Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '19

 
Kategori
Blog
 

Geçerken

Geçip gidiyoruz dünyadan…

Çocuklukta, gençlikte, yetişkinlikte ortalama birer yaşam sürerken, bilmediğimiz şeyleri anlamaya, öğrenmeye çalışırken; sağa sola bakıp bir şeyler kazanmak için çabalarken, bizim de dünyayı, eşyayı, olayları bir şekilde anladığımızı göstermek için çırpınırken meşgul ve yoğun oluruz. Tam farkına varmayız. Ancak, üzerinde bulunduğumuz dünyanın ölümcül sillelerine maruz kaldığımızda ya da yaş artık kemale erdiğinde, içinde bulunduğumuz trenin son istasyona doğru hızla gittiğini çoğumuz fark ederiz.

Sahip olduklarımızı ve olmadıklarımızı, yapmakta olduklarımızı, yapmadıklarımızı, yapamadıklarımızı sorgulamaya başlarız.

Ben bu dünyada neyi yaptım, neyi yapmadım, neyi yapamadım derken bir kısmımız yaptıklarımızın, yapmadıklarımızın veya yapamadıklarımızın arasında yazarak kendimizi ifade etme, giderken arkamızda izler bırakma gibi bir eğilimimiz olduğunu da fark ederiz.

Yazmayı hiç düşünmemiş biri için bu durum sıkıntı vermez. O “ne işim var kardeşim yazıp çizmekle, kayıt bırakmakla. Bu bana göre iş değil” der ve defteri kapatır.

Yazmak istediği halde bunu yapmamış olanın, yapamadığını düşünenin ağır ya da hafif keşkeleri onu duruma göre rahatsız edebilir.

Yapanların, yani bir şeyler yazmış olanların da pek bölümü “üzerime düşeni yaptım ya da elimden geleni yaptım,” diyerek huzur bulur.

Yapanların çok fazla olmayan bir diğer kısmı da “acaba daha başka ya da daha fazla bir şeyler yapamaz mıydım? Başka türlerde, başka konularda da kendimi ifade edemez miydim?” der, kendini sorgular.

Belki çok fazla yazarçizer bunu yapmaz ama bazıları yapar.

O bazılarının bir bölümünü oluşturanlar yaşarken ve yazarken aslında inanılmaz türlerle, konularla dolu bir ormanın ortasından geçip gitmekte olan yaşam treninde bulunduklarını bilirler. O görüp bildiklerinden, anladıklarından biraz derin ve farklı yöntemlerle süzmeleri halinde çok daha farklı kayıtlar, ürünler çıkarabileceklerini az ya da çok fark ederler.

Bu anlamda kendilerini sorgularlar.

Biraz dikkat eden herkes görür ki, o akıp gitmekte olan trenin ucu bucağı yoktur.

Her alanda olduğu gibi yazma alanında da birileri geçer ekranın karşısına ya da defterin kalemin başına. Yazar döker bir şeyler. Yazar yayınlar, yazar saklar, biriktirir.

Sonuçta gidilen yol bir zamanların çok kıymetli Milliyet Blog yazarı, rahmetle andığımız, Erdal Ceyhan hocamızın ve adını bilmediğimiz öteki kader arkadaşlarımızın indiği istasyona kadardır.

Yazanın da, yazamayanın da; kendini ifade etmek isteyip edenin de, edemeyenin de, bu görüp bildiğimiz; bir kısmını anladığımız, bir kısmını anlayamadığımız bu dünyaya katkısı oradan, o son istasyondan öteye geçmez.

Ancak bir yerlere bıraktıkları yazıları, şiirleri, fikirleri, bilgi ve inançları bir süre daha okunmaya, esin vermeye, yol açmaya ya da yol göstermeye devam eder.

 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..