Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Geldik mi... Son durak mı?

Eveet sevgili okuyucu. Ben var ya ben, bir gün birileri ölçse biçse: " Sakinlik ve sinir bozucu derecede soğukkanlılık" klasmanında kesinlikle ülkemize derece getiririm, iddialıyım... Deprem olur mesela, herkes bilinçli bilinçli kendine yaşam üçgeni yaratmaya çalışırken ben: " Ayol sallandık galiba" der, koltuktan bile kalkmam. ( Allah muhafaza da bir gün kolonu yiyeceğim kafama ÇÖT diye, o olacak ). Ölümden de korkmazdım... ( Yalnız Allah'a borcumu tam ödeyemeden, günahlarımı affettiremeden ve de hayatımda istemeden kırdığım insanların olma ihtimaliyle ölmekten çok korkarım o ayrı )...T aa ki dün akşama kadar...

Şimdi abilerim ablalarım, bende kendimi bildim bileli taşikardi / kalp çarpıntısı var... Küçükken ani hareket yaptığımda, çok hoplayıp zıpladığımda olurdu, " Büyüme çağında ya, ondan olur" dendi geçti... Büyüdüm devam etti: " Strestendir" dendi geçti... En son geçen baharda hamileyken bir dürttü ve dün akşam yemekte yakaladı beni insafsız...

" Bana bişey olmaz'cı tipik Türk insanı " kalıbımı kırarak geçen yıl Kardioloğa da gittim. Bana mutlaka çarpıntı anında en yakın acil servise gidip EKG çektirmem gerektiğini, ancak o zaman sebebin anlaşılabileceğini anlatmıştı. Arkadaş yerimden kalkamıyorum ki ne acili... Daha önce belki de 1000 kez başıma gelen şey ama eni konu korkuyorum bu sefer... Vücuttaki tüm kanın böööyle beynime beynime pompalandığını ve elimin kolumun da eş zamanlı olarak erircesine uyuştuğunu hissediyorum... Ve o aciziyet .. En son sezaryen ameliyatından sonra beni ilk ayağa kaldırışlarında hissettiğim aciziyetin ikiz kardeşi.. Günlük hayatta sayısız kere yerinden kalkıyorsun hop diye, düşünmeden... Oraya buraya koşturuyorsun... Ama hastayken, beyninin "kalk" komutunu verişinden, bacaklarının kalkmaya karar vermesine ve başarmasına kadar olan o süreci ağır çekim yaşıyorsun işte... Ve sağlığının, sağlam elinin-ayağının aslında ne kadar kıymetli olduğu da dank ediyor kafana..

Sofraya sabitlenmiş, efenim bööyle sfenks gibi oturup atağın geçmesini beklerken gözlerim kızıma takıldı kaldı... O pembe-beyaz masum suratını çorbaya bulamış, hiçbirşeyden habersiz karnını doyurmakla meşguldü... Beğendiği bir reklam çıkınca da TV' ye gülücükler yapıyordu.."Allah'ım lütfen" dedim.."Şimdi olmasın... lütfen, kızım için olmasın..." Annesizlik zor çünkü bliyorum... Çok büyük zor... İlk defa ölümden korktum okuyucum.. Ama sadece kızım için korktum..

Aradan bi 20 dakika kadar geçtikten sonra atağım büyük bir kalp sancısıyla birlikte geçti, çok şükür normale döndüm... Fakat fazla kan mı gitti ne olduysa, zihnimden deli deli düşünceler geçmeye başladı bu sefer:

- "İyi bak kirayı yatırmışım Allah'tan... ölseydim o hengamede kimsenin aklına gelmezdi" dedim

-" Acaba ölseydim haberlerde çıkar mıydım? Gazetelerde: ' Bu sefer güldürmedi ' türevinde yazılar yazılır mıydı... Aklı evvel bi muhabir evimize gelip yemek masasının etrafında:' Genç kadın işte tammm da bu noktada fenalaştı' diye haberler hazırlayıp, acılı ailemin burnuna da mikrofonu sokup ' Ne hissediyorsunuz? ' diye sorar mıydı?" diye kurdum da kurdum...

-" Abi en azından Milliyet Blog'a girip de ölmüş olurdum... Bir hedefime daha ulaşmış olurdum " dedim sonra...

-"Bizim aile kabristanımızda yer de yok... Beni nereye gömerlerdi acaba?" lara kadar geldim hatta..

İşin geyiğinden sıyrılıp, en çok kızım için korktum ve kurtulduğum için de en çok, yine onun adına sevindim... Allah hiçbirimizi ailemizden ayırmasın sevgili okuyucu ve sıralı ölüm versin...

Not: Yalnız o değil de, tam da bööyle alaycı bir şekilde, maaşıma yapılan az zamdan bahsederken atak geldi... Bu bir işaret olabilir... Artık maaşımı bir karton sakız olarak bile ödeseler sesim çıkmaz:)

 
Toplam blog
: 26
: 268
Kayıt tarihi
: 21.01.12
 
 

1984 İstanbul doğumlu, önlisans mezunu; sanatçı babanın sanatçı parçası kızı... Hem anne, hem eş,..