Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '08

 
Kategori
Öykü
 

Garip bir ihanet öyküsü

Garip bir ihanet öyküsü
 

Ebru o kadar şaşkındı ki. İnanamıyordu. Aklında hala dün gece terk edilmiş olmanın acısı ve soruları, elinde terk ediliş nedenin fotoğrafları vardı. Yapması gereken o kadar çok iş, inceleyip imzalaması gereken o kadar çok dosya vardı ki. Ama kanı donmuştu sanki.

İş düşünemiyordu. Hiçbir şey düşünemiyordu. Sinirleri bozuktu sinirini çıkaramıyordu. Ağlamak istiyordu ama kendine yediremiyordu ağlamayı. Başına gelenler çok komikti, gülmek istiyordu ama gülemiyordu bile bir türlü. Şaşırıp kalmıştı. Elinde birkaç fotoğraf vardı. O fotoğraflara bakıp kalmıştı. Ulaş onu dün gece terk etmişti ve bugün Ulaşın genç yakışıklı bir adamla çok samimi çekilmiş fotoğraflarını inceliyordu. Yakışıklı adam doğrusu diye düşündü.

Bunca zaman sevgilim dediği adamın gay olduğunu öğrenmesi onu şok etmişti. Bu kadar mı aptaldı, bu kadar mı kördü. İşlerine, dosyalarına bu kadar mı dalmıştı da fark etmemişti bunu. Yoksa sevmişti de Ulaş ı kondurmamış mıydı bunu ona. Sevmemişti. Sevseydi eğer çok üzülürdü. Yıkılırdı. Ama öylesine şaşkındı ki. Ulaşa ve kendisine öyle kızgındı ki. Aslında ona çok da kızamıyordu. Kimsenin tercihlerini sorgulama hakkına sahip değildi. Neticede bu adam onun kocası falan da değildi.

Birkaç ay önce bir barda tanışmışlar. Biraz sohbet etmişler. Birbirlerinden hoşlanmışlardı. En azından Ebru o gece ondan hoşlandığı için onunda kendisinden hoşlandığını sandı. Birkaç ay boyunca Ebru işinden, dosyalarından ve toplantılarından fırsat buldukça birlikte yemeğe çıkmışlardı. Son derece masum bir sevgililik oyunuydu bu. Tıpkı liseli âşıklar gibi takılmışlar. Öyle yaşamışlardı ilişkilerini. Ulaş onunla birlikte olmak için teşebbüs bile etmemişti. Şimdi anlayabiliyordu nedenini o zaman sorgulamıştı kendisini acaba beni güzel ve çekicimi bulmuyor diye. Meğer adam bütün kadınları itici buluyormuş. Her şeyi anlamıştı anlamasına ama. Madem bu adamın cinsel tercihi farklıydı. Madem kadınlardan değil de erkeklerden hoşlanıyordu. Peki, o zaman neden ondan sevgilisi olmasını, onun hayatında olmasını istemişti. Anlayamamıştı bir türlü Ebru.

Kafası karmakarışık bir şekilde tekrar fotoğraflara baktı.Sonrada önündeki dosyalara. Şimdi bu dosyaların hepsini incelemesi, düzeltilmesi gereken yerleri düzeltmesi ve onaylayıp imzalaması gerekiyordu.

Dosyaları önüne çekti. En üsttekini aldı ve okumaya başladı. Daha ilk cümleden karalama yapmaya başlamıştı. Sayfada ilerledikçe karalamalar artıyordu. Bu dosyayı hazırlayan kesin işi bilmeyen bir aptal diye düşündü. Kimin hazırladığına baktı. Şaşırdı. Dosyayı en güvendiği işi en iyi bilen elemanı hazırlamıştı. Dosyayı tekrar okumaya başladı. Hatanın kendisinde olduğunu yaptığı karalamaların çok gereksiz olduğunu fark etti bu kez de.

