- Kategori
- Deneme
Gecesiz geceler
Kaynak: www.resimde.com
Geceyi; nedense sevmez çoğu.
Oysa ben; geceleri çok severim...
Tüm sokağımı gören, balkonumda ki geceler benimdir. Evimizin önündeki bilmem ne ağacının tüm yapraklarını, gizemli ve fosforlu bir şekilde aydınlatan gece lambasının yardımcı olduğu tablo muhteşemdir. Karşı büfe ve eczanenin sımsıkı kapalı modern kepenkleri, uykuyu anlatır bana. Karanlıkta, onlarca hanenin, bazı uyku tutmamış odalarındaki, loş ışıklar da, yaşamı anlatır.
Düşünürüm, neşeden mi, yoksa üzüntüden mi, yanlızlık korkusundan mı, ya da bekleyişten mi yanar, kapanmaz bazı ışıklar diye...
Her yanan odada, başka bir hikaye vardır. O hikayeleri merak ederim. Ara sıra hikayeleri ise ben yazarım, onlar adına.
Büfemizin, genç çiftinin yeni bebekleri olmuştur mesela. Bizim maviş gözlü, tombiş gelinimiz, ağlaya sızlaya, güzel surat Gamze'nin anneciği olmuştur daha yeni. Bebek; hiç uyamaz, anne kız ağlaşır dururlar gece boyu. Acemilerdir, yeni hayatlarına. Damadımız ise, sabahın ilk ışıkları ile, kışın ise neredeyse gecenin içinden, çıkıp açmak zorundadır, ekmek kapısını. Zaten 3-4 saatlik uykuyla sürdürdüğü yaşamında, bebek onu zorlasa da, daha bir mutlu ve güçlüdür. Sevgi sözcükleri, daha da bir artmıştır. Genç karı-koca, gözlerini birbirlerinden ayıramazken, şimdi, bebelerinden ayıramaz olmuşlardır. Çok severler birbirlerini. Allah nazarlardan korusun...
Alt katımdaki, meraklı teyzem ise sabahın 4 ünde, yakar ışıklarını. Namaza kalkmıştır. Evindeki, guguklu saat 4 kez 'ding dong' der. O saatte ışıkları yanmazsa, kaygılanırım, hastalık veya sıkıntılı bir durum mu var diye. Mayıs'ta bir gider memleketine, taaa Kasım'da gelir. O süreçte, tüm apartman tehdit altındadır. Çünkü, geleni gideni gözleyen, kontrol eden, doğal alarm yoktur artık.
Karşı köşe apartmanın 3.katındaki Ahmet Bey amca ise, eşi Fatma Hanım ebediyete yolculandığından beri, hiç söndürmez ışıklarını gece boyu. Kimbilir nedendir? Korkar mı acaba? O yaştaki adama da sorulmaz ki korkuyor musunuz? diye. Kimbilir belki de , birlikte geçirdikleri, ancak beraberken fark edemediği, ayrıntıları düşünür, bazen sevinir, bazen hüzünlenir.
Sokağımızın diğer başındaki, Emine Hanım teyze ise, sürekli ışıklarını yakar söndürür. Bir oğlu trafik kazası sonucu, ölümden dönmüştür. Tüm kaburgaları kırılmış, biri ise cigerine batmıştır. Şükür 4 aylık, muhteşem bir tedaviden sonra, kurtulmuş evinde yatmaktadır artık. Ama nasıl bir hayat zorlaması ise, diğer oğlu ki; çocuk elimizde büyümüştür, 20 yaşında sırt kemiğinde başlayan bir tür kansere yakalanmıştır. Kızlarının çalıştığı üniversitede ki tüm profesörler dahil, herkes, bu oğlumuzu kurtarmak için seferber olmuşlardır. Tam iyileşti derken, başka problem çıkar. Çok uzun bir süreçtir bu. Bir de eskiden, varlıklı olan bu ailenin, içine düştüğü ekonomik krizle mücadeleleri ise, için çabası. Tüm bunlar yüzünden, Emine Hanım teyzem, panik atak olmuş, geceleri hep kontrol eder olmuştur evlatlarını. Ondan yakar, söndürür ışıklarını gece boyu. Allah inşallah, bu mücadeleden galip çıkarır onları. Dileğim budur...
Ben mi? Bense; gün boyu dinleyemediğim, kaçırdığım kendimi dinlerim geceleri. Gün boyu biriktiririm, geceme düşüncelerimi. Kendimi ararım, başkalarının hikayelerinde...
Ben geceyi çok severim arkadaşlar, çok. Herkesin bir hikayesi vardır. O hikayelerle, filmler çekerim. Sonra da onları, tek seyircilik izlerim..
Çıt yoktur, koşuşturma yoktur. Her taraf tertemizdir.
Sadece hikayeler vardır....