Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '21

 
Kategori
Felsefe
 

Balıksı Yaratıkslar

Bir gömlek veya cekette bir düğme yanlış düğmelenirse eğer modacı değilseniz, kural koyan değilseniz millet size bırakın dişlerini göstererek gülmeyi, başka bir yerini göstererek güler.

Eğer kural koyucu değilseniz. Eğer güç merkezi değilseniz. Eğer güç merkeziyseniz yanlış ve yalan olduğunu bile, bile size insanlar toplumlar saygı gösterir. Daha da olmadı, birkaç ünlü futbolcuya, birkaç film yıldızına hatta din adamı kimliği olanlara da giydirir, bunu kitaplarla, filmlerle, diğer tüm basın yayın araçlarıyla öyle de bir normalleştirirsiniz ki insanları eşek kostümü giydirip gezdirirsiniz, bir şeycik olmaz. Ne zaman kadar? Güç merkezi değişinceye kadar…

Algıları yönetmekle başlar aslında her şey. Beyinler esirse vatandaş öğür olabilir mi? En nihayetinde bir beyin işte bu gördüğünüz, aslında göremediğiniz bir boş kâğıttır ki bu boş kâğıda ne dolmuşsa tıpkı bir bilgisayar gibi onu söyleyen duran papağanlar elde edersiniz. (ben de birilerinin sayesinde başka bir papağan olabilirim)

Batı doğu dinamiklerinde denge batıya kaydığından ne yazık ki Rönesans’tan önce güneş doğudan doğarken, sonrasında güneş yüzyıllardır batıdan doğuyor.

Hıristiyanlık, İslam ve Yahudilik kısaca üç hak dine mensup insanlar ve bir de bu üç dinden birine mensup olmayan diğerleri var. Avrupa’dan Amerika’ya Kristof Kolomb ile kaydedilen başarıların ardından Güney ve Kuzey Amerika’yı fetheden Hıristiyanlık oldu. Özellikle Protestan mezheplerinin yapmış oldukları sert felsefi eğilimler, kurallar dizisi onları dünyanın kumanda masasının Yahudilerle birlikte ortağı ve yöneticisi yaparken bizim gibi az gelişmiş, gelişmesi kendinden gelmeyen, dışarıdan bir baskı ile oluşan toplumlarda yalancı baharlar yaşanmaya devam ederken, güzel günler göreceğiz, güneşli günler sözleri şarkılarda kalmaya devam etmekle kalmıyor, daha uzun yıllarca da böyle olacağa benziyor. Bir toplum kendi iç dinamiklerini geliştirmeden gelişemez. Hele ki bir toplum binlerce yıldır insana ait en temel değeri düşünmeyi, aklı bir kenara bırakmışsa bu toplum kendi içinden gerçek bir oluşum, harekete geçecek dinamikler bir şekilde baskı altında tutuluyor ve yeryüzüne çıkmadan boğuluyorsa orada bir şeyler olacağını ummak beyhudedir.

Umutsuz olmak kötüdür. Doğru umutlu olmak lazım. Ancak her seferinde balık gibi yeme koşup tuzağa takılıp kalanların başka türlü de düşünmeleri anlamsızdır. Elbette balık başta yem görür, karnını doyurmak ister, bunda kötülük yok. İyi de akarsuların engin denizlerin balıkları en ufak bir çaba göstermeden bir havuz içinde karınları tıka basa doluyorsa sonlarının akşam rakıya meze olacağını bilmemeleri demek balık gibi ( havuz balığı) balık beyinliler için normaldir ancak bu kural insanlar için geçerli değil.

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..