi İran'dır. Feytullah Gülen İran'la gerçek bir savaş istemektedir ve İran düşmanıdır. İşte AKP ile kopuşun kaynağı da burdadır.

Bunları uydurduğumu düşünebilirsiniz.

Şimdi size 2006 yılında bir yazarın Feytullah Gülen'le ilgili iddialarını özetleyeceğim.

“Bu yazıdaki ana mevzu, Fethullah’ın rejim düşmanlığı ya da ABD adına yüklendiği misyon değil... Ben O’nun İslamiyet’in içine sokulmuş bir Truva atı olup olmadığını sorguluyorum. O bir Truva atı mıdır? Fethullah Bahaîler’in gizli lideri midir? Amaç İslam dinini tahrif etmek midir? Gerçek ve halis müslüman kitlemizi Fethullah’tan nasıl koruyabiliriz? Ve benim için işin en önemli yanı 21. asrın en büyük dinamik gücü olan Türkçü gençliğin Türk-İslam sentezi adı altında kandırılmasının önüne geçme yollarının ortaya konmasıdır... Nurculuğun Türk milliyetçilerinin sırtına basarak Tevrat ittifakı kurmasının önüne geçmek, Orta Asya’da misyonerlik okulları açarak İngilizceyi Orta Asya’da tek dil haline getirme çalışmalarına artık dur diyebilecek miyiz? ın birinci gayesi Türk devletini ele geçirmek, ikinci gayesi ise, geçmişin intikamını almak için İran’ı istila edip İran’la harbe girmektir... O, bu operasyonda Turancıları kullanmayı düşünüyor... Bütün Türk dünyasını ele geçirdikten sonra ise önce aldatmaca bir dinler diyalogu oluşturacak sonra da gerçekte bir Tevrat ittifakı olan Bahaîliğe geçiş sürecini başlatarak bütün dünya dinlerini Bahaîlik altında birleştirme sürecini başlatacaktır... Son merhalesi Fethullah’ın “mesih” ilan edilerek dünya peygamberliğine adım atmasıdır...”

Yazar, Fethullahçılığın kökeni İran’a uzanan Bahaîlik tarikatının bir kolu olduğunu ve Gülen’in Bahailiğin günümüzdeki lideri olduğunu iddia ediyor.

Yazara göre, Bahaîlik sıradan bir tarikat veya cemaat değildir. Hatta Bahaîlik İslam içinde bir mezhep de değildir. Bahaîlik, 3 büyük dini, İslamiyeti, Hıristiyanlığı ve Museviliği tek bir pota altında birleştirmeye çalışan bir dinlerüstü mezheptir. İran’da İslam öncesi geleneklerini sürdürmek isteyen ve bu nedenle İslamiyeti diğer dinlerle birleştirmeye ve tahrif etmeye çalışan çeşitli tarikatlara dayanmaktadır. Bahaîliğin ortaya çıkışını 800’lü yıllara kadar götüren yazara göre Fethullah’ın Müslümanlık anlayışının ardında aslında kökeni İran’a dayanan bu İslamdışı tarikatlar vardır. Dolayısıyla Fethullah’ın ne kadar Müslüman olduğu sorgulanmalıdır.

Yazar, İran’daki Batınî mezheplerinin her birinin ortaya çıkışını ve birbirini nasıl takip ettiğini anlatıyor ve bu mezheplerin neden İslamdışı sayıldığını örnekleriyle okuyucuya sunuyor. İran’daki İslamdışı mezhepleri Mazdek’le başlatıyor. Sonra sırasıyla, Hürremiye Mezhebi, Babek, İsmailiye ve Hasan Sabbah, Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik... Yazara göre bu mezhepler farklı isimler taşımalarına karşın aslında aynı mezhebir devamıdır. Çünkü, sık sık İran Devleti’ne ve Halifeliğe karşı ayaklanan bu mezhepler, başarısız olunca yollarına devam edebilmek için isim değiştirmiştir. Yoksa eylemleri de inançları da farklı değildir.

Yazar, Öncelikle Batınîler, şeyhlerinin kitabını Kuran yerine kabul ederler. Cavidanîyeler, şeyhleri Fazlullah’

Fethullah Gülen’in isminin kaynağı da gizli kimliğinin bir başka göstergesi. Gülen’in ismi 1844 yılında İran Şahı’nı öldürmeye kalkışan bir Bahaî fedaisinden gelmektedir: Fethullah Kamî. Fethullah Gülen’in ailesinin İran’dan göçme olduğunu da ortaya koyan tarikatların kısa bir tarihin sunduktan sonra Fethullah’ın bu tarikatlarla bağlantısını yapıtlarından örneklerle açıklanıyor. Örneğin Batınî tarikatlarının en önemli özelliği yasak kimliklerini saklayarak takiyye yapmalarıdır. Batınîler takiyye yaparak gerçek inançlarını gizlerler, Müslümanlarla kaynaşırlar ve devleti içten içe fethetmeye çalışırlar. Aynen Fethullahçılar gibi... ın Cavidannamesi’ni, Babiler ise şeyhleri Muhammed Bab’ın kitabı Kitab-ün Nur’u Kuran kabul ederler. Ne hikmetse, Saidi Nursî’nin Risale-î Nur’u isim olarak ve cemaatin gösterdiği saygı bakımından, içerik olarak, Kitab-ün Nur’a çok benzemektedir. Türkiye’deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur, bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir. Risalelere adeta ikinci bir Kuran mualemesi gösteren Fethullah, bu şekilde Müslümanlığa da aykırı hareket etmiş olmaktadır. Yazar, Fethullah’ın şu sözüne dikkat çekiyor: “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman’ın mülahazasında buluruz. Şöyle der o: Allah’ın iki kitabı vardır. Biri kainat kitabı, diğeri Kur-an’ı Kerim.” Yazara göre Fethullah Gülen, “Kainat kitabı” derken Risaleleri kastetmektedir. Yazar, buna benzer pek çok örneği kitabında veriyor ve Nurcuların Risaleleri öne çıkarmasının nedeninin Kuran’ın geçerliliğini ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor. yazar, Bahaîlikle bir başka bağlantısını daha ortaya çıkarmaktadır.

Yazar, Bahailerin ibadet için camiler yerine evleri tercih etmesiyle Fethullahçıların Işıkevleri arasında da bir bağlantı kuruyor: “Babiler, camilere gitmez, cemaatle namaz kılmazlardı. Bunun yerine evlerde toplanmayı tercih ederlerdi.” Ardından Nur evleriyle ilgili Fethullah Gülen’in şu sözlerine dikkat çekiyor: “Bu ışık evlerinin kendine has özellikleri vardır... Yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kutsal mekanlardır... Artık geçmişte camide yapılan dini ruhunun müzakereleri bu evlerde biraraya gelinerek yapılacaktır.” Ve yazar nur evlerinin İslamdışı olduğunu şu şekilde anlatıyor: “Anlaşılacağı gibi Fethullah Gülen, bundan sonra caminin önemli olmadığını söylüyor. Çünkü büyük ustası Kürt Sait de camiye girmezdi. Buradaki amaç ise İslam’ın birliktelik ve cemaat ruhunu yıkmaktır. Kurretü’l-Ayn’ın ve Babi şeyhlerinin vaaz verdiği yerler camiler değildi. Fethullah’ın tabiriyle nur evleriydi. Yine aynı Fethullah, Yeşeren Düşünceler isimli kitabının 164. sayfasında ev-mabet adıyla bu ışık evlerini tarif ediyor. Ev-mabet terimi Bahailik dininde mabede verilen addır. Bahailerin mabedlerine ev-mabet adı verilir.”

Fethullahçılıkla Bahaî inanışları arasındaki paralellikler

- Bahaîler cenazelerini İslam inanışının tersine, mermer lahitler içinde gömerler. Saidi Nursî de vasiyetinde cesedinin lahitin içine konulmasını istemiştir.

- Bahaîlerde ibadete başlama yaşı 16’dır. Fethullah Gülen de bir kitabında şöyle demektedir: “16 yaşıma kadarki dönemi çocukluk dönemi sayıyorum.”

- Bahaîlikte el öptürmek kesinlikle yasaktır. Fethullah Gülen de el öptürme konusunda şöyle diyor: “Fevkalade rahatsızlık duyuyorum. El öptürme prensibim hiç yoktur.”

- Bahaîler, camiye girmez, cemaatle namaz kılmaz. Sadece cenaze namazı kılarlar. Fethullah Gülen’in de cenaze namazı dışında camiye girip namaz kıldığını şu ana kadar kimse görmemiştir.

- Bahaîlikte kurban kesilmez. Ünlü Fethullahçı bilim adamlarından birisi de katıldığı bir tartışma programında kurban kesmeyi hapvan katliamı olarak nitelendirmiştir.

- Bahaîlikte, herkes malının yüzde beşini, toplumun başında bulunan 19’lar heyetine vermek zorundadır. Fethullahçı organizasyon ve vakıfların başındaki yönetim kurulu da 19 kişidir.

Fethullah ile Bahaîler arasındaki bir başka somut bağlantı ise Saidi Nursi’nin hayatından alınmaktadır. Saidi Nursi,

Kapı: Bahaî mezheplerinden Babiliğin kurucusu Muhammed Bab’tır. “Bab” kelimesinin bir anlamı da “kapı”dır.

“Ulu sultan! Canlı-cansız, insan-hayvan, (..) her şey varlığını soluklar.”

Nebiler Sultanı: Fethullah’

Nur Asrı: Muhammed Bab’

Fetret Devri ve Rönesans: Fetret devri derken kastedilen Bahailerin yaşadığı uzun sürgün dönemidir. Yeniden diriliş ise Bahaîlerin öğretilerini tüm dünyaya kabul ettirmeleri demektir. Örneğin: “Bu ise uzun bir fetretten sonra, bu mazlumlar ülkesinin yeniden dirilişi ve “Rönesansı” demektir. Kimbilir, belki o zaman batmak üzere olan dün-yanın diğer kesiminin elinden tutup kaldırma fırsatı doğar.”

Kendini peygamber gören Gülen:

Bahaîlerin bir başka propagandası şeyhlerinin peygamber olduğudur. Bahai şeyhleri kendi peygamberlikleri altında tüm dünya dinlerini bir arada toplanmaya çağırırlar.

“Allah, elbette insanları da peygambersiz bırakmayacaktır.”

“Hilafete giden yol herkese açıktır.”

“Hak için halkın temsilcisi demek, peygamber mesleğine talip olmak ve onu temsil etmek demektir. Onu yapabilmek için de peygamberane aşk, şevk, gayret, azim, cehd ve irade gerekir.”

