- Kategori
- Güncel
Gelecek için bayrak dikmek!

Ata kadar Türkmen olan, Başbuğ kadar varlığını "oralarda" hissettirecek "adam" kalmadı! Masaya yumruk vurmanın, kafayı iki elin arasına alıp düşünmenin zamanı aslında...
Ben lider değilim, bir vatandaşım. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ferdiyim. Adım belli, mevkiim belli, yerim belli. Ben görüyorum ve diyorum ki gidişat iyi değil.
Peki, ben nasıl görüyorum?
Sallıyor muyum? İlahi bir güç mü var bende? Yoksa aklımı kullanarak bir şeyler bildiğim için mi?
Diyelim ki biliyorum. Nasıl biliyorum? Ben biliyorum da Ali niye bilmiyor, Ayşe niye bilmiyor?
Ailem bana yol gösterdi. Çocukken ne bileceğim hangi televizyon izlenecek, hangi gazete okunacak. Gördük ve takip ettik. Arkadaş çevresini de kontrollü tuttuk. Ne oldu? Büyüdük.
Nasıl büyüdük?
BİR ŞEYLERİN FARKINA VARARAK BÜYÜMEYE BAŞLADIK!
Temeli aldık anlayacağınız. Ondan sonrası bize kaldı. Okuduk, gördük, işittik, değerlendirdik. Bugüne geldik. Devletin sorunlarına yorum getirebilme durumuna geldik...
Aldığı temeli devam ettiremeyip türlü nedenlerle temeli yıkan ve farklı bir şekilde yeniden inşa edenler de var. Onlar sistemin kazanımları, devletimizin kaybettikleridir. Geri dönüşleri için uğraş verilmek zorundadır. Geri dönüşteki zorluk, sonradan atılan temelin sağlamlığına bağlıdır maalesef!
Peki, ya temeli baştan bozuk olanlar?
Baştan temeli bozuk olanın, sonradan doğruya gelmesi de hayli zordur...
Böyle bir tabloda, karamsarlık bir tarafa, temeli sağlam olan ne yapmalıdır?
Örnek mi istiyorsunuz?
Alın size Erdal Sarızeybek, Banu Avar, Nihat Genç, Murat İde, Muharrem İnce, Yusuf Halaçoğlu, v.b.
Herkes "kendi durumu" nezdinde taşın altına elini koymak zorundadır. Zorundadır diyorum; çünkü zaman artık bunu gerektirmektedir. Tozpembe çizilen tablo, madalyonun görünen tarafıdır. Diğer taraf koyu bir karanlık içermektedir...
Belli bir mevkiiye gelenlerin binlere hitap etmesi daha kolaydır. Yukarıda örnekleri var. Peki, bizler ne yapacağız?
Kendimizi donatmak için okuyacağız arkadaş! Daha çok okuyacağız! Doğru kitapları bu zamanda okuyacağız! Erdal Sarızeybek oku, Banu Avar oku, Nihat Genç oku, Ümit Özdağ oku, Atilla İlhan oku, Arslan bulut oku, v.b.
Roman, hikâye, karikatür dergileri okumanın zamanı geçmiştir. ZEVKİNDEN ÖDÜN VERECEK YÜREKLER ARANIYOR ŞU ZAMANDA!
Doğru kaynakları takip edeceğiz arkadaş! Gazetelerin neredeyse tamamı sisteme hizmetin derdinde. Aydınlık, Sözcü, Ortadoğu, Yeniçağ alın okuyun, okutturun! Ulusal Kanal, Kanal B, Bengütürk izleyin, izlettirin! (Unuttuklarım olabilir.)
Bunlarla elde edilen "doğru" bilgi eşliğinde kendi durumumuza uygun olarak çevremize etki etmek zorundayız ki edindiğimiz şeylerin bir faydası olsun. Yukarıdaki temeli sonradan bozulanların, temeli baştan bozuk olanların yeniden kazanılması için çaba harcamak zorundayız. Bu çaba doğru bir çaba olmalı ki karşı tarafı daha da sistemin avucuna itmemeli...
Çok uzattım biliyorum; ama yazmaya devam edeceğim. Yılmadan, bıkmadan belki de aynı şeyleri defalarca yazacağım. Üzerime düşen bir sorumluluk var. Bunun farkında olarak bunu yapıyorum, yapacağım da...
Ne atam, ne de Başbuğ "oraları" alamadı; ama ya nasip bizler bu devletin kaderini değiştirip ayrı coğrafyalarda yaşayan tüm kardeşlerimizi kucaklayacak, haksız zulümleri ortadan kaldıracağız. Buna inanıyoruz. İnandığımız yolda da yürüyeceğiz. Varamasak da bu yolda hem kendi kişisel hayatımız devam edecek hem de hizmetlerimiz devam edecek ve kendi çabamız dâhilinde bayrağı sura dikip öleceğiz. Bayrağı da yetiştirdiğimiz çocuklarımıza emanet edeceğiz. Bu kadar!
Sevgi ve saygılarımla