- Kategori
- İlişkiler
Geçmiş zaman (1)

GİTME dedik ya da diyebildik hayatta gerçekten… Gönülden ya da dememize ne engel oldu yaşayacaklarımızın ağırlığı bu kelimenin üstüne mi çöktü… Ama bizler en kolay yolu seçtik… Dayanmadan sabır etmeden çekip gitmek hem de bir vedayı bile hak etmediklerini düşünürek…
İnsanın kendisine güvenmesi ayaklarının üstüne basabileceğini inanması kadar güzel bir şey var mı bu dünyada…
Belki çok zengin bir çocukluğum olmadı… Zevkten hiçbir şey alınmıyordu çocukluğumdan hatırladığım ama her şeye rağmen çok mutluydum onu anımsıyorum… Öyle ki gelen hediye oyuncaklarımı bile annem sandığa koyardı. Yıllar sonra evlenipte evden ayrılırken annem şimdiler de şu başından ayrılmadığım sandığın içine anılarımla birlikte çocukluğumdaki bebeklerimi de koymuştu… Ve verirken bana üzgünüm canım bu kadar çabuk büyüyebileceğin hiç aklıma gelmemişti… ALIM GÜCÜMÜZÜN SINIRLI OLMASI beni bu hala getirdi… Şimdi ki aklım olsaydı önüne sererdim hepsini dedi…
İşte bu oyun oynayamadığım bebekler için Tanrıma her akşam yalvarıyordum… Bir kız çocuğum olsun diye… Kız olduğunu ilk duyduğumuz an annem hemen sandığı açıp bebeklerimi dışarıya çıkarmıştı… Kızım annesinin oynayamadığı bebeklerinle oynasın diye… Oynadı da… Doyasıya…
Armut dibine düşer demişler ya… Şimdi ki durumumuza gelene kadar çekilen sıkıntıları bir ben bilirim bir allah derler ya…
Ama inatçı yaşama duygusu ve hoşgörü bu zamanlara getirdi bizi… Gerçekleşmemiş hayallerim olabilirdi ama umudumun ışığının hiçbir zaman lambası sönmedi… Söndüğü zamanlarda ise ruhumun jenarötörü ruhumu hep aydınlattı… Ve ailemin bitmez bilmeyen enerjisi…
Şimdi kayıplarımın arkasından yıkılmadan ayakta durabiliyorsam… İnsanlara verilmesi gereken değerlerin fazlasını sunmanın mutluluğudur beni ayakta tutan… Her konuda mütevazi olurum… Ama bu konuda asla ÜZGÜNÜM….
Sandığın derinliklerine indiğimde mutlu çocukluğumun anılarının yanında yaşadığım hayallerim ve anılarım bana el sallıyorlardı… Hadi beni hatırla dercesine…
Şimdi sevgiden bahsedenler… Gerçek sevgiyi anlamayanlar… Bir kişiyi anlayabilmek için ne kadar derinliklerine iniyoruz… Birbirimizin ya da inmeye korkuyoruz… Hayatın mutluluğunu bir ten zevkinde yaşamak için…
Masum sevgiler aradığımızdan bahsediyoruz… hangimiz karşımızdakine en masum sevgimizi sunuyoruz… Annem hediye vermek değil almanın mutluluğunu öğretmişti bize… Ve çoğu arkadaşlarım şaşırırlardı ve bende onlara şaşırırdım… Hediye aldıklarında… Bayram değil seyran değil neden diye sorduklarında mutluluklarını görmek isterdim mutluluğuma ortak olsun çoğalsın diye… Zamanla tanıyanlar benimsedi beni… Tanımayanlar ise sırf ben aldığım için verdiler hediyelerini… Yazık… Oysa ki bir insanı mutlu etmek zevkinden mahrum ediyorlardı kendilerini…
Babam hala hiçbir günümüzü unutmadan hatırlar… Karınca kararınca kutlar…
Ailem her Pazar günlerini birbirine ayırır… Sabah kahvaltıların da bir arada oluruz… Bayram yemekleri her bayram gene tekrarlanır… Annem olduğu zamanlar ise evde hiç aksamadan gerçekleşirdi… İşte bu yüzden bizler yuvayı yapan ve tutanın dişi bir kuş olduğuna inanırdık… İstisnalar hariç…
Oyalı mendiller o zamanlardan kalma bayramda verilen mendillerin arasına sıkıştırılmış paralar ile…
Şimdi ise telefonlar sağ olsun… Bir mesaj dostlar hatırlansın…
Oysa ki bayram sabahlarında erkenden kalkılır namaza gidilir gelinir kahvaltı hazır giyinerek beklenir… Neşeli bir kahvaltının ardından mezarlıklar ziyaret edilirdi…
Şimdi bayram günlerinin dışında en yalnız hissettiğim şu anlarda ordayım…
Herkes kendince çok sevdiğinden bahsediyor yapılan fedakarlıktan… Tükenmek bilmeyen sabırlardan.. Masum sevmelerinden… Sevmek demek onunla her yolu göğüsleyebilmek demek…
Hangi koşullarda tanışmış olsanız da arkasın da durabilmeyi bilmek demek Sevgi güvenle birlikte koruyabilmek demek…
Elde edemediklerimizin hesabını sormak yerine kabullenebilmeyi sindirmek demek..
Hele ki ne olursa olsun karşımızdaki insanın kırılacağını bilsek bile açıkça yüreğimizi dökebilmeyi bilmek demek…
Belki de bir inci tanesi gibi ayrılığı da kabuğundan çıkarabilmeyi bilmek gerekir… Karşısındakinin bir insan olduğunu unutmadan…
Çünkü süresi çok önemli değil bir gün ya da 8 sene…
Hayatımızdaki anlara her daim şahit olduklarını bilmek bile yeterli bir neden…
Bazen anın en zoru bu olsa gerek diye düşünürüm… Hiç tartışmalarına şahit olmadım bilemem… Ama zaman zaman sorarım babama…
Babam annemle olan ilişkilerini şöyle özetlerdi bana… Annen kırılmayı ve kırmayı bilmezdi… Birbirimize yüksek ses ile konuştuğumuz da annen cevap vermek yerine susmayı seçerdi… dedi. Eğer haklıysa sonrasında konuşana kadar bekler ve en tatlı ses tonuyla belki haklı olabilirsin ama bir de beni dinlesen şu kahveyi içerken dediği andan itibaren benim için her şey biterdi… Evet annen belki çalışmadı ama az ile yetinmeyi bildi yemedi yedirmedi giymedi giydirdi… Elbiselerini bozdu sana elbiselerinden yeni elbiseler yaptı… Birikimlerini size yaptı… Şu an elimizdekilerinin hepsinde emeği var dedi… Gerçekten düşündüğümüzde babamın tek başına çalışarak bir eve ve bir yazlık sahibi olmasına vesile olmuştu… Hem de ki çocuk okutularak yapılmıştı bütün bunlar… Bir kere annemin bir şeye ihtiyacı olduğunu hiç duymamıştık…
Böyle bir ortam da yetişmemeden olsa gerek ben bu dünya ya ayak uyduramıyorum… Sevgilerimde bir annem ve babamı arıyorum ben…
Böylesine bir birini tamamlayabilen…
Gerçi annemin ölümünden sonra evlenmek istemesi ayrı bir konuydu… Ama zamanı gelirse kendimde anlatma gücü bulur ve sizi sıkmadığıma kendimi de inandırırsam…
Anlatmaya devam edeceğim kaldığım yerden…
Çünkü şu mecburu yaşanası acımasız hayatta suçunu bilmeden karşımızdakini idam ederken bir kez daha son bir kez daha düşünmek için…