Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Şubat '11

 
Kategori
Öykü
 

Gelme Artık Rüyalarıma...

Gelme Artık Rüyalarıma...
 

Boğazından boğuluyor gibi hırıltılı bir ses çıkararak, çırpınmaya başladı kadın. Kurtulmaya çalışıp da başaramayacak olduğunu bilmenin çaresiz can çekişmeleri vardı yüzünde. Her nasıl olduysa çığlık çığlığa terler içinde, gözlerinde büyük bir korkuyla uyandı kabusundan. Uyanmasıyla beraber gözyaşları da akın ettiler yüzüne. Hıçkıra hıçkıra ağladı, nefes alamadığını hissetti. Boğazında, kalbinde, ciğerlerinde tarifsiz bir yangı vardı. Sanki ateşten bir nefes çekmişti, tüm vücudunu sarıyordu bu ateş. Su içmek istedi, yerinden kalkacak gücü bulamadı kendini. Çevresine bakındı, yalnızlığına baktı, yalnızlığı kendine… 

Zorlanarak kalktı, su içti. Az önce duran gözyaşları yeniden akmaya başladı. Kabusu aklına geldikçe canını yakıyordu. Ne kadar sık görür olmuştu rüyalarında, kabuslarında. Bilinçaltının kendine oynadığı bu oyunlar ne kadar sıklaşmıştı. 

Yeniden oturdu, bacakları kendini taşıyamayacaktı. Sigarasını yaktı canının yangısını alır diye umut ederek. Sadece rüyaydı, rüya, sadece rüya! Gözlerinden akanlar duracak gibi değildi. Yüreği sakinleşemiyordu. Beynini sakinleştirebiliyordu, bilinçaltı, rüya deyip, kendi beynini avutabiliyordu ama kalbi hızlı ritminden hala vazgeçmemişti. 

Yüksek sesle konuşmaya başladı. Sonra durdu! Kötü rüyaları akan suya anlatmak gerekliydi, su gibi akıp gitsin diye. Bulabileceği akan bir su yoktu yakınlarında, lavabodaki çeşmeye baktı, düşüncesindeki hızla yerinden kalktı, çeşmeyi açtı, anlattı, anlattıkça ağladı, ellerini dayadı lavaboya, titremesinin geçmeyeceğini biliyordu ama kastı kendini durdururum belki diye. Sevdiğini görmüştü rüyasında. Öyle kanlı canlı karşısında değildi bu kez. Toprak örtmüşlerdi üzerine rüyasında direnmişti mezar taşındaki isime bakmamak için, toprağı tırnaklarıyla kazımaya çalışmıştı, dışarıdan duyduğu tüm seslere kulağını kapatmıştı. Ne dediklerini hatırlamıyordu, sadece toprağı kaldırmaya çalışıyordu. Sadece bir an mezar taşına bakmış, adını okumuştu sevdiğinin! O an çığlıklar atmış, nefes alamadığı hissetmiş, delirdiğini sanmaya başlamıştı ki, uyanmıştı! 

Keşke görebilsem keşke sesini duyabilsem, iyi olduğunu bilebilsem dedi. Aylardır sesini duymuyordu, görmüyordu! Özlemin, korkularının bilinçaltında kendine hazırladığı oyunlar uykularını harap ediyordu gecelerdir. Yanımda olmasa da, benimle olmasa da iyi olsun diye dua ederdi hep aslında. O hayatında gittiğinden beri eskisi gibi yine onunla başlayıp, onunla bitirirdi gününü. Kendine yol çizemiyordu, aklında yüreğinde o vardı. Onsuz ama onunla bir hayattaydı. Bitmesini hiç istemedi içindeki sevgisinin. Onsuz da olsa onu sevmek hep güzeldi, huzur verirdi. Fakat bu son zamanlarda sıklıkla gördüğü kötü rüyalardan beri, onsuz yaşadığı sevgisinin ruhunda açtığı derin yaraları fark etmeye başlamıştı. Artık acıtıyordu bu sevgi, yaşamdan soyutlamış, dünyadan kopartmıştı kendini. Gittiğinden beri hiç kızmamıştı sevdiğine. Kendi içinden bir ses bile itiraz etmemişti bu olamamış sevgililik haline. Ama artık tükeniyordu, tüketiyordu ruhunu. 

Dahil olamayacağı hayatın hayalini kendi kendine yaşayarak, sevgisini hep taze tutmuştu. Şimdi de yine dahil olamadığı bir hayatta, gerçekleri yaşayan kendi dahilliğinde yollar çizip ilerleyen sevdiğinin rüyasında ki kaybı nefessiz bırakmıştı kendini. Oysa o başka bir yaşamda, uzakta sevildiğinden, özlendiğinden habersiz başka sevgiler tüketiyordu. 

Bunları düşünmek canını biraz daha yaktı, gözyaşları bir de bunun için akmaya başladı. Kendi kendine acıdı, kendine acıdıkça dibe çekti kendini. Bu halden kurtulmanın çaresi var mıydı? 

Her gün içinden unutmamak için tekrarladığı telefon numarası çevirdi. Karşı tarafın telefonu açtığı anda konuştu ‘seni sevdiğim için nefret ediyorum artık kendimden, çık kalbimden, çık yaşamımdan, silinsin varlığın, gelme artık rüyalarıma’ dedi. Cevap beklemeden telefonu kapattı. Gözyaşları dindi. Hafiflemiş hissetti kendini, içindeki sahipsiz sevgisini bitirmek istediğini hem kendine hem aylar sonra ona itiraf etmek bile rahatlattı yüreğini. 

Çapraşık bir gülümse yayıldı dudaklarından, huzurla nefes almaya başladı… 

 
Toplam blog
: 127
: 820
Kayıt tarihi
: 22.09.07
 
 

Sıcağıyla bilinen memleketimde bir kış gününde geldim dünyaya. Bütün tezatlıklar hayatımda farklı r..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara