Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '21

 
Kategori
Deneme
 

Geleceğin Ney'leri

Bundan altı yıl önce cenazedeyiz, defin işlemlerinden sonraki gün. Ölü aşından bahsediliyor. Nedir ölü aşı dedim. Dediler “ölünün arkasından yemek vereceğiz.” Köyde adet böyleymiş. Tabi o zamanlar Covit yok. İnsanlar aynı kaplardan yemek yiyorlar.

Ortaya kocaman bir sini üzerinde yemeklerin dolusu geliyor boşu gidiyor durumu var.

Kış ayı, “bulaşıcı hastalık falan olur, bari ayrı kaplarda verilse daha iyi olmaz mı” diyecek oluyorum, “sen de amma şehirli olmuşsun” diyorlar.

“Ölü yemeği için kaç para harcamak lazım” diyecek oluyorum, o günün şartlarında “en az beş bin lira” diyorlar ki yaklaşık bin beş yüz Euro civarı. Şimdi eminim daha da pahalıya mal olurdu. Ben  “ya köyde aç, açıkta olan yok biz bu parayı bir yetime, bir öğrenciye versek daha makul olmaz mı” diyecek oluyorum. Olmaaaaz diyorlar. “Adet böyle.”

Eskiden de hocalar vardı. Derin ve sakallı hocalar… devletten maaş almazlardı ama gerisini daha sonra anlatayım; şimdikiler en azından bir fakülte mezunu.  Onlar soruyorum yahu bu ölü aşı nedir ki? Dinen bunun gerekliliği nedir? Onlar da diyorlar ki aslında bu bir Türk Şamanizm adeti. Biz de diyoruz ama insanlar bu adeti dinin önüne geçirmişler söz geçiremiyoruz. Normalde zengin olan versin ancak fakir olan da bu adetten ötürü gerekirse borçlanıyor, kredi çekiyor bu yemeği veriyor. Bu doğru değil ancak bunu insanlar bir şan şeref, bir yarışma vesilesi yapmışlar.

“Eskiden ıskat vardı; ölünün arkasından cenazeye gelenlere para dağıtırlardı diyorum, o âdeti uzun zamandır uygulamıyorlar.”

“O adet çoktan kaldırıldı.”

*

Bundan otuz beş, kırk yıl önce köydeyiz, cenazeler oluyor. Çocuğuz ama cenaze sonrası bize de para dağıtıyorlar. Çocuk aklıyla o parayla çikolata alanlar da var, sigara alanlar da. Gerçek şu; çocuklara dağıtılan para aynı günün akşamında köyün bakkalı Karaoğlan’ın kasasına giriyor. Ben o zaman o parayı çok saçma bulurdum. Hele dört hoca bir araya gelir,  "aldım verdim aldım verdim" diyerek adamın ya da kadının kılmadığı zamanlarını, tutmadığı oruçlarını hallederlerdi.  Rahmetli babam anlatırdı. Adamın cenazesi orada beklerken yeterli para toplanamadığı için cenaze musallada kalır, adamın yakınları gerekli parayı bulduğu zaman ki bu bazen nakit para bulunamadığı zaman, ahırdaki öküzleri satılarak işlem tamamlanırmış.

Baba öldü,

Babanın günahlarının affı için öküzler satıldı

Bir kadın dul, dört çocuk yetim kaldı. (annesi ölene öksüz, babası ölene yetim derler)

 

*

Bu bayram da aynı köye gittim meğerse köyde ölü aşı da kaldırılmış. Dedim “nasıl oldu?” Dediler “bir müftü geldi, ölünün aşı mı olurmuş, bırakın da insanlar ölülerinin yasını tutsunlar, insanlar ölüsüne mi üzülsün yoksa koca köye nasıl yemek yetiştireceğini mi düşünsün?”

Buradaki gariplik şuydu: bundan altı sene önce ölü aşını savunanlar şimdi ölü aşının kaldırılmış olmasına nasıl da seviniyorlar.

*

Biz köylü insanlarız, gerçi şimdi şehirde yaşıyoruz ama unutmadan bunu da yazmasam olmaz. Köye bizim çocukluğumuzda başka bir yerden mevsimlik işçi gelmezdi. Biz köylüler imece usulü, her bir hanenin işini yapardık. Birinin diğerine birkaç gün fazla yevmiyesi geçerse, patateste olan hak, mısırda, orada da olmazsa fındıkta ödenir, ödenemeyenlerin de ücreti ödenir bir şekilde helalleşirlerdi.

Mesele köylü olmak değildi; anlatacağım da köylülük ve yardımlaşma konusu değil. O zamanlar kadınlar erkekler birlikte çalışırdı. Çünkü aslında herkes birbiriyle ya akraba ya da uzak akraba, bunlar da değilse komşuydu. Haremlik selamlık bilmezdik, kızlarımızın başında orada çember diyorlardı yanlış hatırlamıyorsam şu ince oyalarla işlemeleri olanlardan. Şimdilerde ise artık insanlar haremlik selamlık olunca işçiler Şırnak’tan gelir oldu, Suriye’den gelir oldu. Bir arkadaş fındık bahçesinden paylaşmış, erkekler ve kızlar bahçede fındık topluyorlar, aynı bizim gibi. Kızların eşarpları öyle markalı falan değil, bir de eşarbın altında bone yok, o zamanlar yani bundan otuz beş sene önce biz de boneyi bilmezdi  kimse.

*

Zaman da adetler de değişiyor, dünün kural denilen şeyleri, olmazsa olmaz denilen adetlerini bir yetki sahibi görevli yasaklıyor. Millet “Allah razı olsun” diyor, daha önce Allah’ın ayetlerinden üstün tuttukları adetler biri hatırlatınca hatırlatılıyor. Demem o ki bugünün şeyleri yarının neyleri olacak belli değil. Dönüyor dünya… Atmıyorum tümü öykü değil, tamamı gerçekti. Paylaşmak istedim. Kime ne kattım bimiyorum ama aklıma geldi işte.

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..