Gelmiş ve geçmiş

Ey şanı büyük Türk Milleti! Türk Milleti öyle bir millettir ki tarih sayfaları anlatmaya kâfi gelmez. Hak dini olan İslamiyet’in bekçiliğini dahi üstlenmesindeki bu görev dahi Türk milletinin erdemliliğini anlatmaya yeterli olması gerekir. Her tarih döneminde, her yeni açılan bir yüzyılın başlangıcında Tür ismine rastlamamanın mümkünatı yoktur. Türk toplumu ve milleti yüzyıllar boyu insanlık namına hak ve hukuk adına adaletli bir şekilde toplumları yönetmiş ve dünyanın kuruluşundan bu ayana en büyük ve uzun süreli imparatorlukları tarih sayfalarına yazmıştır. 

Bir fert kendini anlatmaz ise hiç kimse onu anlayamaz ve ne yapmak istediğini çözemez. Bu topluluklar içinde, milletler içinde geçerlidir. Bunun yanında yaptıkları başarılı çalışmaları ve insanlık adına tarih yazdıklarını da anlatmaz veya anlatılmaz ise bir başkası çıkar tarihini de, iyiliklerini de sana yanlış aksettirirler ve bunu da sana böylece kabul ettirmeye çalışırlar. Sen tarihine sahip çıkmaz isen çıkan birileri mutlaka olacaktır. Tarihte bunu böyle yazmaktadır. 

Bu insani yaklaşımlarla imparatorluklardan ve büyük bir toprak parçasına hükmeder iken bir yarımadaya sıkışmak ve burada da rahat bırakılmayarak sürekli yıpratılmaya çalışılan Türk milleti artık gözünü açma vakti gelmiş ve geçmektedir. Osmanlı imparatorluğunun son Padişahı Sultan Vahdettin vatan hayini olarak azledilmiş ve sahip çıkılmadığından bu damga vurulmuştur. Ancak bunun böyle olmadığı gerçek tarih sayfalarında bir göz gezdirildiğinde aşikâr olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Olan Mustafa Kemal Atatürk’ün önünü açan ona görevler veren hatta ve hatta hazineyi gizliden açan kimdir? Tabi ki son Osmanlı Padişahı Vahdetlinden başkası değildir. Bu örnekleme sadece çarpıcı bir örneklemedir. Ben tarihçi değilim derinlemesine atıflarda bulunamam ancak gerçekleri de araştırmama bir engel teşkil edemez. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda ve yeni rejim olarak adlandırılarak halk tarafından da benimsenen Cumhuriyet yapısının temel taşlarına da sahip çıkmak tarihini unutan bu millete düşmektedir. Bu Cumhuriyet ilelebet var olacaktır, muhtaç olduğumuz bu kudret tabi ki biz Türk Milletindedir. 

Yakın zamana 1923 yılından 2010 yılları arasına göz gezdirdiğimizde hep karşımıza bizi bize kırdırıp, kardeşi kardeşe vurdurup, aynı kültürü aynı örf ve ananeyi paylaşan toplulukları birbirlerine düşüren zihniyetleri ne zaman gözlerimizi açıp ta göreceğiz. Tarih tekerrürden ibarettir senaryolar aynı sahneler değişiktir. Asıl oyuncular aynı babadan oğla miras gibi geçmekte bizlerde onların sergiledikleri oyunda oyuncular olarak oradan oraya ve en acısı da onları karşımıza alacağımıza kendi milletimizi karşımıza alarak oyuna devam etmekteyiz. Bazen de aynanın karşısında kendi benliğimiz ile çatışma içerisine girmekteyiz. Mustafa Kemal Atatürk ve ecdadımızın bizlere kanları ve canları ile sulayıp bıraktıkları bu aziz vatanı kendi isteğimiz ve rızamızla bırakmayacağımızı bildiklerinden benliğimizi, kurallarımızı, inançlarımızı bırakmış olduğumuz gelenek, görenek ve en önemlisi insani duygularımızı tekrardan kazanarak bu yapılmak istenenlere dilimizin döndüğünce gücümüz yettiğince dur demenin zamanı gelmiştir. Allah kimseyi Bayraksız, Vatansız ve inançsız bırakmasın