Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Geçmez o 20 dakika

Geçmez o 20 dakika
 

Anadoluda bir yer. Tam anlatmak istediğim an.


Günün en sıkıcı, en uyuşuk ve en karamsar anı, havanın akşam üzeri olmakla ikindide kalmak arasında kararsız olduğu, sokaktaki ip atlamaların, futbol maçlarının bitmek zorunda kaldığı, komşulardan sokağa, işten gelecek heriflerini evlerinde karşılamak üzere yeleklerinin iki kenarını tek elleriyle önlerinde birleştiren, üşümekten hafif kamburumsu şekilde koşturan bir anne akınının başladığı, kapatılan kepenk seslerine akşam ezanı ve esnafların günün son elinde birbirleriyle küfürleşmelerinin şakalaşmalarının karıştığı, Güneşin "hadi biraz daha kaliyim noolur" serzenişine, hemen karşısından yükselmekte olan Ay'ın "hadi abicim hadi, biraz acele et, nöbet sırası bende" diyerek cevap verdiği bu telaşlı saatlerdir..

Sanala yoralım hemen, feyste meyste bile kimsecikler olmaz bu saatlerde, varsa da bir kaç kişi.. ! tamam hemen sanaldan çıkalım yeter bu kadar..

Ve evlerin bacalarından dumanlar yükselmeye başlar.. Komşu ziyaretinden hemen biraz önce evine iştirak etmiş hanımlar, sobayı da bastırmış, çaktıkları bir kibritle önce tüten, odayı dumana boğan, sonra da ağzından bir ateş demeti püskürten ve hemen akabinde de müthiş bir lezzetle kütürdeye kütürdeye yanmaya başlayan, gündüz oğlanı okulda, adamı işte, kadını da komşuda olan hanenin kemikleri sızlatan soğuk salonunu hafiften ısıtmaya başlamışlardır.. Soba borusunun üzerindeki "6 ok" şeklindeki demirlere asılmış evin erkeklerinin iç çamaşırlarından, ısıyla beraber yükselen yumuşatıcı kokusu da salona ekstradan bir tatlılık kazandırmıştır..

Ama ortada çok fena sinir bozucu bir durum daha vardır.. Salonun ışığı yakılmalı mıdır yakılmamalı mıdır ? Yakılmasa içerdeki grilik görüşü engellemekte, yakılsa görevi karanlığı aydınlatmak olan floresan lambaların griyle mücadelede yetersiz kalışı acıyla seyredilmektedir.. Ve nihayet, griliği bu saatlerde bastırmanın en makul yolu seçilir.. Televizyonu açmak !

Televizyondaki anahaber öncesi kuşakta, ya bir önceki günün popüler dizisinin tekrarı vardır, ya da öğlen sonu kuşağında sırf gürültü kirliliğine sebebiyet veren gereksiz bir "aldatma, kaçırma, tecavüz ve buna çözümler üreten denyo sunucu"lu bir tantana programı vardır.. Dizi zaten bir önceki gün izlenmiş, tartışma da muhtemelen 2 senedir bir arpa boyu yol katedemeden devam ediyordur.. Yani ikisi de keyifleri kaçırmaya yetmiştir..

Dağılan ilköğretim okulu öğrencilerinin doldurduğu sokaktan, sırtından kayan çantasını bir sağa bir sola attıra attıra evin küçük çocuğu da haneye girer.. Girmesiyle beraber annenin var olan enerjisini de alıp götüren şu soru gelir.. "anneeeğğ ne yemek yaptın gıızz" (anneye kız diye hitap edilen yaştadır küçük).. ve ocakta fokurdama sesiyle beraber, içindeki mükemmeliğin kokusunu da tüm eve yayan yemek, küçüğün artık önlüklerden kurtulması gerektiğini hatırlatır ona..

İşten gelen baba, haneye anlamsız bir tedirginlik doldurur.. O saate kadar ekmeeni kovalayan babanın, çöp sallansa köpüreceği bilindiğinden diken üstü anların da başlangıcıdır mevzubahis akşamüzerileri.. Çocuk pek piyasada görülmez, o saatleri komşuda sohbetle dedikoduyla geçirdiğinden kendisini hafif suçlu hisseden annenin de pek sesi çıkmaz..

Yan komşuların bahçe kapısından gelen, içeri giriş trafiğinin işareti "taakk tuukk" açılıp kapanma sesleri deler evdeki gergin sessizliği.. Sonra oda kararır, floresan lamba babanın emriyle açılır.. Ve anahaber bültenleri de başlamıştır.. Her, boka saran haber bülteninden sonra diğer kanallardakine geçile geçile, haberlerin bitimine müteakip, kumanda babadan kurtarılarak diğer fertler arasında dolaştırıla dolaştırıla o akşam da biter güzel ülkemde..

Bu saatler bana arada kalmışlığı ifade etmiştir şimdiye kadar.. Kararsızlığı, tedirginliği ve stresli koşuşturmaları.. Biten dersleri, son bulan sohbetleri, oyunları sonra bir de korkuyu göstermiştir.. Batan güneşin giderken en azından müridini yerine bırakmasını, Ay'ın daha küçük voltajdaki aydınlatmasının bile kıymetinin bilinmesi gerektiğini öğretmiştir..

İkindi bitimi akşam başlangıcı günün en berbat saatleridir.. Yorar insanı, bunaltır, içine kapatır, boğar.. Ama diğer yandan da en öğretici saatleridir.. Karartarak gidenin, biraz sabredildiğinde aydınlatarak tekrar geleceğini öğretir insana hocam, var mı daha ötesi.. Saygılarımla

NAİM KAYA

 
Toplam blog
: 16
: 419
Kayıt tarihi
: 11.12.10
 
 

13 Şubat'ı Sevgililer Günü'ne bağlayan gece Adana'da Dünya'ya burnumu soktum. 2008'den itibaren S..