Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '07

 
Kategori
Mizah
 

Flash haber: " Bloggerlerin ucağı düştü! "

Flash haber: " Bloggerlerin ucağı düştü! "
 

Önce filmin kahramanlarını sıralayalım.

Ümit Culduz, Ayrıntıda gezinen Aynur ablacığım, Celal Çelik, Duru kal ayy şey yani Kuru dal, ya üff Duru dal işte, Emel Dedeoğlu, Ayda, Murat Ertaş, September1 Özlem, Faruk Sürener`in arkadaşı Tarik, Serap İnce, Sabiha Rana, Okan Tınmaz ( ben yani ), Silence ( Feyza ), Emin Onur, S.Aydın, Mustafa Mumcu, Ütopik, Mesut Selek, Madamex, Ahmet Yılmaz, Alev Meisel, (Ümit Culduz’un ablası o da blog yazarıdır.) Halide, Erdoğan Şahin ve yazının devamında sahne alabilecek diğer blogger arkadaşlar.

Filmin adı

Bloggerlerin ıssız adası. 1. Ya da blog âleminin LOST’u

( Tarik için özel tercüme: Pilogirrlerin issuz adasi 1 daa )

Senaristin Ön Sözü:

Kategori blog olsa da, bu yazıyı mizahın koruyucu çatısının altına yerleştiriyorum. Kimseyi kırmak niyetinde değilim, biraz eğlenelim ve çok zor şartlar altında ıssız bir adada bizim blogcuların, hallerini izleyelim istedim. Ne derece devamını getirebilirim bilmiyorum.

Fantezi barajım zaten çatlaktı bu yazıyla tümüyle kırıldı. Dikkat!!! Bu yazı dizisi bağımlılık yapabilir! Yapsın da zaten, sevgili Ümit Culduz’un çok hoşuma giden tabiri gibi: ’’Önümüz kış, hâsılat kötü dükkânı toparlamak gerek. TIK TIK ve yorum lazım’’ dedik ve kolları sıvadık.

Blogcular kendi aralarında anlaşırlar ve İlyas Bayram Bey’in öncülüğünde Afrika’nın Madagaskar isimli ülkesinde bir blog toplantısı düzenlerler. Yukarda sıraladığım kahramanlar ve birçok blog yazarı geleceğini bildirirler. Buluşma yeri İstanbul Adnan Menderes Havalimanıdır. (İzmirli yazarlara kıyak.) Sırasıyla bir bir buluşma yerine gelir blogcular.

İlyas Bey herkesten önce yerini almış ve arkadaşları karşılamaktadır:

- Ohoooo! Kimleri görüyorum; efendim hoş gelmişsiniz ÇİNGENE.

- Merhaba İlyas Bey, melekler yüreğinizden öpsün.

- Bak bak bak, Ümit Beyler de teşrif etmişler, hoş geldiniz Ümit bey, uçak korkunuzu yenmişsiniz anlaşılan.

- Ne yenmesi yahu! Trenle geldim, üç gün üç gece, horul horul horlayan bir afet vardı kompartımanımda, gözüme uyku girmedi.

- Merhaba İlyas Bey!

- Selam Mustafa Bey!

- Tamam, kadro yavaş yavaş tamamlanıyor Celal Bey, bir siz eksiktiniz, Aynur hanım, Özlem hanım, Feyza Hanım ve diğer arkadaşlar da geldiler, kafeteryada bekliyorlar.

- Merhaba İlyas Bey, yalnız değilim kendimle röportajcı da getirdim. Siz onu göremiyorsunuz ama o benim her zaman yanımda. Ben şöyle bir kenara geçip söyleşime devam edeyim.

- Tabii Celal Bey buyrun.

- Ohoooo! Ahmet Yılmaz Bey’ciğim de gelmiiiiş, nasılsınız Ahmet bey?

- İyiyim iyiyim İlyas Bey. Bir dakika. Bugün 7 Kasım, günün haberleri…

- Merhaba İlyas Bey bende geldim.

- Siz kimsiniz? Tanıyamadım.

- Ben bu yazının yazarıyım.

- Ne yazısı? Biz MB’ciler toplantısı düzenliyoruz.

- Evet efendim anlaşıldı; ben de blog yazarıyım zaten. Okan Tınmaz!

- Öyle miiii? Hoş geldiniz o halde, diğer arkadaşlar kafeteryada siz de buyrun!

Kısaca tüm arkadaşlar toplanmıştır; kafeterya hınca hınç blogcularla dolmuş, birbirlerini tanımayanlar tanışma moduna geçmişler ve daha evvel ki buluşmalardan tanışanlar koyu muhabbetlere dalmışlardır. Artık uçağın kalkma saati gelmiştir; Ümit bey bir anda İlyas Bey’e seslenir ve:

- İlyas Bey, ben vazgeçtim, benim biletimi iptal edelim lütfen.

