Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '11

 
Kategori
Öykü
 

Fikrim ben, Fikriye

Karanlık bir rüyadan uyandığında yapayalnız olduğunu farketti. Öksürerek, neredeyse kan kusarak uyanmıştı. Köstekli saatine baktığında saatin sabah bir olduğunu gördü. Nefesi kesilircesine, böğrü dışarı fırlamış gibi bronşlarını yararak öksürdü. Elindeki bembeyaz mendilinin kıpkırmızı oluşunu seyrediyordu. Ama heyşeyden kötüsü yüreğindeki Merlot tadındaki burukluktu. Nasıl bu kadar zalim olabilmişti sonsuz için sonsuzca sevdiği erkek. O mavi gözleri, tekrar ciğerlerine bir hançer olarak sivri ucundan yerleşti. Yaşamak, hayat, ne kadar anlamsız. Beyhude çaba şu öksürükler pis kanları atmak için vücudumdan. Oysa acım o kadar kati ve ani ki yıllardır intihar etmişim gibi hissediyorum. Sana söylemeye cesaret edemediğim o kadar çok fıkrat var ki! Benim adım Fikriye ve ben FİKRİM adım gibi! 

“Bana piyano çalsana Fikriye...” 

“Ecnebi mi bizden mi?” 

“BİZ”; sen ve ben, evet belki kansız bir akrabayız. Üvey evlat misali bir bağımız var. Oysa aşkımız o kadar yakın ve gerçek ki! Arkadan yanaştığını hissediyorum. Nefesin konuşurken enseme değiyor. Düşlerim ve düşüncelerim, öksürüğümle boğuşuyorum. Benim Avrupai güzelliğimin ne anlamı var benim için, şayet sevdiğim beni gözleriyle izlemez ise! Soğukladım iyice. Nefeslerim borazan çalarmış gibi tecrübe etmek üzere hırıltılı... 

“Temiz çamaşırlarını getirdim paşam...” Ve eli değiyor elime YANLIŞLIKLA! Hiç tüylerin ürperişini yakından gözlemlediniz mi? Bizim çağda bu mümkün değildi ama siz kesinlikle denemelisiniz. 

“Paşam ölmek istemiyorum; seni istiyorum..” 

Ah şu göğsüm niye bu kadar ağır ki! Sağlam olsaydım gönderemeyecekti beni; cesaret edemezdi o zaman, beni inkar etmeyi başaramazdı! Ama yaptı!!! Beni yok saydı!!! Varlığımdan kurtulmak için beni bir esir gibi düşmana, Almanya’ya sürgün etti. Ve en kötüsü buna cesaret etmekten korkmadı. Bizi yaşanmamış saydı!!! Dışarıda yağmur yağıyor; içimden bitmeyen bir cerehat fışkırıyor. Kalbim bomboş. Şarkı söylemek istesem sesim çıkmaz. Selanik’te bir akşam üstüyüm bazen. İstanbul’da, Maçka sırtlarında gündüzgözü aşk için yürüyen bir berduş! Oysa savaşlarında, savaşımızda, hep yanındaydım. Hem gündüz, hem geceydim. Hem de gerektiğinde GÖLGE! Hayatım bir oyun ve ben bir oyuncak mıydım yoksa?!!! Türkünü senin adına, sigaranı içine çektiğinde, kulaklarına uğulduyormuşum gibi geliyor... O kadar çok yakındım ki bugün sana, oysa sen başkasının koynunda. Onunla ancak yatabilirsin oysa aşk yapmak sen ve benim işim. Vücudum kaskatı, açılmıyor ilgisizlikten! Ah şu göğsümdeki ağrı olmasa, gerçekten hasta mıyım, değil miyim, bileceğim... 

“Hiç bir masraftan kaçınılmasın, bakımı ihmal edilmesin!!!” 

Sen benim gözlerimin içine bakmadıktan sonra hangi bakımdan bahsediyoruz biz burada... Uyku istiyorum beynime iyi gelecek. Yok olmak değil, var olmak istiyorum tüm güzelliğimle ve tabi onu sınırsız sevmek. Ten tene, dudak dudağa, Fransızca bir Fransız gibi sevişmek. Aşk için, sevda için, saymak ve sevmek için. Vücudunu, vücudumla kutsamak. Savaşır gibi sevişmek. Namlunun ağzında heyecanla, Rus ruleti kurşununu beklemek gibi! Belki kalbimin tam ortasından vurursun diye!!! KESİNLİKLE İYİLEŞİP YANINA GELECEĞİM VE BENİM AŞKIMDAN KAÇAMAYACAKSIN; BENDEN KAÇSAN BİLE! BEKLE BENİ ÇANKAYA YOLCUYUM BEN ARTIK... 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..