- Kategori
- Güncel
Gazlar yedik, Coplar yedik ama !

İst.1.Bölge Milletvekili adayımız Sn.İhsan Güliz Kaptan, Sevgi Nur ve bendeniz.
1 Mayıs sabahı puslu bir hava ile birlikte gökyüzünde adeta dans edercesine hareketli bulutlar vardı. Sanki yağmur nazlanıyor, yağayım mı, yağmayayım mı diye düşünüyordu.
Evden çıkarken ne yalan söyleyeyim inşallah bardaktan boşalırcasına yağmaz, güzel bir kutlama günü geçiririz diye düşündüm. Tekne ile Kabataşa gidecek oradan Taksim’e konvoy halinde yürüyecektik.
Saat 9 da Kadıköy Beşiktaş İskelesinin yanıbaşındaki Türkyol’da Mustafa Günay adlı teknenin oradaydım. CHP Kadıköy İlçe Başkanlığı tarafından kiralanan tekne CHP bayraklarıyla bir gelin arabası gibi süslenmişti. Tekneden yükselen “Bir ıslıkta sen çal” nağmeleri hafifçe esen rüzgârla birlikte, yaralı Haydarpaşamıza kadar, denizi yalayarak uzanıyordu. Teknenin içi şimdiden dolmuş gibiydi, dışarsı ana baba günüydü.
Yüzlerde mutlu tebessümlerle kucaklaşmalar, selamlaşmalar vardı.
Kadıköy İlçe Başkanı Türer Ercan ve yönetimi oldukça erken gelmişler, iskelenin yakındaki çay bahçesinde Kadıköy milletvekili adayları ile oturuyorlardı. Oraya yöneldim.
Oldukça erken kalktığımdan kahve içememiştim, yanlarına oturup gelen garsona bir kahve söyledim. İst. Milletvelilimiz CHP sözcüsü Mustafa Özyürek’te aramıza katıldı biraz sonra. Yeni listelerde yer alamayışından ötürü biraz kırgındı ama küskün değildi. Siyaset böyle bir şey işte, bazen kızarız, kırılırız ama biz partimize gerçek gönül verenler asla küsmeyiz, küsemeyiz.
Tam 9.30 da motorumuz kurşuni renge dönüşen Marmara sularını yara yara Kabataş’a doğru yol almaya başladı.
Teknenin içerisinde gerçek bir bayram havası vardı inanın. Çalınan marşlara, seçim şarkılarına hepimiz eşlik ettik ve bir de baktık ki Kabataş’a gelmişiz bile. Zaman nasıl geçti anlamamamıştık bile.
Kabataş’ta konvoyumuzu oluşturduk ve sloganlarımızla Taksim’e yola koyulduk.
Bu sene geçtiğimiz sene ki gibi Taksim Meydanı emekçilere serbestti. Şükürler olsun!
Dolmabahçe’den Taksim’e doğru dik yokyuşu çıkarken hem sloganlara eşlik ediyor hem de düşünüyordum.
Tarihe geçen kanlı Mayıs
1 Mayıs 1977 yılında İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul `a gelen yaklaşık 500 bin kişi alanı doldurmuştu. Ben o tarihlerde henüz politikanın içerisinde değildim ve ailem çok istememe karşın izin vermemişti oraya tek başıma gitmeme.
Herşey güzel giderken saat 19.00 sularında dönemin DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde, etraftan silah sesleri duyulmaya başlanmış ve olanlar olmuştu. Sular İdaresi ve meydandaki otelden (BugünküThe Marmara Oteli) açılan ateş sonucu insanlar paniklemiş panzerler altında ezilenler, vurulanlar olmuş ve 34 can yok olmuştu.
O güzel günü kanlı bir eyleme çeviren dış güçlerin olduğu resmi olarak kanıtlanmasa da, elde edilen bilgilere göre Amerika yaptırmıştı. Olayın planlayıcısı CIA idi. Etap Marmara Oteli'ni bir gün önceden boşaltıp buraya Amerika'dan getirilen CIA ajanları yerleştirilmişti.
Sonrası bildiğimiz gibi, olaydan sonra katiller sırra kadem basmışlardı. O yıllardaki basında bu kanlı olayı içim sızlayarak okumuştum.
Rahmetli babaanneciğim yıllarca benim isteğimi yapmadığı için Allah’a şükretmiş ve her zaman;
- Bak gördün mü neler oldu? Ya seni bıraksaydık ne olacaktı acaba? Diyerek zaman içerisinde konuşup durur olmuştu.
İlle de Taksim !
Bu bayramın Taksim’de kutlanması tüm emekçiler ve duyarlı vatandaşlarımız için çok anlamlıdır. Kazancı Yokuşu’nda canlarını verenlere saygı ve anma olarak yıldönümlerinde orada olmak bir görev olmuştur artık.
Bu günlere gelene kadar az bedeller ödenmemişti. Gazlar yedik, coplar yedik ama yılmadık hiçbir zaman. İşte şimdi rahatça yürüyorduk. Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımız ışıklar içerisinde yatsınlar, onları unutmadık ve unutturmayacağız.
Alan çok kalabalıktı. Diyebilirim ki on binler vardı. Rengârenkti ama itiraf edeyim CHP flamaları ve bayrakları rekor derecede çoktu.
Of Allahım of! Ne güzel bir coşku ne güzel bir görünümdü anlatamam. Öğle saatlerinde dans eden bulutlar uzaklaşmış bütün haşmeti ile güneş yüzünü göstermiş, kalplerdeki sıcaklık gibi hepimizi ısıtmıştı. Sanki güzel günlerin geleceğinin müjdesini veriyordu bize.
Kürt, Laz, Türk, Ermeni, Rum, Çerkez ve diğer kökenler birilerinin inatlarına hepsi bir arada kardeşçesine halay çekiyorlar, türkülere, marşlara eşlik ediyorlardı. Sanki tek yürek olmuştu herkes.
Ah! Şu körolası provakoterler de olmasaydı çok daha iyi geçecekti gün elbette. Ufak tefek şeylerin olduğu haberi geldi, onlar mühim değildi.
Polis ortada görünmedi üzerimizi arayanlar çok naziktiler.
Taksim Anıtı’na uzak mesafedeydik kalabalıktan oraya yakınlaşmamız mümkün değildi zaten alanda olan sendika görevlileri önceden belirlenmiş yerlere yerleştirmişlerdi bizleri. Biz sanırım Kadıköy olarak uzakta kalmıştık.
İyi ki de uzakta kalmışız ve göremedik.
Eve geldiğimde televizyon haberlerinde birkaç maskeli züppenin, şehir eşkıyasının Atatürk anıtına tırmanıp BDP bayrağını Ata’nın boynuna astıklarını ancak görebildim.
Bu iblislerin, bu şehir eşkıyalarının oraya tırmanıp bu şerefsizliği yapmalarına nasıl oradaki yetkililer mani olamamış bu bana çok dokundu doğrusu.
Allah’tan yakındakiler sağduyulu davranak herhangi bir olayın patlak vermesine engel olmuşlar bir şekilde.
Bu şehir eşkıyalarına, bu Neron’lara mutlaka layık oldukları cezalar verilmelidir. Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalıdır.
Bir yandan barış diye, hak hukuk diyerek ortalığı ayağa kaldıracaklar, öte yandan memleketin içine edecekler. Bunlara gösterilen müsamaha ne bir işçimize ne de öğrencimize gösterilmektedir. Bıçak kemiğe dayanmak üzeredir artık. İktidar bir iç savaş çıkmasın istiyorsa bunlara mutlaka ültümaton vererek gereğini yapmalıdır.
Nedir bu ya? Yakarlar yıkarlar, Osmanlılının külleri arasından bir devlet yaratan, varlığımızı, kimliğimizi borçlu olduğumuz Atatürk’e hakaretler yağdırırlar, heykellerini kırarlar. Aramızda ellerini kollarını sallayarak dolaşırlar sonra da. Artık yetti!
Sn. Başbakan eline dilene maniden bahsederken, bu sözlerini BDP lilere söylese cukka oturur. Başbakan bazen kime ne söyleyeceğini şaşırıyor sanıyorum.
Neyse, oldukça uzun bir yazı oldu yine sevgili okurlarım. Tüm negatifleri unutmak isterken emekçi kardeşlerimin bu bayramlarını gönülden kutlar, uğrunda şehit düşenleri de rahmetle anarım. Yaşasın 1 Mayıs. Nice mutlu 1 Mayıs’lara…