Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Ağustos '14

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Gelişmişlik, enerji yoğunluğu ve doğru enerji kaynağı

Gelişmişlik, enerji yoğunluğu ve doğru enerji kaynağı
 

‘Çok enerji harcıyorsak gelişmiş sayılır mıyız?’

İnsanlığın en önemli ve vazgeçilmez gereksinimlerinden biri enerjidir. Bugün kişi başına enerji tüketimi kalkınmışlığın ölçüsü olarak kullanılmaktadır. ‘Ne kadar çok enerji harcıyorsanız, o kadar gelişmiş sayılıyorsunuz.’ Enerji ve gelişme arasında paralellik ilgisi var deniliyor. Acaba bu söylem doğru mu?

Gerçekten enerji kullanımımız arttıkça çağdaş/ modern medeniyetler seviyesine yükselmiş mi sayılıyoruz, yoksa tam tersi de söz konusu olabilir mi?

Enerjisini nasıl kullanacağını bilmeyen bir medeniyet, o enerjiden daha az yararlandığı halde, enerji tüketimi sürekli artıyorsa; gelişmişliği mi artıyordur yoksa gelişmemiş olduğunun delilleri mi?

Har vurup harman savurduğumuz enerji kaynaklarından ne kadar yararlanabiliyoruz? 100 birim enerji kaynağı satın alan ve 100 birimini de değerlendiren bir ülke evet, gerçekten çağdaştır denilebilir.

Fakat 100 birim enerji kaynağının yarısını kullanan bir ülke için aynı sözler söylenebilir mi?

Eğer satın alınan 100 birim enerjinin 100 birimini kullanmadan para veriyorsak, enerjiyi verimli değil, verimsiz kullanıyoruz demektir. Ne zaman enerjimizi verimli kullanırız?

Gayri safi hâsıla başına harcanan miktarı ne kadar yüksek olursa, enerji yoğunluğu artar. Birebir paralellik gayri safi hâsıla başına harcanan enerji miktarı ile enerji yoğunluğu arasında vardır.

Bu paralellik ilgisi sanıldığının aksine harcanan enerji ile gelişmişlik arasında yoktur. Neden mi?  Ülkemizin enerji yoğunluğu OECD ortalamasının iki katıdır.

Bu açıklamadan enerji tüketimimizin OECD ülkelerinden fazla olduğu anlaşılmamalı. Tam tersine kişi başı enerji tüketimimiz oldukça düşük durumda. Tükettiğimiz enerji az olduğu halde yine de bu enerjiyi karşılamakta sorunlar yaşıyoruz. Enerji yoğunluğumuz yine de fazla.

Ne zaman gelişmiş sayılacağız? Tükettiğimiz enerji miktarı fazla olduğu halde, enerji yoğunluğumuz yüksek olmadığında iyi bir yol kat ettik demektir.

2020’de yerli kaynaklardan yararlanma miktarımızın %20 olacağı söyleniyor. OECD ortalamasına göre Japonya 0,09 iken, ülkemiz 0,38 TEP enerji harcıyorsa şayet; her bin dolarlık milli gelir için kişi başı 0,09 değil, 0,38 TEP enerji ödüyoruz demektir. İşte enerji yoğunluğumuzu azaltıp, kişisel enerji harcamamızı arttırdığımızda, enerjide başarı merdivenlerini çıkıyoruz demektir.

Ülkemizde işler farklı işliyor desek çok da yanlış olmayacak. ‘Çok enerji harcıyorsak gelişmiş sayılır mıyız?’, sorusuyla başlamıştık. Sanayi ürünlerinin üretilmesi için, ayrıca bir yapının ısıtılması, soğutulması ve aydınlatılması için (tüketimimiz az olsa da); dünya ortalamasının dört katı enerji harcıyoruz. Ki bu husus, enerji verimliliği denilen noktadır.

O zaman enerji politikamızı, enerji kullanım alışkanlıklarımızı ve hangi enerji kaynaklarını kullandığımızı tekrar tekrar düşünmeliyiz. Enerji Bakanlığı 2010-2014 Stratejik Planı ve Enerji raporuna göre tüketim dikkate alındığında, doğal gazda dışa bağımlılık oranı yüzde 97,3 seviyesinde bulunuyor.

