Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '06

 
Kategori
Bilim
 

Fizik ve felsefe

Fizik ve felsefe
 

Günlük yaşamın içerisine giremeyen bilim, bazılarınca adeta bacalardan atlatılarak, yalan yanlış bir şekilde ve metafizik ile birlikte yaşama sokulmaya çalışılıyor. Bunu yaparken de din kitaplarında yazanlar ile veya bazı hurafelerle bunun bilimin artık hurafeyi anlamaya başlaması olarak anlatmaya çalışıyorlar. Çetin Bal bir yazısında “Günümüzde ise fizikçiler öyle teoriler kullanıyorlar ki, bu teorilere göre bir kedi hem ölü hem canlı durumunda bulunabiliyor. (Shrödinger)” diyerek ne kuantumu ne de felsefesini anladığı konusunda bir ipucu veriyordu. Olaya basit makroskopik algıyla bakarak fiziğin, kuantum mekaniğinin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ki bu külliyen yanlıştır. Ve şöyle diyor

“Ben bu konuşmada günümüz bilim adamlarının, daha doğrusu fizikçilerinin kendiliğinden ortaya çıkan felsefesini anlatmaya çalışacağım.
Günümüzde fizikçiler bazı alanlarda, sözcüğün Aristocu anlamıyla 'metafizik' yapmaya başlamışlardır. Geçen yüzyıldaki mekanist, determinist, klasik fizikçiden farklı olarak modern fizikçi evrenin başlangıcını, zamanın ve mekanın tarihini, varlığın kökenini araştırmaya başlamıştır.
(evrenin boyutu)” yanlışa devam ederek, bazı alanlarda yapılan “metafizik” ten söz ediyor. Eğer bir bilim adamı fiziğin ötesinde bir şey yapıyorsa, zaten bilimle uğraşmıyor demektir. Schörödinger’in kedisi bize kedinin hem ölü hem de sağ olacağını, ve ölü ve sağ kedinin bir arada tek kedi olarak olabileceğini değil, kedinin ölü ve sağ olma olasılıklarının aynı olduğunu, ölü veya sağ olduğu konusunda kesin bir şey söyleyemeyeceğimizi söyler. Bu da kuantum mekaniğinde incelenen, ve on üzeri eksi yirmiyedi sayısı ile ifade ettiğimiz Planck sabitinin bulunduğu çok atom altı bölgeleri ifade eder ki, bunun metafizik anlayış ile bir bağlantısı yoktur.

Ahmet Yüksel ve Hasan Demir adlı iki mühendis şöyle bir ifade kullanmış yazılarında “Algıladığımız maddenin klasik fizikte sanıldığı gibi durgun bir yapısının olmadığı, alt boyutlarına doğru inceleme yaptığımızda cansız gibi görünen taşın dahi elementer parçacıklarının canlı özellik gösterdiğini, yani hareket halinde olduğunu bu sayede öğreniyoruz” hareket etmenin canlı olmak için yeterli olacağını zannetmek ne ilginçtir. Hem evrende bazı kuvvetler olacak ve bu kuvvetler hareketin sebebi olacak, hem de siz bu kuvvetler yokmuş, hareket bu kuvvetlerin etkisi altında olmazmış gibi, hareket eden elektronlara canlı gözü le bakın. Biz ara bazı bilim adamları(!) dünyanın ruhundan söz eder olmuşlardı.

Bilim adamı tabii ki evrenin oluşumunu, sebebini arayacaktır, bu metafizik bir yaklaşım değil en doğal bilimsel yaklaşımdır. Büyük patlama (big bang) kuramının ispatı için milyarlarca dolar harcanarak İsviçre’de bir deney çalışması için alt yapı kuruluyor. Bilim adamı söylediklerini ispat edinceye kadar araştırır. Metafizikte ise böyle bir kaygı yoktur, ve hurafe ağırlıklı işler vardır.

Bununla birlikte fizik ve felsefe yıllarca birbirinden ayrılmadı, ama o zamanın filozofları merak ettikleri soruların yanıtını fizikte aramaya başladılar, sorular yanıtlandıkça fizik , felsefeden ayrılmaya başladı, bugünkü filozofinin zayıflama nedenlerinden biri de belki bu uzaklaşmadır. Fizik felsefeden uzaklaştıkça zayıflamamıştır, ama güncel yaşama hızlı iletilme ve anlaşılma hızını kaybetmiştir. Bugün fizik sıradan insanlar için eskiye göre daha anlaşılması zor olan bir bilimdir. En basit fizik dersini bile severek okuyan anlamaya çalışan kaç kişi vardır aranızda.

