Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '10

 
Kategori
Futbol
 

Futbolda değişik bir performans ölçü metodu

Futbolda değişik bir performans ölçü metodu
 

Ispanya Italya maçı


Günümüzde sporları tartışırken istatistiklerden sık sık faydalanıyoruz. Hatta çoğu tartışmayı yönlendiren istatistikler oluyor. Futbolda ne yazık ki daha istatistiklerin tutulma seviyesi ve herkese ulaşılır olması istenilen seviyede değil. Bunu en basitinden herhangi bir lig maçımızdan sonra çıkan gazetelerdeki istatistiklerin birbirini tutmamasından kolayca gözlemleyebiliriz. Ayrıca, örnek olarak, ben 2008-2009 sezonunda ligimizdeki takımların toplam pas sayısını, isabetli pas oranını, orta sayısını, kaç pozisyona girdiğini bulmaya çalıştığımda bunlara ulaşamıyorum (belki ben bulamadım, bulabilen varsa ve adresi paylaşırsa çok sevinirim). Ülkemizin dışında da durum çok farklı değil, bir oyuncunun kaç maç oynadığını, kaç gol attığını, bazen kaç asist yaptığını bulmak mümkün ama topla ne kadar oynadığını, kaç isabetli pas verdiğini, kaç top kaybettiğini bulmak imkansız gibi, zaten gazetelerimiz transfer haberlerinde bu bilgilerin hiçbirini veremiyorlar, bir defans oyuncusu transferinde verdikleri bilgi kaç maç oynadığı, kaç kart gördüğü ve kaç gol (!) attığı ile sınırlı. Oysa sporda herşeyi objektif bir ışık altında gözler önüne seren istatistikler. Bir oyuncunun performansını, bir takımın performansını ötekilere mukayese etmek istatistiklerle çok kolay ama onlar olmadan sadece sübjektif karşılaştırmalar mümkün. Takımların istatistikleri aynı zamanda teknik direktörlerin de başarısının ölçülmesine olanak verecektir.

Sık sık takımların gücünü oyuncuların piyasa değerlerini kullanarak mukayese ediyoruz (en son örnek Young Boys takımı Fenerbahçe takımın 10da1 değerinde yönünde haberler...). Ama tabi sahada olanların pek de bunlarla bir alakası yok (aynı eşleşme iyi bir örnek sanırım...), Real Madrid'in son yıllarda bir türlü istenilen başarıya ulaşamaması da iyi bir gösterge olabilir (belki bu sene çözüyorlar durumu...). Sonuçlardan elde edilen yüzeysel istatistikler de aslında pek bir şey ifade etmiyor, en çok gol atan takım, en az gol atan takıma yenilebiliyor, veya bir maçta bir şut gol oluyor, diğer maçta 39 şutun hiçbiri gol olmuyor (bakınız FB-TS ligin son maçı). Esas önemli istatistik bir takımın 39 şut çekebilecek oyun düzenine sahip olması; işte bu noktada Profesör Luis Amaral enteresan bir metod geliştirmiş.

Komplex sistemlerinin işleyişi konusunda araştırmalar yapan Amaral, futbol takımlarının ve onların arasındaki maçlarda dağılımları, pas alışverişlerini de bu kompleks sistemler gibi ele almış ve enteresan algortimalar geliştirmiş.

Takım oyunu futbolun en önemli karakteristiklerinden bir tanesi, takım oyunu belirli bir seviyede olmadığı zaman hiç bir takım düzenli olarak iyi sonuç alamıyor. Fakat biz genelde oyuncuları bireysel katkılarıyla ölçüyoruz, attığı güzel çalım, güzel şut, gol sayısı, şık kurtarış (bakınız Q7)...Fakat oyuncuların takım oyunundaki katkıları ve o düzenin işleyişi için önemini pek ölçemiyoruz ve ölçmek için elimizde pek te bir araç yok. Buna rağmen tüm dünya çoğu oyuncunun performansı ile ilgili fikir birliğine varıyor. Örneğin Messi'nin en iyi olup olmadığı tartışılsa bile çok çok iyi ve faydalı olduğunu herkes kabul ediyor. Pr. Amaral bu takım katkısını ve takımın takım oyunundaki başarısını ölçmek için algoritmalar geliştirmiş ve bunları en son Avrupa kupası ve Dünya kupası maçlarında test etmiş.

Çoğu oyuncunun attığı gol ile ön plana çıktığı bu oyunda esas katkının isabetli paslar, az top kayıpları, topa sahip olma, çok top alma, top çalma, pas trafiğinde önemli rol alma ile gerçekleştiğini hepimiz tahmin edebilsek bile Amaral bunu kanıtlamak ve ölçmek için geliştirmiş algoritmalarını.

2008 Avrupa kupasını test için kullanmasının sebebi ise, bugüne kadar oynanan müsabaklar arasında en çok istatistik tutulan ve yayınlanan turnuva olmasıydı (bakınız http://euro2008.uefa.com/).

Oyuncunun oyuna katkısını ölçmek için top akışını takip eden yönlü bir ağ yapısı oluşturmuş. Bu ağda her nokta bir oyuncuyu simgeliyor ve iki nokta arasındaki bağlantılar aralarındaki pas trafiğini gösteriyor, ne kadar çok pas yapılmışsa bağlantı o kadar daha güçlü (kalın) oluyor. Ayrıca ağda iki özel nokta kaleye çekilen başarılı şut ve başarısız şut trafiğini temsil ediyor. Asistler, kartlar veya goller bu hesaba girmiyor. Bu metod ile elde edilen ağ ise "akış ağı" olarak namzediliyor. Bu hesapta yön de önemli bir rol oynuyor, takımın amacının karşı kaleye gitmek olduğunu düşünerek o yönde verilen isabetli paslar veya çekilen isabetli şutlar daha bir önem kazanıyor. Bu "akış ağı" ve isabetli pas ve şut oranları bir araya gelince her oyuncudan geçen akışların takımın akışın sonunda isabetli bir şut çekmesi ile bağlantı oranı ortaya çıkıyor. Bu elde edilen orana "akış merkezliği" adını veriliyor ve her futbolcunun akış merkezliği hesaplanıyor. Kullanılan komplex formülleri araştırmak isteyenler onları http://www.plosone.org/article/info:doi/10.1371/journal.pone.0010937 adresinde bulabilir; ben daha çok sonuçlara odaklanmak istiyorum.

Bu sistemden çıkan sonuçlarda kupanın en önemli oyuncuları Sergio Ramos ve Xavi Hernandez çıkmış! Ikisininde şampiyon olan takımda olması sistemin doğru sonuçlar verdiğine güzel bir işaret. Xavi maç başına performanslarda en yüksek, Ramos ise turnuva boyunca performanslarda birinci olmuş. Dünya kupasında Arjantin Nijerya maçına uygulandığında ise Messi en üstte çıkmış...

Bu algortitmanın sonuçları grafiklere döküldüğü zaman ülkeler arasında en yoğun ve kalın çizgili ağ Ispanya tarafında görünüyor. Bu sistem genelleşip uygulanırsa kimin en değerli oyuncu, kimin göze hoş ama faydasız olduğunu gözler önüne serebilir. Bizim ligimize uygulansa nasıl sonuçlar çıkardı kim bilir?

 
Toplam blog
: 24
: 1070
Kayıt tarihi
: 27.07.10
 
 

Eğitimimi Fransa, Türkiye ve Amerika'da fransısca ve ingilizce olarak tamamladım. Bilgisayar mühendi..