- Kategori
- Gelenekler
Gelenekleri yaşamak, yaşatmak mı gerekir yoksa dayatmak mı ? Vuvuzela ve Ramazan davulu.

2010 yılında yapılan Dünya kupasındaki vuvuzela işkencesini hatırlamayan yoktur sanırım… Çok çok sevdiğim futbol zevkimden soğumuştum neredeyse o basit enstruman sayesinde… Çoğu maçı sessiz seyrederek çözmüştüm bu sorunu… Çünkü başlangıçta katlanmaya çalıştığım, o arı kovanındaymışım hissi uyandıran sesler beni belli süre sonra delirtmeye yetiyordu… Bu olay beni çok etkiledi ve çok düşündürdü…
Tamam ulusların (her tür etnik unsurun) kültürlerine saygım sonsuz… Uluslar kendi kültürlerine sarılarak varlıklarını koruyabiliyorlar ancak… Hele çağımızdaki kültürel emperyalizme karşı bu unsuru daha bir önemsiyorum… Bu kültürlerini tanıtma girişimlerini de saygıyla karşılıyorum… Bakın bu kültürlerdeki folklorik hale gelen bazı şeylerin nedenlerini, hangi koşullardan çıktığını, bu koşulların kalkabileceğini, koşullar kalkınca da bunlardan vazgeçilebilir filan demiyorum… Burası çok önemli çünkü…
Ancak bir nokta var… Ben bana bu yapılan tanıtıma ve yaşamaya mecbur/mahkum tutulmamalıyım… Dünya kupası gibi bir organizasyon yüzünden vuvuzela bana dayatılıyorsa ve bu sürekli hale getiriliyorsa buna hak vermem… Karşı çıkarım… Elimden bir şey gelmiyorsa nefret ederim… O ortamdan kaçmanın yolunu ararım…
Şimdi gelelim ramazan davuluna… Bu kültürün dışında kalan milyonlar var ülkemizde… Daha doğrusu kendini bunun dışında sayan, ancak hakim kültür tarafından zorla bu kültür içinde sayılan milyonlar var… Gayrimüslimler, Ateistler ve Aleviler diyelim kısaca…
Şimdi bu insanlar için vuvuzela’dan ne farkı var gece çalınan davulun… Adına ramazan denilince kutsal mı oluyor yani?
Herşey yasalar ile belirlenmez… Mahallelere davul için izin verenler, davul çalanlara ‘’talebe göre hareket edin’’ deseler olay çözülür… Bu insana saygının gereğidir…
Kültürü yaşamak, yaşatmak ayrı şeydir, başka inançlara dayatmak ayrı şeydir… Unutmayalım gelenekler kutsal değildir… Kutsal olan herşeyin temeline ise insana saygı konmaya çalışılmıştır…