Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '07

 
Kategori
Futbol
 

Futbolda bir doz ilaca doğru

Futbolda bir doz ilaca doğru
 

UEFA Kupası 3. tur ilk maçında 14.02.2007 günü Fenerbahçe futbol takımı İstanbul’da kendi sahasında Hollanda’nın AZ Alkmaar takımıyla bir maç oynadı. Maç, 3-3 berabere bitti. Maç Kanal D televizyonundan canlı yayınlandı. 15. dakikada Demy de Zeeuw, Hollanda takımını 1-0 öne geçiren golü attı. Golü anlatan spiker, pozisyon devam ederken ‘ofsayt olması lazım, hakem devam işareti veriyor, tehlikeli bir nokta ve top ağlara gidiyor, enteresan’ dedi. Ancak hemen gösterilen yavaş çekim tekrarda, golün ofsayt olmadığı görülünce, bir cümle önce dediğinden çark eden spiker de, ‘evet Deniz Barış’ın ofsaytı bozduğu görülüyor’, diyerek günah çıkarmaya çalıştı.

Fenerbahçe-AZ Alkmaar maçının 3-3 olduğu 74. dakikadan sonra ise, maçı anlatan spiker taraf olmanın dozunu biraz daha artırarak, İspanyol hakem Eduardo Iturralde Gonzales aleyhine, verdiği kararlarla ve futbolcularla yaptığı diyalog mimiklerine dikkat çekiyordu. Hatta, maçın 15. dakikasından sonra yavaş çekim gösterimini herkes görünce, kendisi de çark eden o spiker değilmiş gibi, maçın duraklama anlarında tekrar ‘ofsayttan yenen bir gol’ anımsatması yapıyordu.

Maç anlatırken bile, objektif olamıyoruz. Türk takımlarının yabancı takımlarla yaptığı maçları, anlatan spikerler, muhakkak ki objektif olamaz. Takımlarımız lehine anlatması gayet doğaldır. Bunları yabancı spikerler de kendi takımları lehine yapabilirler. Bütün dünyada bu böyledir. Ancak, Türk futbolu çok kritik bir dönemden geçmektedir. Taraftarları ateşleyecek demeçlerden, davranışlardan hemen herkesin kaçınması gerekmektedir. Tabi ki bu anlatım herhangi bir şiddeti körüklemedi, körüklemez de. Çünkü saha içerisindeki seyirci bunları duymaz. Ancak, taraf yorumlarını maçtan sonra yapanlar, takımlarına aidiyet duygusunu pekiştirip, ileriki maçlarda taraftara veri birikimi yaparlar. Maçın içerisinde olabilecek olayları önceden kestiremediğimiz için, her maçı, sadece o maç ile değil, maçların öncesinde taraftarın beyninde biriktirilen aidiyet duyguları önemli kılmaktadır.

Futbol, endüstriyel bir hal almaya başladığından beri, tüm dünyada şiddet artmaktadır. Pastadan pay almak veya o pastadan pay alamasa bile, pasta konulan masanın etrafında oturmak istenmektedir. İki hafta önce İtalya’da bir futbol maçında meydana gelen şiddet nedeniyle ölümlü olaylar meydana gelmiş, İtalyan vatandaşlarından ve polislerinden ölenler olmuştur. Bu olaydan sonra İtalyan futbol ligindeki bazı takımlar bir süreliğine seyircisiz oynanmaya başlamıştır.

Futbolcuların yerine, kulüplerin kollanması devri, futbolun endüstrileşmesinden sonra başlamıştır. Artık kulüpler, insan kaynaklı değil, şirket kaynaklıdır. FIFA ve UEFA, insanları yani futbolcuları değil, şirketleri yani kulüpleri kollamaya başlamıştır. Bunu teşvik etmektedir. Görünen ve itiraf edilen gerekçe, kulüpler kollanırken, futbolcular da kollanacaktır. Ama işleyiş hiç de öyle olmamaktadır. Gelişimini tamamlayamamış veya tam anlamıyla gelişmemiş kulüpler, pastaya hücum ederken birbirlerinin üstüne basmaya çalışmaktadırlar. Bu itiş kakışta da çoğu zaman hır gür çıkmaktadır. Hal böyle olunca da maalesef kulüpleri koruma kollama anlayışı, insanların taraf olduğu takımları her ne ahval ve şeraitte olursa olsun koruma kollama şekline dönüşmüştür. Bu davranışlarda tam objektiflik beklemek çok saflık olur. Dünyanın hiçbir yerinde futbolda bu davranış başarılamaz, endüstriyel futbol buna izin vermez. Ancak bunun dozunun iyi ayarlanması gerekir. Bunu başarmış ülkelerde futbolda şiddet sonlanmamıştır. Sadece dozu azalmıştır.

Şiddet ağrısını durdurmak için iki doz ilaç yerine bir doz ilaç alınmaktadır. Aradaki fark sadece budur.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..