Anlamıştı bu kafayla çalışmayacaktı. Toparlandı alelacele dışarı çıktı. Birileriyle konuşup kafasını dağıtması, başkalarının fikirlerini alıp kafasındaki sorulara çözüm bulması lazımdı. İşyerinde çıktığında rüzgârlı puslu bir hava vardı. Yağmur yağdı yağacaktı. Serin rüzgâr yüzüne çarpınca biraz daha iyi hissetti kendini.

“İyi ki o adamla yatmammışım yoksa hayatımın sonuna kadar mide bulantısından kurtulamazdım” diye düşündü. Kendi kendine gülümsemeye başladı. “Hâlbuki ne kadar da normal görünüyordu. Nasıl anlamadım ki” dedi. Yaşadıkları komik miydi? Yoksa trajik miydi çözemiyordu bir türlü.

En yakın dostu Berna’nın ofisine girdiğinde Berna işine öylesine dalmıştı ki Ebru’nun geldiğini duymadı bile Berna işinden başını kaldırdığında Ebru yaşlı gözlerle seyrediyordu Berna’yı.

Birlikte büyümüşler. Öyle çok şeyler yaşamışlar. Öyle çok anıyı paylaşmışlardı ki. Gerçek dost denilen dostlardandılar. Ebru’nun gözlerinin dolu, dolu olduğunu gören Berna gidip sarıldı arkadaşının boynuna

“Neler oluyor? Ne bu halin Allah aşkına”

Ebru artık kendini koy vermişti. Arkadaşına sarıldı ve ağlamaya başladı. Berna bir süre dokunmadı ona. Rahat bıraktı rahatça ağlayabilsin diye. Ebru ağlayıp rahatladıktan sonra bu kez de gülmeye başladı. Gülerek anlatmaya başladı.

“Biliyor musun dün akşam Ulaş beni terk etti. Hayatında başka birisi varmış. Hayatında başka bir erkek varmış. İnanabiliyor musun Berna Ulaş gaymış.”

Berna çok şaşırmıştı. Ulaş la bir ya da iki kez karşılaşmışlardı ve pek hoşlanmamıştı ondan. Ama gay olabileceğine hiç aklına gelmemişti açıkçası.

“Nasıl yani? Nasıl öğrendin bunu?” dedi. Ebru çantasından fotoğrafları çıkardı. Berna baktı “İğrençler” dedi ve masanın üzerine attı.

“Nasıl anlayamadın? Nasıl anlamazsın Ebru bunu” dedi. Ebru hala gülüyordu.

“Beni itici bulduğunu düşünmüştüm. Ama o bütün kadınları itici buluyormuş” dedi.

O gün duyguları o kadar karma karışıktı ki Ebru’nun. Ne düşüneceğini, ne hissedeceğini bilmiyordu. Ulaş ı anlamaya çalışıyor, hak vermeye çalışıyordu.

Uzun süre sohbet ettiler Berna’yla. Onunla konuşmak, gülüşmek, tıpkı iki genç kız gibi kıkırdamak her zamanki gibi çok iyi gelmişti Ebru’ya. Kafasını birazcık olsun toparlamış. Kendini çalışmaya hazır hissetmişti. Gülümseyerek kalktı Berna’nın yanından.

“Sen gerçekten mükemmel bir dostsun. Teşekkür ederim. Seni seviyorum.” Dedi. Sarıldılar. Gülümseyerek çıktı Ebru Berna’nın ofisinden.

İşyerine gitmek için durağa geldiğinde hemen karşıdaki durakta birbirlerine çok yakın duran ve birbirine gülümseyen iki adam dikkatini çekti. Bu adamlardan birisi Ulaştı. Ebru uzun, uzun baktı karşısındaki iki adama.

 
Toplam blog
: 25
: 618
Kayıt tarihi
: 12.09.08
 
 

03/12/1983 Eskişehir'de doğmuşum. Lise Mezunuyum. Şu anda bir sigorta şirketinde çalışıyorum. Kitap ..