Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '08

 
Kategori
Geri Dönüşüm
 

Geri dönüşüm

Bu başlığı seçmek... Durun durun bu içeriği yazmak... Daha da ileri gidecek olursak, bugün milliyet blogda yazmak hiç aklımda yoktu. İsterseniz bu girift aklıma uymayalım biz ve gelin ben size her şeyi en başından anlatayım:

Laptopun başına oturduğumda ilk olarak yine her zamanki gibi O'nun sitesine bir göz attım, neme lazım belki yeni bir yorum falan yazmıştır ya da günlüğüne yeni bir şeyler eklemiştir...
Yok hayır, bir şey yazmamış, zaten uzun zamandır da yazmıyor, her neyse bugün yaşadığım kötü bir iradesizlik deneyimini O'nun "günlük" sayfasında yazarak paylaşmak istedim ama sanırım üye olmak gerekiyordu ve vaz geçtim, zaten bir şey yazmasam daha iyi olacak yok eğer yazarsam yeni bir iradesizlik deneyimi daha eklemiş olacağım, hem bu sefer bunu ona yazmama da gerek kalmayacak çünkü O zaten O'nun sitesinde yazdığım için iradesizliğimi fark etmiş olacak( zira O'na senin hayatından çıkıyorum demiştim, giderken )

Peki sonra mı? Dedim:
_Milliyet Bloğum ne güne duruyor, holley...

Her neyse buraya geldiğimde artık bugün yaşadığım o kötü alışkanlığımı yazmaktan vaz geçtim. Yazmayı düşünmek bile yeterince cesurcaydı zaten.

Derken yazacaklarım aklımda şekillenmeye başlayınca başlığı düşünmeye başladım. Başlıklar katagorisine baktım fakat böyle bir başlık yoktu: Eleştri.

Bazı insanların ne kadar da cüretkar olduklarından bahsedecektim. Ben ukala biri değilim ve ukalalıktan da hiç hoşlanmam. Şimdi insanlar niçin ukalalık yapıyorlar bunu anlamaya çalışıyorum. Niçin gelip bana mesaj yazıyorlar burda? Bu ülkede insanlar kendi işlerine baksalar her şey ne kadar da güzel işleyecek... Bilge kadın der ki; eğer herkes bildiği konu hakkında konuşacak olsaydı, dünyadaki sessizlik dayanılmaz olurdu. Evet cüretkar insanlar, imla ve noktalamama dikkat edeyim öyle mi? Bir edebiyatçı olduğum için yazım kurallarına dikkat etmem gerekiyor öyle mi? Peki siz kimsiniz? Sıfatınız ne? Ne işle meşgulsünüz? ( üstünüze vazife olmayan işlere burnunuzu sokmanın dışında tabi...) Ben cevap olarak ne yazdım size? Mesajınızı sayfamda yayınlamak ve teşekkürden başka? Kibarlığı elden bırakmam fakat ukalalara da haddini bildirmeyi borç sayarım. Kendi işinize bakınız beyfendi, her neyle uğraşıyorsanız ona... Bırakın da imla, noktalama ve yazım kurallarıyla biz uğraşalım, siz gelecek nesillerin akibetini Türkçe hususunda değil, zeka kapasiteleri açısından düşününüz, ya da boşverin siz kendinizi düşününüz...

İşte bunları yazacaktım fakat daha önemli şeyler olduğunu fark ettim yazmam gereken.
Başlık katalogunda şu dikkatimi çekti; geri dönüşüm...
Bİlgisayarımın masaüstünde de bir cam sepet gibi duran o şeyin adı da "geri dönüşüm kutusu"...
Fakat bu kelime grubu yanlış yahu, dönüşüm kelimesinin anlamına bakarsak; bir suretten başka bir surete geçme, biçim değiştirme, hal değiştirme, değişme demek. (caaaanım Kafka'mın romanı geldi bir de aklıma, Gregor Samsa nasıl da devasa bir böceğe dönüşüyordu)
Şimdi bu şartlar altında "geri dönüşüm", bir şeyin önce değişmesi, sonra da eski haline yeniden dönüşmesi midir? Vallahi ben bilgisayarımda sildiğim bir şeyi geri dönüşüm kutumdan da siliyorum, sildiğim bir veri ya şekil değiştirip yeniden karşıma çıkarsa, e o zaman onu tanımam ve yine silerim. Tamam tamam, şaka şaka, biraz beyin cimnastiği yapmak istedim.
Tabiki de Milliyet Blog başlık katagorisindeki "geri dönüşüm"ün ne anlam ifade ettiğini biliyorum fakat bazen böyle kelimeler üzerine düşünmeyi seviyorum.

Eveeeeeet, şimdi gelelim yazımı sonlandırmaya, hoşça...
Not: Ben bunları senden önce düşündüm, hani belki bugün sen de "geri dönüşüm" üzerine düşünmüşsündür diye söylüyorum. Önce ben düşündüm, ben yazdım, eğer senin de aklına geldiyse sebebi benim.

 
Toplam blog
: 30
: 1362
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Antalya'da yaşıyorum, bir dönem İzmir'de de bulundum, iyi ki bulundum. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu..