Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '20

 
Kategori
Deneme
 

FİKİR HAYATI VE SONUÇLAR

Fikirlerin satılması, paraya çevrilmesi ticari açıdan istenen sonuç olabilir. Uzun vadede ise fikir çok daha fazla getiri ya da götürüye sahip olabilir ki bu konuya ticari ve kısa vadeli yaklaşanların problemi olamaz. Çünkü onlar kısa vadeli çarkı yürütmeye çalışırlar.

Fikirler normalde insanlara belli şekillerde özümsetilir. Bu görev son yıllarda devletlerin, milletlerin hemen hemen üzerinde pek az etkisinin olduğu konulardan biridir. Kısa vadeli programlarla, baskı yöntemleriyle insanlara kabul ettirilen şeyler, insanları daha fazla gizliliğe, fikirlerini alenen beyan etmeme yolunu tercih etmelerine neden olsa da üzerlerindeki “diğer” baskılar kalktığında yapacağını yapmaktan alıkoymamaktadır. Seksenlerde yazılan bir kitapta karşılaşmıştım: “Pakistanlı bayan bir doktorun Suudi Arabistan’dan aldığı bir teklif üzerine Amerika’dan yola çıkışını ve söz konusu ülkede çalışmaya başladığını orada kadın erkek ilişkilerini derinlemesine işlediği bir kitapta okuduklarım karşısında pek şaşırmıştım. Kitap bekâret sorunu olan kadınların evlenmeye karar verdiklerinde, soluğu İngiltere ya da daha başka ülkelerde alışlarını ve sorunu tertemiz bir şekilde hallettiklerini anlatıyordu.” Bu durum; normalde bir çelişki gibi görünmekle birlikte, bizde de benzer durumların sıklıkla yaşandığını, insanların duruma göre tavır almakta sakınca görmediklerini öte yandan maddi yeterlilikleri olmayan kişilerin ise taşlanarak öldürülmesi, aşağılanması doğu kültürünün bir parçası olmakla birlikte bu durum zaman içinde daha da değişerek çetrefilli hale geleceği, insanların bu konuyu en azından doğu kültüründe halen çözüme kavuşturamadıkları, öte yandan batı kültürü etkisinde her geçen gün daha da çıkmaza doğru sürüklenmeye devam ettikleri de bir sır değildir. Sadece aile ilişkilerini düzenleyen kaideler üzerinde yaşanan anlaşmazlık dahi bir toplumun bocalamasına neden olurken, nüfusu yüzlerce yıldır Müslüman olan toplumlar nasıl oluyor da gizli olunca batılı gibi yaşar hatta onlardan fersah fersah ileride ilişkiler yaşarken, görünüşte tamamen mazbut, muhafazakâr bir görüntü sergileyebiliyorlar. Normalde yaşadıkları düzenin değil de yaşamadıkları düzenin kuralları onları ikna etmekte zorlanmıyor. Toplumları aslında yaşadıkları düzenin tam aksi istikamette bir hayat tarzını gizli olunca kabul eder, alenen olunca reddeder hale getirebiliyor. Özünde ikilem yaşayan toplumlar, bu ikilemi aşan toplumlardan hem son derece geride hem de onların komutasındaysa sorun bir kez daha içinden çıkılmaz hale geliyor.

İnsan uzunca bir süreçte bir kimliğe sahip oluyor. Bu resmi kimliğinden hariç, çocukluktan beri yaşadığı ve farkında kalmadan etkisinde kaldığı her şey kimliğinin oluşmasında etkili oluyor. Misal bizim nesil, seksenli yıllarda izlenen filmler, çevre ilişkileri, 12 Eylül’ün düzenin getirdiği korku toplumu, o yıllarda üretilen filmler, gazeteler, ilanlar, resimler kısaca her görsel ve işitselin yanı sıra yaşadıklarımız bizi biz yaptı. Kimse dikkate almaz belki ama Türk Eğitim Sisteminde başta Kemal Sunal olmak üzere çeşitli film yıldızlarının, arabesk müziklerinin, tüketim kültürünün, sorgulama yetisinin öldürülmesinin etkisinin olmadığı düşünülmemelidir. Çünkü o filmlerde son derece yetersiz gösterile gösterile özümsetilen kopya çekme, avantacı memur, kötü Türkçe, derhal köşe dönmeciliği özendiren yapıtlar toplum üzerinde o zamanlar eğlendirici olsa da şimdilerde gerçeğe dönüşünce şaşırmıyor son zamanlarda hemen herkes açıkça söylemese de biz bu filmi görmüştük hissiyatına kapıldığını düşünenlerdenim. Arabeskle oluşturulan düzenden intikam alma ve aşağılanmışlığın verdiği hırsla köşe dönme tutkusu, her ne kadar itiraf edilmese de toplumun her kesiminde kangren şeklinde devam etmektedir. Sorunlar kısa vadeli çözüm önerileriyle halledilemeyecek kadar çok boyutlu ve karmaşıktır. Bundan otuz kırk yıl öncesinin fikir dünyasını oluşturanlar belki sadece eğlenmek istemişlerdi. Yine de nedense filmlerde Müslümanlarca kutsal sayılan isimlerin komedi unsuru olduğunun daha esaslı nedenleri olması gerektiğini düşünenlerdenim.

Fikirler ve fikir dünyası bir milletin gökteki güneşi gibidir. Ne görürse onun arkasından gider. “Sonuçta aklı var neden kötüyü örnek seçiyor” diyenler olabilir. Kendilerince haklıdırlar. Ancak bu bence yemek masasına her gün, hatta yıllarca kuru fasulye, nohut, pilav koyup birini seç demeye benzer. Neticede balığın tadını bilmiyor, sebze görmemiş, say deseler üç yemek sayacak, siyasette Ecevit’le Demirel, sanatta İbo’yla Orhan. Falan filan…

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..