Yılda ortalama 34.5 milyar dolarlık enerji ithal etmemiz ön görülüyor. Enerji ihtiyaçlarımız arasında doğalgaz büyük yer tutuyor. Elektrik üretiminde de kullanılan doğalgazı, 5 kaynak ülkeden karşılamaktayız. Fakat ithalatın 3'te ikisinin bir ülkeden, Rusya Federasyonu’ndan sağlıyoruz.

Elektrik üretiminde öncelikle doğalgaz yerine suyun kullanılmaya başlanması ülkemizi önemli bir mali yükten kurtaracaktır. Bu aşamada olumlu gelişmeler de yok değil.

Türkiye’ de son yıllarda elektrik üretiminin büyük kısmı doğalgazdan sağlanıyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan kuraklıklarda, doğalgaz tüketimimiz de arttı.

Çünkü barajlarda ki su miktarı az olduğundan, elektrik üretiminde doğal gazdan yararlanılmıştır. 2009 verilerince toplam elektrik üretimin %52’sini doğalgazdan sağladık.

Yeni bakış açılarına sahip olunması gerektiğinin daha çok farkına varan Enerji Bakanlığı, enerji politikasını masaya yatırmaya karar verdi. Elektrik üretimimizde yerli kaynakları kullanmanın yollarını arayan bakanlık öncelikle, sudan yararlanmayı seçmiş görülüyor.

Özellikle Atatürk Barajı'nda doğalgaz kullanımına kısıtlama getirildi. Doğalgaz yerine sudan elektrik üretilmesi ise Suriye’ye barajdan saniyede 500 metreküp su bırakılırken, bu sırada elektrik üretimi sağlanıyor. Böylece kazandığımız yıllık 225 milyon dolar da bize kalıyor. Daha az doğalgaz ithal eden Türkiye olma yolunda ilerlemenin adımlarını görüyoruz.

Yıllara göre kıyaslama yaptığımızda bu rakamlara Türkiye pek de alışık değil. Şimdilerde hidroelektrik santrallerin önemini daha çok anlayan enerji politikası hâkim. Atatürk Barajı’nda elektrik üretiminde doğalgazın payı 2008 Eylülde %51.4 iken, Mayıs 2009’da bu rakam %43’e inmişti. Suyun elektrik üretimindeki oranı ise 2008 Eylülde %12 civarlarındayken, Mayıs 2009’da nerdeyse %25 olmuştu.  

Ülke bazında bir kıyaslama yapmak istersek, 2010 verileri uygun olacaktır: Aralık 2009’da elektrik üretiminde doğalgaz kullanımı %49.6 civarındayken, Nisan 2010’da bu miktar %41.2’ye inmiştir. Buradaki boşluğu da su doldurmuştur. Aralık 2009’ santrallerde suyun kullanımı %18.3 iken bu rakam artmış ve Nisan 2010’da %31.2’ye ulaşabilmiştir.

Doğal gaz tüketiminin ekonomik gelişmeye paralel olarak artması beklenmektedir. Ancak görüldüğü gibi her zaman da, enerji kullanımı ve gelişmişlik arasında paralellik vardır diyemeyiz. Kimi zaman tüketimi diğer enerji kaynakları ile çeşitlendirdiğimizde ve enerji verimliliğini her alana yayıp, içselleştirdiğimizde; işte o zaman gelişmişlik oranımız üst seviyelerde olacak.

Enerji politikamızın olumlu yönde giderek yapılanması, enerjisini doğru kullanan ve enerji verimliliğini içselleştirmiş bir Türkiye’de; önümüzdeki yıllarda enerjide dışa bağımlılık oranını en aza indirmiş ve enerjisini verimli kullanan bir ülke konumuna gelmemiz ümidiyle…

Sevgilerimle.

 

Özlem ÖZ

Editör, Enerji uzmanı, Gazeteci- Yazar

editorozlemoz@gmail.com

 

 
Toplam blog
: 3
: 351
Kayıt tarihi
: 17.07.14
 
 

Ankara İletişim Fakültesi mezunuyum. Bölüm 1.'liğim var fakültede. Şu anda da felsefe okuyorum li..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara