- Kategori
- Spor
Galatasaray şanssız mıydı?

Galatasaray, geçen seneyi beşinci sırada tamamlarken 39 gol yemişti. Yani maç başına bir golden fazla kalesinde sayı görmüştü. Bu sezon da ligin tamamlanan 27. haftasında sarı kırmızılı ekibin yediği gol sayısı maç başı bir golün çok az üzerinde; 28.
Galatasaray sezonu ilk yarısında Ankaragücü/Trabzonspor/Fenerbahçe serisinden 9 gol yiyerek çıkmış sadece 3 puan alabilmişti. Lider Fenerbahçe’nin 5 puan gerisine düşmüştü.
İlginçtir sezonun ikinci yarısında yine bu seride kalesinde iki gol görmesine karşın yine üç puanla çıkabildi. Fenerbahçe’den hiç puan alamadı. Bu sefer de lider durumda olan Bursaspor’un 5 puan gerisinde.
Bundan sonra aynı seri devam ederse; Galatasaray’ın ligi ikinci ya da üçüncü sırada tamamlayacağını görüyoruz.
Galatasaraylıların önemli bölümü kaybedilen karşılaşma için şanslarının yanında olmadığına bağlıyorlar. İşin ilginci maçı kazanırken Daum da şanslarının yardımcı olduğunu söylüyor.
Peki gerçekten Galatasaray çok mu şanssızdı?
Şöyle bir hafta öncesine geri gidelim ve Galatasaray’ın, Trabzonspor karşısında nasıl bir futbol ortaya koymuş olduğunu hatırlamaya çalışalım. Bir çok yorumcunun tempolu ve sezonun en iyi mücadelelerinden birinin oynandığını söylediği karşılaşmada ciddi bir taktik ya da bir pas organizasyonu hatırlayan var mı?
Keita’yı sola, Santos’u sağa çekip santrafor olarak Jo’yu kullanan Galatasaray’ın sadece Santos ile dikine tek başına yaptığı uzun mesafeli koşuları hatırlayabiliyoruz. Bu Trabzonspor gibi defans zafiyeti yaşayan bir takım için sıkıntılı bir iki atak olmaktan öte bir yere gitmemişti. Maç sıkıştıkça Rijkaard’ın yaptığı tek taktiksel değiklik Keita’yı bazen sağa, Santos’u da sola almak oldu. Sonra da Elano’yu çıkarıp yerine Baros’u aldı. Galatasaray artık hiç atak yapamaz oldu.
Derbide de farklı bir görüntü yoktu; üstelik Fenerbahçe gibi bir takım ile oynarken orta sahanın boşaltılması tam anlamıyla bir çılgınlıktı.
Bu cümleyi haftalar önce, lige verilen arada da yazmıştım. Bizim futbolumuza 4-3-3 gibi bir diziliş uymuyor. Galatasaray bu taktiği özellikle büyük takımlara karşı doğru dürüst hiç uygulayamadı.
Ayhan, Barış, Topal, Sarp havuzundan iki oyuncu alıp yanlarına Elano’yu eklemek suretiyle oluşturulan orta sahanın üçlüsü takımın en yumuşak karnı oluyor. İleride oynayan Santos, Jo ve Keita üçlüsünden de sadece hücum hattında yararlanılıyor.
Ancak burada sistemle birlikte futbolcu özelliklerinin de önemli olduğunu eklememiz gerekiyor. Örneğin Santos ile Jo’nun yerinde Kewell, Baros, Nonda üçlüsünden ikisi olsa belki bu kadar da etkisiz gözükmezdi Galatasaray.
Yeri gelmişken bir paragraf kiralık oyuncular için açalım. Üç aylığına gelmiş bir futbolcuya Fenerbahçe derbisini nasıl anlatırsınız? Örneğin iki sene önce şampiyonluğu getiren golü atmış olan Nonda’ya Fenerbahçe maçının önemini anlatmanıza gerek olur muydu? Yine sezon başında bu transferleri masaya yatırıp tartışmıştık; ligin sonu yaklaştıkça takımdan gönderilenle, getirilenler arasındaki doğru yanlış tercihine yönelik tartışmanın giderek kızışacağını tahmin etmek hiç de zor değil.
Rijkaard’ın B planı olmadığıyla ilgili tartışmalar çoktan unutuldu gitti. Ancak Galatasaray bu alternatifsizlik yüzünden belli bir istikrar yakalayamadı ve bütün eleştiri oklarını üzerine topladı.
Yeri geldiğinde bunu da konuşacağız ama Mustafa Denizli’nin bile son maçlarda Fink-Ernst ikilisinin arkasına ve defansın önüne İbrahim Toraman’ı nasıl yerleştirdiğini fark etmedik bile. Öyle olunca son Eskişehirspor maçında bu ikili resmen Eskişehirspor ceza sahasının çizgisinin üzerinde oynamaya başladı.
Rijkaard’ın Galatasaray’ı ise Selçuk’un o televizyonlara yansıyan 57 km/saat’lik şutunu çekerken çok iyi göründüğü gibi orta sahası bom boş durumdaydı. Açıkçası o şutun gol olması ya da Franco’nun hatası Fenerbahçe için bir şans değildi; o boşluğu hazırlayan Galatasaray savunmasının payı büyüktü. Profesyonel bir futbolcu olmayı bırakın, halı sahada amatörce futbol oynayan herhangi biri için bile o boşluktan düzgün bir şut çıkarmak çok da zor değildir.
Bu durumda Galatasaray’ın yanlış oynatılıyor olduğunu söylememiz gerekiyor.
Caner’i defansın soluna mahkum ederek; Jo ve Santos’a aynı anda forma vererek, iki futbolcu ile geniş orta sahanın kontrol edilebileceğini kurgulayarak Galatasaray bir çok yanlışı bir arada yapıyor.
Arda’nın yokluğu da bir anlamda Galatasaray’ın sahadaki direnme gücünün tamamen ortadan kalkmasına neden oldu. Dikkat edilirse, derbide Galatasaray’ın en çok eleştirilen konu futbolcuların vurdum duymazlığıydı. Dünkü gazetelere yansıyan bazı haberler de zaten bunun kanıtı niteliğindedir.
Brezilyalı Elano’nun Galatasaraylı’dan çok Fenerbahçeli arkadaşı olduğunu düşünüyorum.
Ortada teknik adam için bir tercih kalıyor. Rijkaard Türkiye’de olduğunu göz önünde bulunduracak ve kendi futbolcu kumaşına uygun sağlam bir taktiğe dönecek ya da eğer taviz vermiyorsa...
Tekrardan şans konusuna dönersek; Galatasaray'ın ligin ilk devresindeki Beşiktaş ve Trabzonspor karşılaşmalarında çok şanslı olduğunu söyleyebiliriz; olmadığı iddia edilen o şans o günlerde de yanlarında olmasaydı Rijkaard'ın durumu ne olurdu, bu cevaplanması artık olanaksız bir soru olarak kalacaktır.
Uzay Gökerman