Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '21

 
Kategori
Futbol
 

FUTBOLUN DİYALEKTİĞİ

FUTBOLUN TEZ VE ANTİ TEZLERİ

“Böylece futbolda soyut 'var'ların -aka inanç, motivasyon, arkadaşlık, mücadele gibisinden- somut 'var'lara ki para, pul, tesis, stadyum, store vs olmakta, en azından geçtiğimiz pazar, daha ağır bastığı görüldü. Futbolda her tezi çürütecek bir antitez mutlaka olduğundan çok da kesin konuşamıyorum haliyle.”
Banu K. Yelkovan, Radikal, 29.04.2008

Radikal’deki yazısında bu satırları döktürmüş Banu K. Yelkovan. Çok yerinde saptamaları var ama, sanki içinden geçmekte olduğumuz sürecin anlamını kavrayamamış gibi görünüyor. Gerçi kavrayan kim var diye sorsanız, gönül rahatlığıyla parmağımı yöneltebileceğimiz birisi yok.

Fenerbahçe, Aziz Yıldırım’ın önderliğinde doğruları yapıyor nicedir. Maddi altyapısını sağlam temellere dayadı. Eksik olan, o profesyonel ve çağdaş altyapıya uygun düşen bir üstyapı, yönetim yapısı, kurumsallık. Uzun vadede bu eksiklikler de muhakkak giderilecek, hiç kuşkum yok. Yaşadığımız günler, hem Fenerbahçe, hem de (doğru olmasını diliyorum) diğer büyükler ve Türk futbolu açısından bir geçiş döneminin zorunlu evrelerini oluşturuyor. Biraz iddialı olacak, ama Türk futbolu açısından tarihi günler (yıllar) yaşıyoruz.

Aslında her şey bir turnuva takımı (bunun için de ciddi bir altyapı, disiplin, emek, istikrar ve üstyapı, kurumsallık gerekmiyor mu? ,  bu makine düzeninin (para, pul, tesis, stadyum, store, vs), inanç, motivasyon, arkadaşlık, mücadele gibisinden değerlerden yoksun olduğunda bile, hep en parlak başarıların etrafında dolaştığını nasıl göz ardı ederiz) olduğu söylenen Alman milli takımının önemli bir turnuvadan başı önde çıkmasıyla başladı.

Karşıtların birliği, diyalektiğin temel ilkelerinden biridir. Herhangi bir olgu, kendi içinde, karşıt öğeleri eşzamanlı olarak barındırır. Aziz Yıldırım, kendi paradigması (bütün başarıların ana dayanağı maddi güçtür düşünce kalıbı, Marx da, biraz değişik bir biçimde de olsa öyle demiyor muydu) gereğince Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanmasının, son derece haksız bir biçimde, tesadüflere dayalı olduğunu söyledi. Hem doğruydu, hem de yanlış. Doğruydu, zayıf bir maddi altyapıyla elde edilmişti bu başarı. Sürdürülemezdi. Sürdürülemedi de. Yanlıştı, Galatasaray’ın, belki çok daha öncelere de uzanan, Derwal’i getirmesiyle şahlanan bir dizi, sürekli, ısrarlı üstyapı atılımlarıyla elde edilmişti. Galatasaray uzun bir süre doğru yönetildiği için, doğru kararları cesurca aldığı için UEFA kupasını kazanmıştı. Bu da, asla bir tesadüf değildi. Evet şimdi UEFA kupasını kazanmak önemli bir başarı olarak görülmüyor. Ancak, zihinsel bir takılmanın, Avrupa’da başarılı olamayız takılmasının aşılmasıyla gerçekleşti bu düşünce devrimi.

Karl Marx, üretici güçlerin önünde engel oluşturmaya başlayan sınıfların, ilişkilerin , bir dönem üretim faaliyeti açısından devrimci roller üstlenmiş olsa bile, yok olmaya mahkum olduğunu söyler. Bugün Aziz Yıldırım’ın konumu, aynen, Marx’ın betimlediği, üretici güçlerin önünde engel oluşturma aşamasındadır. Aziz Yıldırım Fenerbahçe’ye çağ atlatmıştır. Fenerbahçe’deki altyapı devriminin mimarıdır kendisi. Şimdi sıra üstyapı devrimindedir. Fakat , gerek Aziz Yıldırım’ın bu konuda yetersiz olması gerekse Fenerbahçe camiasının ona (haklı olarak) duyduğu minnet duyguları, sonraki aşamaya geçilmesini geciktirmektedir. Ama artık Fenerbahçe armadası rotasına girmiştir. Gerisi teferruattır ve zamanla o teferruat da amiral gemisinin kaptan köşkünden tutun, güvertesine ve kamaralarına varıncaya  dek her noktasında yerini alacaktır. Belki bir Fatih Terim – Fenerbahçe işbirliği, Alex Ferguson – Manchester United işbirliği gibi bu süreci hızlandırabilirdi ama o kadar kusur da Kadıköy kadısında bulunsun artık.

Banu K. Yelkovan’ın sezgisel olarak da olsa fark ettiği gibi ilerleme sürüyor. Galatasaray’ın üstyapıdaki doğru hamleleriyle gelişen ve UEFA kupasıyla sonuçlanan tez, Aziz Yıldırım’ın karşı atağıyla başlayan ve gelişen antitezle yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Şimdi sentez zamanıdır. Hem Fenerbahçe için hem Galatasaray için, hem de Beşiktaş için. Fenerbahçe’nin bir adım önde olduğu bu uzun soluklu yarışta üç büyüklerin sentez aşamasına ulaşması, altyapı ve ona uyumlu bir üstyapının kurulmasıyla (kurulacak olmasıyla) Türk futbolu çağ atlamanın eşiğine gelmiştir. Ama derya içinde yaşayan balıklar gibi, deryayı fark etmekte zorlanıyoruz.

“Neyse, diyeceğim o ki, bir tarafta eksik yerlerine nokta transferlerle takviye yapan, hocasında istikrarlı, tesisleşmede, markalaşmada başarılı, stadyumu Avrupa standartlarında, kadrosu yıldız futbolcularla dolu 'Bay Doğru' Fenerbahçe, bir tarafta borcunun hesabı belirsiz, 1980 model stadında maç oynamaya devam eden, sezonun başındaki maçlarını seyircisiz oynamış, sezonun ortasını yönetimsiz geçirmiş, sezonun sonunda teknik direktörsüz kalmış, kadrosunun çoğu iki sene önceki şampiyonluğu görmemiş futbolcularla dolu 'Bay Yanlış' Galatasaray... Normal şartlarda bir maç, ne bu doğruları götürür ne de bu yanlışları kapatır... Ama bir geceliğine de olsa, kapatıyor işte...” Banu K. Yelkovan, Radikal, 29.4.2008

Tez ile antitezi karşı karşıya koymuş Banu K. Yelkovan. Yine doğru olan bir çok saptaması var. Ama başka doğrular ve o arada bir takım yanlışlar da kaynamış arada. Evet Banu Hanım haklı. Galatasaray bir dizi yanlış yaptı, yapıyor. Ama bu arada yaptığı bir sürü doğru da gözden kaçıyor. Galatasaray tez olarak (üstyapıda, yönetimde) başarılı, yoksa bir yılda sıfırdan kurulan bu takım, altı maçını seyircisiz oynayan, sayısız maçında ikinci takımla sahaya çıkan, en büyük iki transferi Linderoth ve Lincoln’e ek olarak Gerets ile kazanılan inanılmaz şampiyonluğa olağanüstü katkıları olan Hasan Şaş’dan da çoğu zaman yoksun kalan, çağdaş futbolun en önemli mevkisi olan orta alanın önemli oyuncusu Ayhan’dan haftalarca yararlanamayan, son maçlarını teknik direktörsüz oynayan bu takım hala nasıl ligin zirvesinde yer alırdı. Öte yandan antitez yönünde de, maddi alanda da koskoca bir sıfırı var Galatasaray’ın. Ama o koca sıfır, hesapsızca yapılan harcamalar sonunda yaşanan bir UEFA kupası macerası sonunda oluştu ve bir türlü silinemedi. Ve o koca sıfır, nice yanlışı da ardı sıra sürüklüyor.

Antitez olarak (maddi altyapı) Fenerbahçe de bir sürü doğruyu bir araya getirir, maddi olanaklar alanında, tesisleşmede koşar adım önde giderken tez yönünde (üstyapıda, yönetimde) hala bir sürü yanlışı hiç zorlanmadan bir araya getirebiliyor. Çünkü bir geçiş dönemi içinde sarı lacivertli kulüp. Avrupa’da başarılı olmak için, uzun süre birlikte oynayacak oyunculara, bu oyuncuların birlikte oynayarak kaynaşmasına ve bir takım oluşturmasına ihtiyacı varken, Tümer gibi futbol hayatının sonuna gelmiş bir oyuncunun transfer edilmesi başka türlü nasıl açıklanabilir. Altyapısıyla büyükler arasına giren kulüp, inatla,  üstyapısıyla hala ben küçüğüm demeye devam ediyor. Nobre’nin transferine karşılık, hiç işine yaramayacak bir transferi, salt psikolojik nedenlerle gerçekleştirebiliyor. Aynı şeyleri Roberto Carlos transferi için de söyleyebiliriz. Zihinsel olarak, psikolojik olarak büyümemiş bir yetişkinin, tanıdığı önemli kişiler üstünden kendine olan güven duygusunu parlatmasından başka ne anlamı vardır ki bu transferin. Maldonado içinse bir şey söylemeye gerek var mı. O, sahada söylenecek her şeyi söylüyor zaten. Appiah’a reva görülen muamele ise hala küçük hesapların etkili olmaya devam ettiğini göstermiyor mu? Aziz Yıldırım’ın tek adamlık sevdasıysa kulübün önünü tıkayan en büyük engel haline gelmedi mi?

Kısacası, Banu Yelkovan, Fenerbahçe’nin bilinçli olarak doğru yaptığı işlerle, zorunlu olarak ve altyapı gücünün sağladığı güvenle yaptığı doğru işleri birbirine karıştırıyor, bu arada yapılan bir sürü yanlışı gözden kaçırıyor. Yani ne Fenerbahçe için tamamen bay doğru, ne de Galatasaray için tamamen bay yanlış denebilir. Biri ağırlıklı olarak altyapıda doğru işler yaparken, diğeri ağırlıklı olarak, hala, çökmüş maddi altyapının, üstyapı da dahil her alanda yaptığı onca tahribata rağmen, üstyapıda doğru işler yapmaya devam ediyor. Kazanan kim olacak diye mi merak ediyorsunuz. Şüphesiz Türk futbolu. Galatasaray, altyapısını bir düzene koyduğunda, Fenerbahçe üstyapısına bir çeki düzen verdiğinde, kısacası nehrin taşkınları, düzensiz akıntıları durulduğunda her şey daha ayan beyan görülecek.

Herakles haklı.

 


 

 
Kayıt tarihi
: 29.04.21
 
 

Bilgisayar Mühendisi, Sistem Çözümleyici. Ekonomi, Siyaset, felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih,..