- Kategori
- Spor
Formasının rengi yüzünden Iverson'dan...

Önceki gün spordaki son Galatasaray-Fenerbahçe derbisi basketbolda oynandı. Çok kalabalık, coşkulu bir taraftar topluluğu altında oynanan karşılaşmayı Galatasaray haklı bir galibiyetle tamamladı.
Galatasaray taraftarını ancak bir iki derbi maçında görebiliyor. Ligin geri kalanında çok sınırlı bir topluluk karşısında oynuyor. Bazı taraftarlar sadece futbola ilgi duyuyor; onun dışındaki başarılarla ilgilenmiyor bile. Futbolun da başarısıyla ilgileniyor, başarısızlıklarda ya tribünleri yıkıyor, yakıyor, ya futbolcusunu ıslıklıyor ya da teknik direktörünü istifaya davet ediyor.
Şiddet de bu sürecin bir sonucu olarak tatsız bir acı meyve olarak ortaya çıkıyor.
Ortada tek taraflı ve tamamen bencil bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak hayat bir mücadele ise bunun içinde başarılar olduğu gibi, yenilgiler, yeniden başlamalar da var. Şiddeti yaratanlar ilginçtir hayatın içindeki mücadeleden en fazla yenilgiye uğramış, kaybedenler kulübüne üye olanlardan çıkıyor.
Eğitim ve öğretim hayatlarının büyük bölümü zorluklar içinde geçmiş, mesleki olarak çok fazla donanıma sahip olamayan bu kişiler varoluşlarını, kimliklerini, benliklerini şiddet yoluyla ortaya koyuyorlar. Bu ister istemez temel bir ideolojisi olmayan bir yere ait olma, onu yüceltme eğilimini beraberinde getiriyor.
Herhangi bir işçi örgütünün içinde kendi haklarını savunmak yerine Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Bursaspor, Trabzonspor taraftarlığının forması altında onun için ölmeye ya da öldürmeye inanıyor.
Bir gün önce Bursa’da oynanan TOFAŞ-Beşiktaş karşılaşması bir NBA yıldızını şok edecek görüntülere sahne oluyordu. Bursalı sporseverler Iverson’ı izlemek yerine giydiği forma yüzünden ona ne kadar düşman olduklarını gösterme telaşı içindeydiler. Nasıl açıklayabiliriz bu durumu?
Türkiye’deki Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin temelde anlaşılabilecek hiçbir dini, etnik, ideolojik ulaşmaz çelişkisi yoktur. Ancak tarihsel süreç böylesi bir karşıtlığı ortaya çıkarmıştır.
Dünyanın birçok ülkesinde böylesi karşıtlıklar gelişimin, başarının motor gücüne dönüşürken ülkemizde çelişkiler ne kadar derinleşir, çatışma ne kadar güçlenirse spor bir o kadar geriye doğru gitmektedir. Çünkü temel gaye diğerinin başarısızlığı üzerine kurulmuştur. Rakip ne kadar sefil duruma düşerse bundan alınacak keyif oranı o derece artmaktadır.
Gündemimizde spordaki şiddete karşı ne yapabileceğimize yönelik bir tartışma var. Yasa çıkarma hazırlığı içinde meclisimiz. Cezalar ne kadar artarsa caydırıcı olacak, şiddetin önüne geçilebilecektir.
Şu soruyu sormanın yeridir.
Yasa yoluyla sporu sevmeyi sevdirmeyi başarabilir miyiz?
Liverpool taraftarı takımına “asla yalnız yürümeyeceksin” diyor ve biz bunu Anfield’daki her karşılaşmada görebiliyoruz. Liverpool taraftarı takımı ne kadar kötü durumda olursa olsun stadyumuna koşuyor ve dolduruyor.
Oysa Fenerbahçe taraftarı maçın son on dakikasında çıkış kalabalığına kalmamak adına stadyumunu terk etmeye başlıyor. Sezon başında 3.500 TL ödeyip kombine satın alıp, o koltuğu boş bırakabiliyor.
Barcelona taraftarı satın aldığı koltuğu o hafta maça gidemeyecekse kulübüne bildiriyor ve o koltuğun boş kalmaması için gereken tedbir alınmaya çalışılıyor.
Toplum olarak şiddete eğilimli olmamız nesnel bir gerçekliktir. Ancak bu olan bitenin sebebini ortaya koymada yetersiz kalmaktadır.
Bu her ne kadar bir takıma gönülden bağlı olsak da onunla sosyal anlamda ilişki kuramadığımız, bunu tamamen kişisel yetersizlik ve ezikliğimizi bastırmanın aracı olarak kullandığımız için temelde yanlış yaptığımızı ayırt edemiyoruz.
Dün akşam Fenerbahçe Acıbadem-Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom karşılaşması vardı. Fenerbahçe 2-0 öne geçtiği oyunu 3-2 kaybetti. Vakıfbanklı bayanlar son üç sette müthiş bir oyun ortaya koydular, haklı bir galibiyet aldılar. Maçın heyecanı ve mücadelesi seyredilmeye değerdi. Kazanan tarafın sporcuları öylesine içten seviniyorlardı ki insana “işte bu” dedirtiyordu.
Bugün 2010 yılının son günü ve yarın yepyeni bir yıla giriyoruz. Her başlangıçta olduğu gibi yeni yılın sportif başarılarla dolu, izleyenlerin keyif aldıkları ve sporu sevdikleri bir sürecin miladı olmasını diliyor ve okuyucularıma mutlu bir yıl geçirmesini diliyorum.
http://twitter.com/uzaygokerman