Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '17

 
Kategori
Sosyoloji
 

Geceleri Güneş Gözlüğü Kullanan Düşünce Adamlarının Yazılarına Özgün Bir Bakış

ÖZET

Medeniyet, birlikte yaşama kültürüne sahip olma konusundaki belirleyici faktörlerin başında gelmektedir. Her bir medeniyetin bu konudaki yaklaşımı, kapasitesi ve mensuplarını etkileme düzeyi farklılık göstermektedir. Bu çalışmada, öncelikle medeniyet kavramı, ardından ise İslam medeniyetinin sahip olduğu birlikte yaşama kültürü, temel referans kaynaklarından araştırılmıştır. Daha sonra yazılanlara etki eden düşünceler belirlenmiştir. Bu incelemede, düşünce adamlarının medeniyet hakkındaki görüşleri ve batı medeniyetinin özellikleri kaleme alınmıştır. Araştırmada ayrıca Batı medeniyetindeki birlikte yaşama kültürü de tarihteki ve günümüzdeki uygulamaları açısından incelenmiş ve İslam medeniyeti ile arasında bir karşılaştırma yapılmaya çalışılmıştır. Ve ayrıca yapılan eleştirilerle, bireyleri bu konuda düşündürmek amaçlanmıştır.

 

MEDENİYET KAVRAMI VE KULLANIMI ARASINDAKİ FARK

Medeniyet bugün çoğu popüler eserde ve sosyal bilimlerde en fazla din ve imparatorluk kavramlarıyla bağdaştırılmaktadır. Fakat bu sözcüğün farklı dillerdeki etimolojik kökleri açıkça tek bir ortak anlamda buluşuyor: Şehir. Şaşırtıcı olan ise medeniyetin şehirle olan hiç değişmeyen etimolojik bağının farkında olmalarıdır. Medeniyet kelimesi uzun süredir var olan ve onaltıncı yüzyıldan beri kullanımda olan medeni sözcüğünden türetilmiştir…

Medeniyet kavramı ilk olarak tüm Avrupa dillerinden önce Arapçada zaten varlını kazanmış bulunmaktaydı. Arapçadaki medeniye kelimesi ‘Şehir’ anlamına gelen Medine’den gelir. Bilindiği üzeredir Hz. Muhammed’in hicretinden sonra ilk Müslüman şehri ve İslam devletinin başkenti olan şehrin adı Medine’dir. Medeniye sözcük anlamıyla “şehir özelliği taşımak”,”şehir-lik” demektir. Hatta bazı İslam bilimcileri bu kelimeyi kilit bir kavram olarak kullanmaktadır. Yani bu kelimenin Hristiyan dünyadan en az 4 yüzyıl önce İslam ülkelerinde ortaya çıktığı söylenebilir.

Ünlü yazarların en büyük eserlerine konu olabilmiş olan “medeniyet” ve kültür kavramı ise Fransa, Almanya ve İngiltere’de aristokrasi ve burjuvazi arasındaki sınıf mücadelesiyle ilişkilendirilmektedir. Fransa’nın aristokrat sınıflarının kendilerine özgü olan medeniyet yani şehir kavramları, Fransızcanın medeniyet dili olarak kabul edildiği aristokrat saray halkının yüksek kültürü, tavır ve davranışlarıyla bağlantılıdır. Benedict Anderson’ın  modern ulusları tanımladığı “hayali cemaat ”tarifini  de göz önünde bulundurursak medeniyetler de kuşkusuz “hayali cemaatlerdir”.(Benedict Anderson, Imagined Communities; Reflections on the Origin and Spread of Nationalism,London:Verso,1991).

İslam medeniyetlerinin gözlemlere göre belirli bir çerçeve de oldukları yazıları yani ortak okumalar zemini oluşturduklarından da bahsedilebilir. Fakat bu bahis günümüzdeki Müslüman ülkeler için geçerli değildir. Belki yavaş da olsa refah seviyesine ulaşmaya yaklaşan Türkiye için de geçerli olmayan bir bahistir. Türkiye, batı-doğu kültürünün kesişme noktasında olan bir ülke olarak belki bir medeniyet olarak kabul edilebilirdi fakat Dünyanın medeniyet kavramını elleri arasına alan Avrupa ülkeleri Türkiye’yi bu sıfata layık görmemektedirler. Peki, Türkiye için belirli ülkelerin elinde olan medeniyet kavramına sahip olmak iyi midir?

Günümüzde kendine özgü standart klasikleri ve onlar üzerine kurulmuş yükseköğretimi, dünyanın dört bir yanını dolaşarak öğreten, tartışan ve kamuoyu oluşturan uluslararası ve kozmopolit epismetik topluluklara sahip tek medeniyet kendisine seçtiği ve dünyaya da benimsettiği ismiyle anmak gerekirse “Batı Medeniyetidir”.

Medeni olmak günümüz şartlarında bahsi geçen medeniyetin kesin ve bastırılmış algıları ile mümkün ise medeni insanlar olamayız. Medeniyet olabilmek, bir ülkenin medeniyet sıfatını kazanması o ülkenin birlikte mutlu ve sevgi dolu aynı zamanda demokratik olduğu düşüncesini akla getirmemelidir.

Tarihten bu yana Türkiye’nin Milli kültürüne bakıldığında atlı kültür olmasına karşın bulunduğu bölgelerdeki yerli halkın kültürünü asimile ettiği gözlenmiştir. Birçok medeniyetle birlikte yaşamayı da becerebilmiştir. Birlikte yaşayabilmek yalnızca aynı düşüncelere sahip insanlara özgün bir beceri değildir, elbette. Farklı düşüncelere sahip insanların ortak değerlere sahip olup o değerler bütününden, kültürlerinden uzaklaşmamaları da onlara bu beceriyi zaman içerisinde kazandıracaktır. Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nda baktığı açıdan bakarsak “Medeniyet dediği tek dişi kalmış canavar”. Bu dize bizlere medeniyet kavramının imrenilecek bir kavram olmadığını söylemekle birlikte bizlere umut vermektedir.

Gelelim şehirlere, Türkiye medeni bir ülke olarak anılmasa da medeniyet örneği şehirleri bulunmaktadır. Örneğin Antalya, kozmopolittik şehirlerden biri olan Antalya’da çoğu ülke ve şehirle kıyaslamak gerekirse daha az şiddet, daha az kavga, daha fazla hoşgörünün veyahut açıkça dile getirmek gerekirse tahammülün daha fazla olduğunu gözlemleriz. Çeşitli ibadethanelerin bir arada bulunması, farklı inançlardan insanların birlikte yaşaması ve gerektiğinde aynı paydada buluşabilmeleri medeniyet değildir de nedir ki.

Medeniyet kavramını inançlarla bağdaştıran düşünce insanları, eli kalem tutan büyükler, popüler yazarlar artık gözlüklerini bir kenara bırakmalıdırlar o vakit. Ya da bırakalım onlar karar versinler ne yapabileceklerine, yazdıklarının doğruluğuna…

Asıl olan medeniyet tek bir fikirle değil farklı fikirlerle dünyaya bakabilmek ve onları kabullenip onlarla yaşamaktır. Oysa Batı medeniyetinde kanaat, şükür ve elde olanlara sahip çıkma içgüdüsü yoktur. Şükür inançla birlikte kullanılan bir sözcüktür ilk anlamı “Tanrı’ya duyulan minneti, şükranı dile getirmedir. İkinci anlamı ise “mutlu bir olaydan veya yapılan bir iyilikten dolayı duyulan hoşnutluğu bildirmedir. Her iki tanımında temel alıp objektif olmak gerekirse medeniyet olarak kabul gören yerleşim yerlerinin veya toplulukların bu özellikleri barındırması gerekmez midir?

Peki, Türkiye Neden Medeniyet Olarak Anılmamakta? Kısaca Nedenler

Hasta adam, yıllarca Osmanlı için batı tarafından kullanılan takma bir isimdir. Hâlâ bazı yazılarda veya söyleşilerde Türkiye, hasta adam torunu olarak anılmaktadır. Artık böyle anılmak yalnızca batının düşüncesi olmakla kalmamalıdır. Hâlen ülkemizin bu isimle anılmasında bizim de payımız vardır. Söz yerinde ise ”Yüzümüzü batıya çevirmekten boynumuz tutuldu, baylar”(Nuri Pakdil)

Halen böyle anılmasının sebebi ise meyusluktandır. Kültür kavramı ve medeniyet kavramını birbirine karıştırmaktan da kaynaklıdır. Nuri Topçu bu iki kavramı birbirine karıştıranlara”batı taklitçisi” demiştir. Sözlerin de ne kadar haklı olduğunu yine kendisine göre kültür kavramını incelersek anlayabiliriz. “Kültür ise toplumun kendi tarihi içerisinde ortaya koyduğu değer hükümlerinin bütünüdür ”diyerek kültürü tanımlamıştır. İşte bu tanımlar, söylemler, düşünceler Türkiye’nin medeniyet olmayışının birer nedenidirler.

 

Sonuç

Medeniyet, sevginin varlığında söz konusudur, saygıyı bakışların derinliğine manasına indirgediğimizde medeniyet kavramından söz edebiliriz. Medeniyet, kabulleniştir ve bizlerin, hayatı iyi-kötü kavramaları arasındaki zıtlık derecesinde çelişkisiz yaşamamızı sağlar. Bu sözler şuan ki medeniyet sıfatını taşıyan medeniyetleri tenzih etmemiz gerektiğini unutmaz isek, olması gereken medeniyet boyutunu hatırlarsak, daha doğru olacaktır. Ve asıl olan medeniyet özelliğini bilmelerine rağmen ve popülist yazarların medeniyet kavramını inanç kavramı ile ilişkilendirmesine rağmen yazılarında islamofobi kavramlarının etken olduğu bilinmektedir. Düşünce adamlarına ve yazarlara saygı çerçevesinde buluşabiliyor isek saygı duyulmalıdır, değilse zaten onlar gerçek düşünce adamı değillerdir. Bazı düşünce adamlarının ise yazılarındaki takındıkları tavrı betimlemek gerekirse gece vakti dağın zirvesine çıkıp yıldızları, o güzellikleri, görmeye yakın iken, pahalı güneş gözlüğünü kullanmayı seçmiştir denilebilir. Bilgi kıymetlidir fakat ona ulaşmak zordur bir sırça mesafesinde olunsa bile.

 

Kaynakça

1.Benedict Anderson, Imagined Communities; Reflections on the Origin and Spread of Nationalism,London:Verso,1991

2.Mehmed AKİF Külliyatı, Mehmed AKİF ERSOY, İsmail Hakkı ŞENGÜLER(2001)

3.Yedi Güzel Adam (ADNAN GÜLER/AHMET TEZCAN).(2014)

4.http://www.adaletedavet.com/medeniyet-kavrami-nedir

5.ww3.ticaret.edu.tr/bgur/files/2013/05/saityazıcıoğlu_ders_notu.pdf

6.www.journals.istanbul.edu.tr/iusoskon/article/download/1023006257/1023005781

 
Toplam blog
: 14
: 142
Kayıt tarihi
: 01.11.17
 
 

TERAKKİ VAR TEKAMÜLE DOĞRU  ..