Fethullah baskı ve zulüm gören insan tasvirleri sanılanın aksine Hz. Muhammed dönemi yaşamış Müslümanlar değil, başarısız ayaklanmalardan sonra yurttan yurda göçürülen Bahailerdir. Örneğin, 1868’de Bahaîler sürgüne gönderilir. Fethullah Gülen’in kitaplarında anlattığı ömür boyu süren büyük göç aslında Bahaîlerin sürgünüdür. Yazara göre bahsedilen göç sanıldığı gibi Mekke’den Medine’ye Hz. Muhammed’in hicreti değildir. Yazara göre burada kastedilen de yine Bahai liderleridir. Çünkü Müslümanların tarihinde kardeşiyle konuşmaktan men edilme gibi bir cezalandırma söz konusu edilmemiştir. Halbuki Abdülaziz’in bir fermanında, Bahaullah’ın çocukları birbirleriyle konuşmamaları kaydıyla sürgüne gönderiliyordu. Fethullah’ın uğruna gözyaşı döktüğü işte bunlardır. yazarın ortaya çıkardığına göre, İran Şahına suikast düzenleyen Babilerin şeyhlerinden Celaleddin Afgani’nin İran’dan kaçıp Abdülhamit’in himayesine girmesi sırasında kuryelik etmişti. Saidi Nursî, yine bir başka Bahaî tetikçi Kirmani’yi de İran-Türkiye sınırında karşılayacak ve İstanbul’a kadar kendisine eşlik edecekti. Yazar bir başka bölümde ise Gülen’in bu sözündeki gizli anlamı ortaya çıkarıyor: Ulu Sultan kelimesi Bahaî Şeyhi Bahaullah’a atfedilmiştir. Hayvanları, eşyaları bile Allah’ın kulları olarak kabul eden ise Muhammed Bab’ın hocası Kazım-ı Reşdi’dir. ın sık sık kullandığı “Nebiler Sultanı” teriminin de karşılığını buluyor. Gülaltay’a göre, Fethullah’ın burada kastettiği Hz. Muhammed değil, Bahaullah’tır. Çünkü, Bahaullah’ın lakabı döneminde “Sultan”dır. ın Kitabün Nur ile Babiliği yaydığı ilk yıllara da Nur asrı denmektedir. . Yazar, Fethullah’ın kimi yazılarında satır aralarında kendi peygamberliğini nasıl savunduğunu göstermektedir: İnsanlar, akıllarıyla kainatta cereyan eden hadiselere bakıp, Allah’ı bulsalar bile yaratılışlarındaki gaye ve hikmeti, nereden gelip, nereye gittiklerini ve ibadetlerinin keyfiyetlerini peygambersiz bilemezler.” ın insanları peygambersiz bırakmayacağını söylüyor. Halbuki İslam inancına göre Hz. Muhammed son peygamberdir. Yalnızca bu bile Fethullahçılığın İslamdışı olduğunun bir kanıtıdır ve bu propagandanın bir sonraki aşaması Fethullah’ın kendisini Mesih ilan etmesi olacaktır. ın Amerikancılığının Bahailikteki kaynağı

Yazar, makalenin sonuna doğru Fethullah’ın gerçek amacının dünya çapında bir Bahaî imparatorluğu kurmak olduğunu ortaya koyuyor. Yazar, Avustralya’dan Afrika’ya Asya’dan Amerika’ya milyonlarca Bahaînin bulunduğunu söylüyor. Bahai imparatorluğunun işlevi dünya çapında ABD’yi iktidara getirmek olacaktır. Zaten, Bahailiğin ortak dili de İngilizce olacaktır. Yazara göre, ABD’de bugün 20 milyon Bahaî yaşıyor ve Bahailerin etkinliği oldukça önemli. Zaten Bahailerin kullandığı ev-mabetlerin kubbeleri de Beyaz Saray’ın kubbesine benziyor. ın Orta Asya’daki misyonu da bu şekilde ortaya çıkıyor. Bahailer dünya çapındaki iktidarlarında İngilizce’yi resmi dil olarakilan edeceklerdir. Fethullah’ın okullarının tümünde İngilizcenin öğretilmesinin nedeni olarak bunu gösteriyor. Üstelik Fethullah’ın en etkin olduğu Türk Cumhuriyetlerinden olan Yakutistan’ın durumunu da yazardan öğreniyoruz. Bu ülkedeki Fethullahçı proje sonunda başarıya ulaşmıştır. Yakutistan’ın resmi dili İngilizce olarak ilan edilmiştir.

Bu projenin BOP'la benzerliği de ilginçtir...

AKP İran'a yaklaşınca Feytullah Hoca'nın hükümeti eleştirmesi bunlardan dolayı olmasın?

 
Toplam blog
: 105
: 3914
Kayıt tarihi
: 05.11.08
 
 

İ. Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler 1989 mezunuyum. 1993'ten beri uluslararası fındık ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara