- Kategori
- Futbol
Futbol hep amatör kalsaydı

Selçuk Yula, Rıdvan Dilmen, Oğuz Çetin, Aykut Kocaman.
Bu isimlerin hepside Fenerbahçe’de sembol olmuş isimlerdi.
Oynadıkları futbol ile ve takımlarına sağladıkları katkı ile taraftarın sevgilisi olmuştu her birisi.
Ve taraftar, bu futbolcuların hepsine, her defasında sahip çıktı.
Rıdvan Dilem hariç, diğer üçü bir şekilde kaderin cilvesi bu ya başka kulüplere gitmek zorunda kaldılar. Ama hiçbir dönemde taraftarın ilgisinden mahrum kalmadılar.
Aynı şeyi Beşiktaş içinde söyleyebiliriz.
Metin Tekin, Ali Gültiken, Feyyaz Uçar, Rıza Çalımbay, Mehmet Özdilek gibi isimlerde Beşiktaş’ta sembol haline geldiler.
Her zaman Beşiktaş taraftarı bu futbolculara sahip çıktı.
Öyle ki Feyyaz Uçar Fenerbahçe’ye transfer olmasına rağmen hiçbir zaman Fenerbahçe’nin ruhen futbolcusu olamadı.
Kaldı ki Feyyaz Uçar profesyonel bir futbolcuydu.
Tanju Çolak, Uğur Tütüneker, Cüneyt Tanman, Cevat Prekazi, Hakan Şükür gibi isimlerde Galatasaray’ın sembol isimleriydi.
Kuşkusuz bu isimlere başkalarını da ekleyebiliriz.
Hepside taraftarın sahiplendiği futbolculardı.
Tanju Çolak Fenerbahçe’ye transfer olmasına rağmen aynı Feyyaz Uçar gibi kendisini hiçbir zaman Fenerbahçeli hissetmedi.
Anlıyoruz ki futbolcuların kendilerini ruhen ifade ettikleri kulübün futbolcusu olmaları mevcut rekabetinde bu minvalde gelişmesine neden oluyor.
Rekabet ve büyük maçlar bu çerçevede değerlendirildiğinde daha bir anlam kazanıyor.
Ve her takım, kendi bünyesinde ve kendisine ruhen bağlı futbolcuları içersinde barındırsa futbol daha bir keyifli olacak.
Daha bir anlamlı hale gelecek.
Son yıllarda bir profesyonellik teranesi almış başını gidiyor.
Oysa futbolda profesyonel zihniyet pek de öyle keyifli bir şey değil.
Bir takımın taraftarı ve takımın ruhu ile bir araya gelmiş bir futbolcunun, bir başka rakip takıma transfer olduğu zaman aynı keyifte mücadele ettiğine tanık olmuyoruz.
Transfer olduğu takımı bir türlü sahiplenemiyor futbolcu.
Buradan benim anladığım şey, futbol bir amatör oyunudur.
Amatör ruhla oynanır.
Anlamlı olması için o amatör ruhu korumak gerekir.
O amatör ruha sahip çıkmak gerekir.
Zaten bir takımın taraftarı olabilmenin çıkış noktası da bu değil midir?
“Ben nasıl Fenerbahçeli oldum?” sorusunu kendime sorduğumda, geriye dönüp bakıyorum ve karşıma bir Cemil Turan hayranlığı çıkıyor.
Evet!
Ben Cemil Turan sayesinde Fenerbahçeli olmuştum ve hep öyle kaldı.
Henüz çocuktum ve sanrım ilkokula yeni başlamıştım Fenerbahçe’yi tuttuğum zaman.
Fenerbahçe yenildiği zaman elimde olmadan üzülürdüm.
Oysa altı üstü bir futbol müsabakasıydı ve sonunda beni maddi olarak etkileyen hiçbir somut durum yoktu ortada.
Ama olumsuz etkilenirdim Fenerbahçe’nin yenilgi almasından.
Futbol profesyonel bir zihniyete büründükçe, o eski keyifleri almaz oldum futboldan.
İzliyorum.
Seyrediyorum.
Ama o eski iştahım yok.
O eski sempatim yok futbola karşı.
Eskiden bir tanıdık şöyle derdi.
“Futbolu profesyonelce düşünüp, amatörce oynayan futbolcu makbul futbolcudur.”
Aslında günümüzde böyle düşünülse, sanırım bir nebze olsa da futbol izlenebilir bir karaktere bürünür.
Neden bu konuya değindim derseniz, Emre’nin Fenerbahçe’de oynaması bu yazıma etken oldu.
Koca bir ilk yarı geçti, ama ben halen Emre’nin Fenerbahçe’yi ruhen sahiplendiğini hissedemiyorum.
Çünkü; Emre’yi Galatasaray’da izlemek bana daha çok keyif veriyordu.
O eskiden izlediğim Emre şimdi bana o denli keyif vermiyor.