14 Ekim '11
- Kategori
- Arkeoloji
Geçmişin izleri

7000 YIL SONRASI ELLERDE
Dünyanın merkezi “Sansar”
Oldum olası severim doğayı ve gezintilerini, çevredeki dağlar tepeler çağırır beni yeşili, sarısı ve beyazıyla, her mevsim güzeldir onlar. İnsana yaşama sevinci katarlar bu bir döngüdür aslında, siz onları seversiniz onlar da sizi,
Bu gezintiler beden ve ruh sağlığınızı mükemmelleştirir.
Hele birde gittiğiniz yerlerde tarihle buluşursanız muazzam hislerle donanırsınız. İşte böyle bir yer SANSAR.
Niğde İli Ulukışla İlçesi sınırları içerisinde 1850 metre civarında yükseltiye sahip bir tepe. Buraya çıktığınızda Demirkazık ve Aladağlar selam durur size, Bolkarlar bütün ihtişamını sergilerken, Medetsiz yüzünü gösterir, Aydos karlı zirvesini sergiler, Erciyes en büyük benim der, Hasan Dağı ise türküsünü söyler seslice.
Bütün coğrafyanın hakimidir SANSAR Ereğli Konya Havzası, Niğde Bor, Hasangazi ayaklarınızın altındadır.
Tepeye yaklaştıkça seramik kalıntıları başlar, anlarsınız hemen yaşamın izlerini.
Gözlemlediğim en önemli buluntular, ağırşaklar, değirmen taşı olarak kullanılan sert taşlar, vurgu aletleri, kesici alet olarak kullanılmış obsidyen taşlar. (bu taşlar muhtemeldir ki Hasandağının en son patlamasından kalmadır. - M.Ö. 6500-5500 - yılları arasında ) Binlerce yıllık tarih hemen yanıbaşınızdadır.
SANSAR’ı en son ziyaretimizi Cemal Aldemir dostumla beraber yaptık, ancak karşılaştığımız görüntü oldukça hüzün verici idi. O tepenin hemen güney yamacı sanki istila edilmişti. Bu bölgede bazı yerlerin Ağaçlandırma sahası olduğunu işitmiştik ama ben o noktalara kadar uzanacağını tahmin etmemiştim. Paletli iş makinaları adeta toprağı ters düz etmiş, yollar açılmıştı. Tarihin kalbine hançer saplanmış gibiydi. Bir şeyler yapmak gerekliydi bu yıkımı engellemek için, göz göre göre belkide Anadolunun tarihini yeniden yazacak buluntular yok edilecekti.
Bu durumu kendi aramızda değerlendirirken gazeteci dostumuz Malik Beyle birlikte İlçe Kaymakamımız Ozan Beye durumu aktarmayı uygun gördük, Öncesinde ise ben Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bir maille ulaşmaya çalışmıştım. Kaymakamımız bir taraftan Niğde Günleri telaşı içerisinde yoğunluk yaşarken, diğer taraftan bizleri ilgiyle dinledi ve derhal telefon ile ilgili birimlere ulaştı, gerekli yazışmaları anında yaptı.
Şimdi vicdanım biraz olsun rahatlamış ve beklemeye başlamıştık.
Yaklaşık 6 gün sonra Niğde Müzesinden uzman arkadaşlarımızın geleceğini öğrenmem sevinç ve heyecanımı doruklara çıkardı. Arkeolog dostlarımız Mustafa ve Murat Beyle işyerimizde çay eşliğinde kısa bir sohbetten sonra yola koyulduk. SANSAR tepesine yaklaştıkça çevredeki orman ve ağaçlandırma çalışmalarının çok büyük bir alanı kapsadığını anlıyorduk. Aracımız açılan toprak yoldan ağır ağır ilerliyordu. Sonunda yolun geçit vermeyen bir noktasında aracımızı park edip yürümeye başladık bir süre sonra kalıntılar bize yüzünü göstermeye başladı, uzman arkadaşlarımızın yaşadığı sevinçten bu yerleşkenin gerçekten çok önemli oluğunu anlıyordum. (aynı zamanda tarihi dokunun zedelenmesinden kaynaklanan hüznüde yaşıyorlardı.) Tabi bilgi ve tecrübenin birleşmesiyle ortaya çıkan “bilmek hali” kavramının o bölgeye hangi gözle bakılması gerektiğini ortaya koyuyor idi. Arkeologlarımız hemen birden fazla önemli buluntuları tespit ettiler. Bunlardan en önemlileri vurgu aleti dediğimiz gerektiğinde tahıl gerektiğinde, boya, maden öğütmekte kullanılan kalıntılardı.
Ortaya çıkan ilk bilgiler muhtemelen 7000 yıl öncesini işaret ediyor. (Belki daha önceside mevcuttur.) Silsile yoluyla Hattiler öncesi, Hattiler, Hititler, Romalılardan günümüze uzanan Belkide GÖBEKLİTEPE' nin ötesinde bir geçmişe sahip
tarih yolculuğu yaşamıştı SANSAR.Bu tarih yurdunun koruma altına alınacağının müjdesini veriyordu arkeolog dostlarımız.
Eve dönüşte gün batımı uğurluyor bizi, binlerce yıllık geçmiş belkide eski şaşalı günleri anacak derin bir sezsizlikle birlikte.
Bizler ise Şimdilerde heyecan ve merakla bekliyoruz Dünyanın Merkezi SANSAR’da yaşanacak gelişmeleri .....
R. Fevzi BOZ