- Kategori
- Kültür - Sanat
Geleceğin büyük kemancısı Arslan Büyükkaya
Söyleşi anı: Arslan, ben ve baba Zeki Büyükkaya
Değerli Milliyet Blog okurları, bu yazımda size, müzik otoritelerince geleceğin yıldız sanatçısı gözüyle baktıkları bir genç kemancıyı tanıtmak istiyorum; Arslan Büyükkaya. Arslan ve babasıyla bir söyleşi yaptık. Umarım beğenirsiniz.
Sevgili Arslan, bize kendini tanıtır mısın; kimdir Arslan Büyükkaya, nasıl ve ne zaman başladın müziğe?
A.B-Ticaretle uğraşan bir baba ve müzik öğretmeni bir annenin 1989 yılında İzmir’de doğmuş tek çocuğuyum. Annem 2, 5 yaşında 2 nota öğretmiş bana, ilk çaldığım minik bir tekerlemeymiş. Bir kaç gün sonra, Fatih Erkoç'un 'Ellerim Bomboş' adlı şarkısını çalmışım. Hiç hata yapmadan baştan sona çalıp, anneme, 'bu şarkı mi notasında bitti' demişim. Böylece yeteneğim farkedilmiş. 4-5 yaşlarından itibaren de piyano dersleri almaya başladım. 9 yaşında ilkokul 3. sınıfta iken 9 Eylül Konservatuvar sınavlarına girdim. Kazandım, keman bölümüne seçildim.Z.B- Biz bu durumu öğrenince çok üzülmüştük aile olarak. Onca zaman piyano dersleri aldırıp, keman bölümüne de geçirildiğini öğrenince hem çok üzülmüş, hem de şaşırmıştık. Tabii bunun, işin koşullarından olduğunu sonra öğrendik; el ve parmak yapısının önemli olduğunu. Kemana uygunmuş, o bölüme almışlar.
Seni annen keşfetmiş diyebilir miyim?
A.B- Elbette. Beni ilk o fark etti, az önce anlattığım şekilde. Annemin müzik öğretmeni olması, evimizde piyano bulunması benim şans faktörlerim olmuş. Annemin desteğiyle de gelişen müzik eğitimim, 11 yaşımda Mehpare Karamenderes’le çalışmaya başlamakla daha iyi düzeye ulaştı.
Z.B- Biz 2002 de Antalya’ya geldik. Mehpare Karamenderes Antalya’ya görevlendirilince bize iki seçenek kalmıştı; ya başka bir öğretmenle çalışacaktık ya da Antalya’ya gidecektik. Arslan Antalya’yı seçti, biz de düştük yollara. Annesiyle bir yıl boyunca öğretmeniyle çalışabilmek için, Antalya'ya gidip geldiler. Sonuçta Antalya'ya yerleşmeye karar verdik, bu kez de atanma sorunu çıktı ortaya. Baktık olmayacak, anlaşmalı olarak boşandık eşimle. Sonra ataması yapıldı, dükkanımızı bir yakınımıza bırakıp taşındık Antalya’ya. Tüm bunlara oğlumuzun öğretmeniyle çalışabilmesi için katlanmıştık.
Arslan, Mincho Minchev’le nasıl tanıştın, seni nasıl keşfetti?
A.B- 2006 da İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’yla solist olarak konserim vardı, o konserin CD sini izlemiş. M.Bruch çalmıştım, çok beğenmiş. Beni öğrencisi olmam için Bulgaristan (Sofya)’a davet etti. Ailece değerlendirip bu teklifi kabul ettik ve onun öğrencisi oldum. Şimdi Minchev ve asistanı Blogarodna Taneva ile çalışıyorum ve çok mutluyum. Bir de eşlikçim var. Muhteşem bir piyanist, Profesör Marina Kapitanova. Onunla çalışmaktan da çok mutlu oluyorum, gelişimime önemli katkılar sağlıyor. Çok seviyorum onunla da çalışmayı.
Ülkemizde müzik dalında kendini geliştirebilme olanakları yeterince sağlanabiliyor mu, değilse sebebleri ne olabilir?
A.B- Ülkemizde sanata, hele müziğe yeterince destek söz konusu değil. Özel sektör sponsorluğunda da fazla bir gelişme yok. Devlet desteği son derece yetersiz... Ben biraz şanslıyım, müzikle ilgili yetkin kişilerden kişisel olarak önemli destek aldım. Sponsorluk anlamında söylemedim bunları. En büyük desteği Kemal Küçük ve Ersin Antep’ten aldım. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan Jülide Yalçın (arşe hediye etti), İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’ndan Başkemancı Yusuf Güler Aksöz, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’ndan Adil Özpınar(kemanını kullandım), Cihat Aşkın, yine yazılarıyla Aytaç Yalman, Doğan Hızlan, ve Göksel Yapar’dan büyük destek gördüm. Onların yazıları beni çok iyi motive ediyor. Hırslanıyorum, çabalarımın boşa gitmediğini görüp, daha iyi şeyler yapmaya çalışıyorum. Çok da hoşuma giden şeyler yazıldı şu ana kadar, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Doğan Hızlan seninle ilgili bir yazısında: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=3825466&yazarid=4 “yetenekli çocuklar daima bedel öder” diyerek örnekler veriyor. Özellikle de Ayla Erduran’a yapılan ‘Pazar eziyetleri’nden bahsediyor. Ve ekliyor, “...ama ben bu ana-babaları zalim görmüyorum. Onlar birer deha kâşifi”... Neler söylemek istersin?
A.B- Rahatlıkla söyleyebilirim, ben çocukluğumu yaşadım, diye. Futbol bile oynadım. Ama müzikten de ayrı kalmadım. Hepsini bir arada yapabildim. Hatta müzik yeteneğim ortaya çıkmasaydı, çok iyi bir futbolcu olurdum ben. Annem olmasaydı, 2, 5 yaşında piyano tuşuna dokunan çocuğun tınılarını kim fark edebilirdi ki? Bunu o gördü. En büyük şansım annemin müzik öğretmeni olmasıydı. Annem müzik yeteneğimi keşfetti, sonra da beni işin ustalarına teslim etti. Minnettarım anneme...
Müzik geçmişinden bahsedelim mi biraz?
A.B- Tabii.İlk konserim Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’ylaydı. 2002 de Bach la minör konçertoyu çaldım. Bu ilk orkestra solistliğimdi kariyerimde. Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası ile Bach mi majör konçerto çaldım. Türkiye'de ilk defa gerçekleştirilen Bursa Filarmoni Derneği, Uluslararası Çocuk Senfoni Orkestrası'nda başkemancı olarak çaldım. Turgut Reis D-Marin Klasik Müzik Festivali’nde, İstanbul Filarmoni Orkestrası ile M.Bruch, İDSO ve ADSO ile yine M.Bruch çaldım. İzmir ve Antalya’da resitallerde; Bach-Partita tümü, Çaykovski-Meditasyon, Pablo de Sarasate-Çingene Havası, C.Saint-Saens Introduction ve Rondo Capriccioso, H.Wieniawski re majör Polonez ve G.Tartini-Şeytan Tril’ini ezberden çaldım. BulgaristanIn Sozopol şehrinde yapılan Uluslararası Sanat Festivali'nde P. Sarasate'nin 'Zigeunerweisen' adlı eserini seslendirdim. Sumen Filarmoni Orkestrası (Bulgaristan) ile F. Mendelssohn Keman Konçertosunu çaldım. 2008 Mayıs ayında da Antalya Devlet Senfoni Orkestrası ile konserim var.
Yarışmalar ve Master Class’larda var değil mi?
A.B- Evet, ilk Fransa’da Paris’te, Robert Canetti Festival Yarışması’nda 2. oldum. Bulgaristan’da Sofya’da yapılan Genç Virtüozler yarışmasında da 2.lik ödülü aldım. Master Class’larım; Dimitri Kogan, Ayla Erduran, Cihat Aşkın, Sergey Kravçenko, Alexander Markov, Özcan Ulucan, Atilla Aldemir, Valery Oistrakh, Edward Grach, Robert Canetti ve Mincho Minchev'le oldu.
Bugün Bulgaristan’a uçuyorsun. Öncelikli hedeflerin nedir, Minchev fırsatını nasıl değerlendireceksin?
A.B- Minchev benim için büyük şans. Çok çalışıp bu şansı çok iyi değerlendirmek istiyorum. Öncelikli hedefim, başarılı olup Almanya’ya gitmek. Orada lisans eğitimini tamamlayıp, solistik kariyer yapmak istiyorum. Ulusumu yurtdışında en iyi şekilde temsil etmek en büyük hedefim. Türkiye’deki olanaklarla ilgili de birkaç söz söylemek isterim. Ülkemizde maddi olanakları iyi olan iş adamlarımızın, yetenekli gençlere sahip çıkmaları gerekir. Bizim eğitimimiz çok uzun ve maddi yükü ağır bir süreç. Mutlaka bir yerlerden destek görmek gerekiyor. Orkestralarımızın da bu yetenekli gençlere konser ve ‘master class’ olanağı sağlamaları gerekir. Gelişimimizin sürebilmesi ve tamamlanabilmesi için çok önemli iki tespitim bunlar benim.
Sevgili Arslan, sana çok teşekkür ediyorum. Bulgaristan’da ve sonrasında çok büyük başarılar diliyorum. Şimdiden kocaman alkışlar biriktiriyorum senin için. Görüşmek üzere, hoşça kal.
A.B- Ben de teşekkür ederim.