- Kategori
- Futbol
Galatasaray Düşe Kalka

Küme düşme hattından bir an önce uzaklaşmak isteyen iki takım arasındaki mücadelede yüzü gülen taraf konuk Galatasaray oldu.
Bundan 25 yıl kadar önce maçlar sadece radyodan dinleyebilen ve Pazar akşamı TRT’de kısacık maç özetleri ile yetinmek zorunda kalan bir kuşağın temsilcisi olarak bu maçı televizyonda izlememe rağmen ne hikmetse o yıllardaki hislerle dolup taştım.
Maçı anlatan spikerlerin tarzından mıdır yoksa maçın sürekli orta saha mücadelesi şeklinde geçişinden midir bilmiyorum? Malum maç orta sahada geçince bir o takımdan bir bu takımdan futbolcu topa sahip oluyor ve spiker sürekli isim zikretmek zorunda kalıyor.
O yıllarda radyodan maç dinleyenler iyi hatırlar, seyircinin sesi de spikerin sesini yer yer bastırır, spikerimizin heyecanlandığı dakikalarda o heyecan seyirci ile beraber ortak olurduk. Hoş bu maçta pek heyecanlanacak pozisyon olmadı ama…
Hagi’nin Anıl’ı ilk 11’de başlatmasını takdirle karşıladığımızı ifade ederek maça geçelim. Burnundan kıl aldırmayan ama pek bir işe yaramayan futbolculardansa böyle kendini gösterme arzusu ile dolu ve gençliğinin enerjisini sahaya ve takıma yansıtabilecek yeteneklerle maça başlanmasını takdir ve tebrik ederek karşılamak gerekiyor. Bu anlamda Hagi’nin haddinden fazla destek bulacağını da düşünüyorum.
Maçın bir diğer göze batanı Kewell idi. İyi günlerini hatırlatan bir ustalıkta her hücumda rol oynayan Avustralyalı vatandaşı Lucas Neil ile de zaman zaman atak organizasyonlarında başrol oynadı ve takımın ileride etkili olmasını sağladı.
Orta sahada zaman zaman görmeye alıştığımız Hakan Balta ise oyunun son bölümüne gelene dek pek ortalıkta görünmese de gol öncesi verdiği usta işi pasla bir anda göze batıverdi. Orta sahadaki belki de en üretken sim olduğunu da gösterdi. Zira Ayhan ve Lorik Cana hücumda çok etkili değillerdi. (Maç sonunda Lorik Cana’nın üstüne vazife olmayan işlere girişmesi tehlikenin göstergesidir. Ucuz kahramanlık gösterisiyle seyircinin gözüne girip takımda kalmanın yollarını mı arıyor?)
Yine maça ilk 11’de başlayan Çağlar da sırıtmadı. Üzerine düşen vazifeyi gerçekleştirdi, zaman zaman ataklara destek oldu. Ancak gördüğüm bir tehlike var ki söylemeden geçemem. Genç oyuncu çaktırmadan faul yapmaya çalışıyor. Bazen yapıyor bazen yapamıyor. Hakem görmedi ama gerek ceza sahası içerisinde gerekse hemen önünde gerçekleştirdiği iki müdahale başka bir hakem tarafından faul olarak değerlendirilebilir.
Serdar Özkan hala takıma ısınamamış. Isınmış halini bu yıl görebilecek miyiz bilmem? Defansın sağında oynayan Lucas Neil kalitesini burada da gösterdi. Geriden topla çıkışlarda etkiliydi.
Bütün bu olumlu notlara rağmen takımın ve maçın genelinden hoşnut olmadığımı ifade edeyim. Genel anlamda oynanan oyunu beğenmedim tabi oynayanları da. Nedeni Galatasaray’ın orta sahadan çıkışlarda sürekli zorlanması ve kaybettiği toplarla kontratak yemesidir. Takımda yaratıcı oyuncu eksikliği kendini çok belli ediyor. Bir türlü istenen etkinlikte atak gerçekleştirilemiyor.
Golden önce kazara Konya bir gol atsa Galatasaray’ın artık gol atacak hali kalmayacaktı. Zira gol Konya’nın atak için öne çıktığı bir anda kontrataktan geldi. Yani Konya daha önce gol atmış olsa defansa çekilirdi ve kreatif oyuncusu olmayan Galatasaray pozisyona giremezdi.
Bu kez şans Galatasaray’a güldü diyebiliriz. Maçta ilk golü attı ve geride bunu telafi edecek kadar vakit kalmadığından Konyaspor gol atacak pozisyonları hazırlayamadı. Şansın böyle gülmesi de bir başlangış belki..
Kim bilir belki de Galatasaray’ın dirilişi bu maçla başlayacaktır!
Sevgi, hürmet ve muhabbetle..
Bu blog Canlı Maç Anlatımı sayfamızda da yayınlanmaktadır