Ben üniversitede hocalık yaparken, çocuklar hareketli bir arabada giderken havaya dik olarak attıkları taşın niçin yeniden ellerine yani atıldığı yere düştüğünü anlamak istediklerinde ben “öyle olmasaydı zıplaya zıplaya Paris’i ayağınızın altına getirir seyahat masrafından kurtulursunuz” demiştim. Yıllar sonra rastladığım öğrencilerim bu örneği hiç unutmadıklarını söylemişlerdi bana.

Einstein demiş ki” "evrenin en anlaşılmaz özelliği, anlaşılabilir olmasıdır" . İşte bir bilim adamının güzelliği burada, anlamaya çalışmak, anlamaya çalışmak, anlamaya çalışmak. Anlaşılmaz hale getirerek insanları acizleştirmek değil. Bakın fizik felsefe bağlantısında beğendiğim bir ifadeyi size aktarayım

“Fizik ve felsefe de birbiriyle yakından ilişkilidir.Newton dan Heisenberg e, Max Born dan David Bohm a kadar birçok fizikçi aynı zamanda iyi birer filozof idiler.Yazik ki filozoflar arasındaki iyi fizikçilerin sayısı bu kadar çok değildir.(Bu yüzden bazı fizikçiler felsefeden uzak durmayı tercih ederler) 17. yy. da Descartes in, şüpheciliğiyle "düşünüyorum öyle ise varım" ı temel alması ve bunun üzerine felsefesini kurması; mekanik evren anlayışını oluşturması ve Newton un öğrenciliği sırasında Descartes in görüşleriyle tanışıp daha sonra mekaniğin o üç temel yasasını ortaya atması; fizik-felsefe ilişkisinin başlamasıdır ve güzel bir örneğidir.Zaten fizik, felsefe, matematik ve bugünkü diğer doğa bilimlerinin bir arada olması ancak, Rönesans’tan sonra ayrılmaya başlamaları; aralarında sıkı bir ilişki olmasının doğal bir sebebidir. Bu yüzden felsefe incelenmelidir.Çünkü felsefe tarihi, insanlığın geçirdiği düşünce aşamalarıdır ve bu aramaların belli bir yerinde pozitif bilimler doğmuştur; cünkü epistemoloji, bilme sürecini sorgular ve bu süreç tüm pozitif bilimler için kaçınılmazdır, oysa pozitif bilimler bu süreci sorgulamaz. Çeşitli zamanlarda, bazı filozoflar ellerinden geldiğince pozitif bilimler ve özellikle fiziği kullanıp bunun üzerine felsefelerini kurmuşlardır.Fakat bu filozoflar kendi zamanlarındaki fiziği ne kadar iyi biliyorlardı?Örneğin, entropi kavramını ya da kuantum fiziğini gerçekten hazımsayabilmişler miydi yoksa bunlardan birer ikişer cümle okuyup felsefelerini bunlar üzerine mi temellendirmişlerdi? Bu durumda yapılanlar spekülasyon dan öteye geçemez.Ya da doğa bilimleri -Marx ın yaptığı gibi- doğrudan topluma veya insanlara uygulanabilir mi?(felsefe açısından fizik-felsefe ilişkisi ve sorunları bu durumdadır) Sonuçta fizik (ve genelde doğa bilimleri) temel alınarak bir felsefenin kurulması ancak bir fizikçinin yapabileceği iştir”

Ege üniversitesinin web sayfasından yaptığım bu alıntı da, felsefe ve bilim yani fizik ilişkisinde bir metafizik yaklaşımdan söz etmiyor, etmemesi de gerekiyordu zaten. Şarlatanlığın ve akıl ötesi işerin para ettiği günümüzde bilimin de bunlara kurban edilmememsi gerekmektedir.

Gazetelerde bir Yardımcı Doçentin karısının kendini peygamber ilan ettiği, mürit bulduğu zamanımız, bilimi de sulandırmaya müsait insanlarla doludur. Bunlar o denli utanmaz ve aymazdırlar ki, üzerlerinde bilim adamlarına verilen unvanları da taşıyabilirler, Dr., Prof. Ve benzeri gibi. Öyle ki hiç enerji kullanmadan sürekli çalışan “erke” makinelerinden söz bile edebilirler, bunlar emekli generaller tarafından büyük masraflı toplantılarda sunulabilirler. Hatta felsefesini bile yapabilirler. Bunların sattığı şeyleri satın almayın ey halkım. Bu halkım lafıyla sakın ha cahil insanları kastettiğimi sanmayın. Büyük medyayı, bazı üniversite hocalarını, bazı bürokratları yani okumuş yazmış halkımı kast ediyorum. Çok vardır televizyonlarda boy gösteren abuk sabuk medyumlara para kaptıran okumuşlar.

Bilim ve bilimsel sezgi başka yolu yok...

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..