- Kategori
- Kültür - Sanat
Geçmişten Günümüze Türk Sahne Sanatlarında Zengin Kız Fakir Kör Oğlan Edebiyatının Nedenleri
Sahne sanatlarıyla ilgilenen herkez Lüküs Hayat'ı bilir. Neydi sözleri bir hatırlayalım.
Şişli'de bir apartıman
Yoksa eğer halin yaman
Nikel-kübik mobilyalar,
Duvarda yağlı boyalar
iki tane otomobil
biri açık, biri değil
aşçı, uşak, hizmetçiler
dolu mutfak, dolu kiler
hanım gider, sen gidersin
gündüzleri çaydan çaya
gece olur, davetlisin
ya dineye ya baloya
hey
lüküs hayat, lüküs hayat
bak keyfine yan gel de yat
ne güzel şey
oh ne rahat
yoktur eşin lüküs hayat
yaz gelince adadasın
mayo giymiş kumlardasın
etrafında güzel kızlar
canın çeker, burnun sızlar
hanım motorla dolaşır
hanım serbest, kim karışır
takarsın şeyleri bazı
dünya böyle sen ol razı
sen de kendi hesabına
topla akşam etrafına
sarıları, esmerleri
kır şampanya kadehleri
hey
lüküs hayat, lüküs hayat
bak keyfine yan gel de yat
ne güzel şey,
oh ne rahat
yoktur eşin lüküs hayat
Evet böyleydi şarkının sözleri. Aslında bu sözleri ve bir çok yazılmış eserlerimizi okuduğumuzda karşımıza zengin ve fakir zıtlaşma edebiyatını görmekteyiz. Bu zıtlaşmalar Türk sinemasında birbirini yineleyen ucuz senaryolar olarak defalarca işlenmiştir.
Peki neden? Başka senaryo mu yoktu? Başka konu mu bulamadılar?
Bunun nedeni ideolojikti. Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayan Batılılaşma hareketi beraberinde dünyevileşmeyi özendirme şeklinde bilinç altına işlendi hep. Oysa işlenebilecek halkımızın eğitimine ve kültürel gelişime büyük katkılar sunabilecek bir çok konu olabilirdi. Olmadı.
Tamam biliyorum birileri çıkıp "Canım o dönemde halk bunlardan hoşlanıyordu, cahil halka ağır konularda fil yapılması doğru olmazdı, gişe kaygısıda vardı" gibi ucuza kaçan ve kendini haklı çıkarmak gibi sosyal ve sanatsal sorumluluktan kaçan ucuz bahaneler söylenebilir.
Bu bahaneler gerçeği yansıtmamakta. Türk edebiyatında YABAN gibi konular çok güzel bir şekilde drama edilebilir sahneye uyarlanabilirdi. Shakespeare'ın Hamlet'i, Othello'su önemsiz değil çok önemli eserler ama önce bizde üretilmiş olan nadide eserlere fırsat verilmeliydi. Bu yapılmadı. Bunun nedeni Batılılaşmanın sağlanması için dünyevileşen toplumun gerçekleştirilmesi gerekmekteydi.
Zengin kız fakir kör sanatçı oğlan sahneler sürekli işlendi. Zenginler önce kötü gösterildi sonra hizaya gelen tombul tatlı Hulusi Kentmen tipli adamlardı. Babacan fabrikatörlerdi hepsi. Önce kötü sonra iyi. Tıpkı dini anlayışta her naneyi 60 yaşına kadar ye sonra hacca gitgel tövbe et sonra iyi ol anlayışı gibi zengin olurken önce çıkarcı ol kendini düşün ez sonrada iyi ol paçayı kurtar kafası yerleştirilmeye çalışıldı ilkin.
Sonra Ceyar ve Dallas. İpin koptuğu yer. Çıkarcılığın, ahlaksız kazancın, cinselliğin kutsandığı dizi tüm dünyada dünyevileşme ve ahlaksızlığın önünü açtı. Lusi amcası Rey'le o dizde yattı. Ceyar (JR) kardeşinden başka herkeze kazık attı.
Bu diziler toplumu bugünkü konuma getirdi. Şu an Türk dizileri olabildiğince zengin fakir, dedikodu, yasak ilişkiler, ensest, tecavüz, entrika, cinayet vb konuları ucu açık olmak üzere işlemekte. buna sadece Türkiye'de değil Fas'tan endonezya'ya, Tataristan'dan Kazakistan'dan Somali'ye kadar geniş bi coğrafyada bakılmakta. Sadece ülkemiz değil tüm İslam dünyasının ahlakını bozma görevi Türkiye'ye Dizilerine verilmiş durumda.
Lüküs hayat'la başlayan aslında ondan önce Osmanlı Tiyatrolarında 7 kocalı Hürmüz vb konularla başlayan dejenerasyon faaliyetleri Aşkı Memnunun günümüze uyarlanmış Amca Karısı ile aşna fişna olan yeğen öyküsü ile pik yaptı.
Bu ve bunun gibi sıkıntılar yüzünden tutucu kesim sanata günah gözüyle baktı hep. Sanatın eğiticiliğini anlayacak bir kapasite olmadığından sanata, televizyona, sinemaya düşman olundu.
Bir TV kanalına çok güzel bir dizi konsepti hazırladım. Konusu Arap Baharıydı. Ne deseler beğenirsiniz? Sizin Dizi ve konusu güzel ama pahalı çekemeyiz. Bize içinde bol enrika, ensest geçen aile salon dizisi yazın. Ben asla böyle bişey yazmam....
Durum bu....