Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Fırtına diyalogları

Tuncay: ... Valla biliyorum söyleyince kırılıyorsun ama bir daha senin aklına uyarsam Arap olayım abi. Bu kadar da büyük konuşuyorum bak. Önümüzdeki yıllar içerisinde bana herhangi bir öneriyle geldiğin zaman sana direkt olarak hayır diyeceğim.

Okan: Babacan ben de senden çok farklı bir durumda değilim şu an, ne yapalım yani demek ki şartlar tam olarak olgunlaşmamış...

Tuncay: İyi de abi bunun şartla şurtla ne alakası var, en nihayetinde bakacaksın havaya; lodosu, fırtınayı anında sezip çıkmayacaksın balığa. İnsan dediğin biraz öngörülü, mantıklı olmalı öyle ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ diyerek nereye gider bu ahir ömrümüz, nice olur bu işlerin sonu?

Okan: Grup ilişkisinde organik bir bağ kuramazsan böyle olur işte.

Tuncay: Alakası yok abi. Hem kızacaksan kendine kız, ben zaten yeterince cefa çektim bugün.

Okan: Neyse babacan uzatma olan oldu artık. Sonuçta elimiz boş gönlümüz hoş... Bi sigara versene, benim paket ıslanmış, hatta erimiş... Bu arada bu balıkları ne yapacağız hacı?

Tuncay: Balık diyip de kişilik kazandırma alemin yaratıklarına. Bu mu şimdi balık? Sorarım sana allasen nedir abi bu yeşil muamma?

Okan: O şey... Akdeniz sularında yaşayan bir çeşit deniz yumuşakçası. Yani haşlaması iyi olur, hatta çorbası bile yapılabilir.

Tuncay: Orası muhakkak. Hatta senin gibi bir yaratıksever bu mahlukatı çiğ ve kumla kaplı haldeyken bile yer yani.

Okan: Abartma oğlum. Tamam deniz ürünlerini severiz ama o kadar da değil.

Tuncay: Peki bu ne babacan?

Okan: Hafız bilmiyor musun kırk yıllık Karakuyruk balığını. Yani kusura bakma kabahati fırtınada yağmurda arıyorsun ama sen de acemisin yani. Yüz kere diyorum sana sübye öyle bağlanmaz diye ama ne oldu iki dakikada heba ettin yemi.

Tuncay: Ahkam kesme hacı. Ulan sen de hayatının ilk sübyesini bugün görmemişsen ben de Tuncay değilim.

Okan: Olma zaten. Tuncay olmanın bi faydasını mı gördün hayatın boyunca. Ayrıca sen daha Karakuyruk’un ne olduğunu bilmiyorsun.

Tuncay: Balığın markasını ben biliyorum abi ama şu parmak kadar balığı ne diye alıyorsun ki sudan, onu soruyorum anasını satayım.

Okan: Tamam abi tamam. Zaten yağmurdan rüzgardan her tarafım yamuldu bir de sen kafamı ütüleme.

Tuncay: ... Şu üstümüzü başımızı değiştirelim bari, hatunlar gelecek birazdan.

Okan: Yumuşa bakalım hafız. Şurada kırk yılın başı temiz hava alsın diye kardeşimizi balığa götürdük, üstümüze iki damla yağmur yağdı diye bi araba laf ettin bize. Sonra ‘hatunlar gelecek üst baş değiştirelim.’

Tuncay: Tamam be oğlum. İnsan sabahın kör saatinde kendisini denizin ortasında fırtınanın içinde bulunca biraz yadırgıyor yerini yani. Hele o keyifçi teknesinin günlük kirası için verilen meblağı duyunca denizin dibine gömülüp hiç çıkmamak istiyor.

Okan: ...

Tuncay: Ne susuyorsun abi, yalan mı söylüyorum?

Okan: Gel lan buraya, çok oldun gari sen! ... Kaçma bittin oğlum... Seni bilek güreşine davet ediyorum!

Tuncay: Kabul anasını satayım, yak mumları.

Okan: Yaktım bile.

(Öğleden sonra)

Tuncay: Babacan kızlar kuru kuru oturuyorlar içeride, şu Yaşar abiyi ara da çırakla bir şeyler yollayıversin.

Okan: Akıl vermene gerek yok hacı, ben aradım Samıt yoldadır şimdi... Eee gızım nerelerdesiniz, ne yapıyorsunuz iki laf edin gari bu seneki yılda be.