- Olur mu Ümit Bey! Bakın ben bugüne kadar defalarca uçtum ; korkmanıza gerek yok. En tehlikesiz seyahat biçimi uçak yolculuğudur.

- Yok abi ya! Benim içime doğdu bi moklar olacak.

- Oğlum bir şey olmaz; bak ben yanındayım. (Araya girer Alev Hanım ve Culduz`u iki kadeh şarapla sakinleştirir.)

Bu arada herkes çek in (Check Inn) yaparken gerilerden bir ses:

- Turun bekleyin daa, ben de celiyrum, ha buraya havalimanu yerune otogarda beklediğim içun geciktum daaaa. Ben uçaklarun da otogardan kalkdugini saniydum, sağ olsun ha oraya otobüs piloti izah edunce ha buraya zor yetiştum. Ben Tarik piloglarun toplum aydunlatucusi Tarik.

- Hoş geldiniz Tarik Bey, Okan Bey de çok üzülmüştü yetişemediniz diye, bakın ön tarafta bavulunu veriyor içeri.

- Sağolasun İlyas abiciğum.

Neyse Tarik ile Okan uzun bir sohbete başlarlar. O kadar uzun ki burada anlatsam yazı patlama yapar. Yapsin bu arkadaşların sohbetleri çok düzeyli ve verimli olduğu için aktarıyorum konuşmalarını.

- Uyy! Okan ha oraya misun?

- Ula Tarik burayayum. Celdun mi?

- Celdum!

İşte böyle, sonuçta herkes uçaktaki yerini alır ve seyahat başlar. Duru Dal, Ümit Culduz ve Alev Meisel bir sırada. Sabiha Rana, Özlem ve Madamex hemen arka sırada derken sırasıyla tüm blogcular bir arada sıra sıra. Acayip bir heyecan sarmış herkesi. Derin, TIK ve YORUM dolu sohbetler yapılırken, Celal Bey de nasıl ayarlamışsa yanında boş bir koltuk bulup kendi yanına oturmuş, kendisiyle söyleşi yapmaktadır.

- Evet Celal`ciğim bu yolculuk seni de çok heyecanlandırdı mı?

- Yani herkesin heyecanı kadar, benim de nispeten heyecanım söz konusu sayılabileceğini, buradan belirtmek gibi bir amacım olabilceğini varsaydığınızdan dolayı sordunuz bu soruyu, farkındayım ve siz de Celal`ciğim falan diyerek yine laubali olmaya basladınız. Asabımı bozmayın; aramızı açmayın.

- Tamam Celal bey hemen sinirlenmeyin....

Ümit Bey, hostesten üçüncü şişe şarabı kavga dövüş alabilmiş ve artik uçak korkusunu yenmiş vaziyette başını ablasının omzuna dayayıp, uçaktaki diğer yolculara ince bir horultu konseri vermektedir. Arka sırada oturan Eminonur ile geniş çaplı bir muhabbete girmiş olan Özlem Cumhuriyet, Lâiklik, nasıl kurtarılır diye ateşli ateşli fikir üretmektedir. Sevgili Aynur ablam, Tarik ve ben bir arada oturuyoruz, konumuz belli tabii. Bu toplum en iyi şekilde nasıl aydınlatılır.

- Ula Tarik hacan senun yazularin sayesunde toplumumuz bir nebzede olsa aydinlanayi

- Evet Aynur ablacugum, ha bu Okan`un da cok katkisi olayi toplumu aydunlatmama, bu aralar kafayi Eşşegin cözlerune takmişidur.

- Ha oraya...

İşte bu sırada da böyle çok düzeyli muhabbetler yapılırken, birden bire uçak siddetli bir şekilde sallanmaya başlar, havalanalı sekiz saat olmustur; hedefe varmaya iki saat kala, koltukların hemen üstündeki maskeler birer birer sarkar koltukların üstüne. Şiddetli sallanmalar şu replikler eşliğinde devam eder.

Ahmet Yılmaz:

Bugün 7 Kasım, şu anda uçağımızda çıkan bir arızadan ötürü uçağımız hesabımızdan daha hızlı olmak kaydıyla yere çakılmak üzere düşüşe...


Ümit Culduz:

Ne oluyor, nerdeyim ben? Düşüyoruz galiba!!! Ablam da yanımda, şimdi kim yayınlayacak, ben ölünce taslaktaki yazılarımı? Olmaz böyle şey yaa. Ben biliyordum; zaten bir moklar olacağını. Ya son yazıma da bir sürü TIK bekliyordum...

Sabiha Rana:

Kara dudum, çatal karam, çingenem vay. Melekleri görüyorum, öpecekler bizi.

Celal Çelik:

Samuray kılıcım nerede? Düşüyoruz!!! Sigarası olan yok mu? Bu sefer yiyeceğim sigaraları!!! Celal Bey şu anda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ulan uçak düşüyor; sen hala benimle röportaj yapıyorsun; şimdi bir güzel pataklayacağım seni! Sus, yoksa seni uçak değil, ben öldüreceğim!!!

Duru Dal:

Eyvah kitaplarım, kitaplarıma bir şey olmasa bari!!! Ya, tam romanı bitirmek üzereydim; sonunu öğrenemeyeceğim. Ühüüüü!

Özlem / Okan
Türkiye laiktir; laik kalacak!!! Bu iktidar değişmeden sayfamız aydınlanmayacak!?!?!:)))


Özlem:
Bana böyle sacma sapan bir replik yazdığın için seni habercimde siliyorum Okan.

Murat Ertaş:

Düşüyoruuuuuuuz!!! Bu seyahati aklina getirenin…Ulan Okan nerdesin? Düşüyoruuuuuz, degistir su senaryoyu!

MESUT Selek:
Savrulun lennn, ben korkmam düşmektennn!!!

Mustafa Mumcu:

Arkadaşlar, sakin olun!!! Kurallara uyalım lütfen. Hostesin başta anlattıklarını uygularsak bir şey olmaz.

Aynur ablacımm:

N'eylersin ölüm herkesin başında/Uyudun uyanamadın olacak/Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak/Taht misali o musalla taşında.

Tarik:

Ula pilogirlar, düşüyruk daa!!! Ula daha aydunlatacağum o ga da insan var iken düşülür mü daa???

Serap İnce:

Bu duruma yorum yapmam gerekiyor!!! Çok güzel bir düşüş olmuş eline sağlık Okan’cığım.

Ayda:

Uçak düşüşünde hissedilebilecek erotizmi yazacağım!!! Bağırıp çağırmasanız da konsantre olsam diyorum. SUSUUUUN!!!


Feyza:

Noluyor ben anlayamadım!!! Kim düşüyor? Nereye düşüyor? Niye düşüyor? Siz düşerseniz düşün, ben düşmeyeceğim işte. Oğlumu evlendirmeden şurdan şuraya düşmem.

Sedat Bey:

Acaba düştüğümüz yerde haberleri izleme fırsatım olacak mı? Sana soruyorum Okan Bey?!?

Ütopik:

Bu pilot şimdi niye böyle yaptıkini, düşüyor deyip geçmeyin, acep çakılırmıyızkini?

Duru Dal:

Okan Bey ben yazıdan çıkmak istiyorum, düşmeden çıkar beni yazıdan, lütfeeeeeen.

Okan:

Gerek yok Durucuğum uçak düşse de size bir şey olmayacak yazının yazarı benim söz
sen sağ kalacaksın.

Emel Dedeoğlu:

!?!?!?!:((((( ?????? Aneeeeeeeciiiiiiiimm!?!?!;((((
( Emel Dedeoglu aslinda daha mantikli seyler söylerdi, neyse anlasilan cok heyecanlanmis olacak, ondan böyle oldu )

Erdoğan Şahin:

Yahu bu düşme olayı da nereden çıktı şimdi Okan bey? Ne güzel emekleyip gidiyorduk…

Alev Meisel:

Ümiiiit!!! Haklı çıktın oğlum, düşüyoruz! Ne şom ağızlısın sen!

Halide Hanım, Emin ve Madamex, kafalarına aldıkları darbeyle koltuklarında baygın bir vaziyette çökmüş kalmışlardır ve diğer blog arkadaşları, kimi panik halinde kimi dua eder vaziyette, kimi de ayağa kalkmış İstiklâl Marşı’nı söylemektedir.

İşte böyle sevgili okurlar, sizin de kolayca tahmin edeceğiniz gibi bu uçak düşecek! Hem de ıssız bir adaya. Tabi ki hiçbirimizin burnu bile kanamayacak. Artık oradaki muhabbetleri siz düşünün. Yazının devamını getirmek istiyorum; fikirlerinize açığım. Karakterleri yazilardan alabildiğim verilere göre oturtmaya calışıyorum. Uçaktan inmek isteyenler, inebilirler tabii, bir yorum yeter. Haa! yok uçağa binmek isteyen varsa, buyrun kapı açık.

Uçak düştükten sonra kendinize gelince ilk söylediklerinizi yorum veya mesaj olarak gönderirseniz orijinal haliyle ikinci bölüme koyacağim. Aksi halde benim repliklerimle yetinmek durumundasiniz:)))

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..