Özge: Ya sürünüyoruz işte.

Mahinur: Özge’ye katılıyorum.

Okan: Düzelir düzelir. Siz iyi eğitim görmüş aklı başında insanlarsınız... Tuncay Samıt geldi galiba, sen bakıversene kapıya.

Samıt: Geldim abey, kapı açıkmış zaten.

Okan: Tamam genco. Al bu da bahşişin, ayağına sağlık.

Samıt: Yalnız abi bi maruzatım olacaktı.

Okan: ‘Maruzat’ demeyi de öğrendin demek. E de bakalım.

Samıt: Yaşar abimin ‘borçları iyice birikti bir ara uğrayıp ödesinler’ mesajını iletmek boynumun borcudur.

Okan: Tamam Samıt, hatunların yanında söylenecek laf mı şimdi bu? Biz hallederiz mevzuları. Hadi abisi, kolay gelsin sana.

Samıt: Yok abi ben aracıyım yanlış anlamayın. Yaşar abim ‘veresiye yüzsüzleri’ listesi hazırlayıp yerel gazetelere ilan verecekmiş. O yüzden size bildireyim dedim. Hem şimdi ben aşağı indiğimde Yaşar abi ‘ne yapıyor bizim hergeleler?’ diye sorunca benim de ona vereceğim cevap işim gereği ‘abi iki hatun kişisi eve gelmiş muhabbet ediyorlar’ olacaktır ki bu cevap sizi listenin en başına konduracak gibime geliyor.

Okan: Hadi canım, hadi Samıtım benim. Ulan iki ay önce adını söyleyemiyordun şimdi bu kadar uzun cümleler kurmayı nereden öğrendin anasını satayım.

Samıt: Sayenizde abi.

Okan: Tatlı su kurnazı seni. Hadi görüşürüz!

Samıt: Görüşürüz abey.

Tuncay: Öhüm... Malum tabi sezonun bitik zamanı, esnafla borç alacak ilişkisi kurmaktan doğal ne olabilir değil mi? Eee... şey soracağıdım...Ya kızlar sizin bu kafeterya açma işi ne oldu? olgunlaşabildi mi projeniz?

Özge: Yok be abi sürünüyoruz işte.

Mahinur: Özge’ye katılıyorum.

(akabinde)

Tuncay: Abi ben hastalanıyorum galiba. Babacan çekil de oraya uzanayım bari be.

Okan: Gel abi gel. Bu yoklukta bir de antibiyotik parası çıkarma gözünü seveyim.

Özge: Ben bi nane – limon kaynatayım. Saplı tencere var mıydı sizde?

Okan: Ayakkabı var olur mu? ... Dur Özge dur, sen bulamazsın şimdi saplısını falan, ben kaynatıp geleyim.

Mahinur: Okan’a katılıyorum.

Tuncay: Oy oy!

Özge: İyi de çocuklar ne zorunuz vardı bu yağmurda balığa mı çıkılır allasen?

Okan: ne bileyim ya... İki satır yazı yazacak, bir ölçü türkü söyleyecek iştahım kalmadı anlayacağınız. Hani hava da bozuk evden nadir çıkıyoruz falan kendi kendime dedim ki sabahtan ‘hadi şu Tuncay’ı da alayım da bizim Kerem’in kayığa atlayıp üç beş bir şeyler tutarız hem mis gibi deniz havası alırız, hem de ruhen biraz birikir geliriz’

Özge: Eee...

Okan: Kerem bize demişti gerçi ‘hava bozuk çok açılmayın’ diye ama ben de ne hikmetse dinlemedim vurdum küreği vurdum küreği....

Özge: Sonra da bu hale geldiniz tabi.

Okan: Yine de doğa insanı kendine getiriyor. Bir iki aksırır tıksırırız sonra da bir şeyimiz kalmaz yani önemli olan ruh sağlığı.

Mahinur: Okan’a katılıyorum.

Tuncay: Ekin tarlada, ekin tarlada, ekin tarlada....

Özge: Ay ne diyor bu?

Okan: Ne desin yüksek ateşten sayıklıyor adam. Hadi arkadaşlar siz şu elemanın başında durun ben de inip bi taksi bulayım da hastaneye götürelim, bi iğne falan yapsınlar.

Tuncay: Ekin tarlada...

Mahinur: Tuncay’a katılıyorum.

Ne ekiniymiş ki bu.... Bilinçaltına yandığımın yörük çocuğu seni...

okan ünver

 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..