Gez, Gör, Kaç, Kurtul..

Gezmenin güzel yanı, gezilen ve görülen yer ya da şeylerin sizin ruhunuza ve bedeninize temasıdır.

Bu teması güzel kılan, sizin varoluşunuzun yeni sentezidir. Bu sizin bir yaşayan canlı oluşunuzu hatırlatır ve güçlendirir.

Yeni şeyle birlikte siz yeni bir bireşim yaratırsınız.

Gezide olan bu bireşimin yanında, bir kurtuluş yönelimidir. Geziler, tatilde yapılır. Tatil, işten paydos demektir. İnsanoğlu eskiden ve şimdi de, ne kadar atom karınca gibi çalışmakla övünçlendirilmiş olsa da, bu, günümüzdeki ekonomi politik ve bunlara bağlı gündelik hayatın, insanın içini dolmalık kabak gibi oyan bir köleliğini içerir.

Bu kölelik, çalışma manyaklığıdır. Bu manyaklaşmış insanoğlu yaşamı, tatil denilen kopuşlarla sürdürülür. Tatil, gözümüzde meşrulaşmış olan şey aslında, bir kurtuluştur. Geziye çıkmak bu kurtuluşun nesne kazanmış yönelimidir.

Gezinin götürdüğü yer yanında gezinin kendisi, insanın sentezlenerek ve özgürleşerek yaşamasıdır.

Gezide yanında yalnızlığını taşımak da ayrı bir zevktir, yanına başkasını almak da ayrı bir zevktir. İkisi birbirinin alternatifi değildir zaten.

Derler ya, yemek için değil, yaşamak için yemek. Aynen, çalışmak için değil, yaşamak için çalışmak.

Günde 8+2 saat, haftada 5,5 gün at arabası beygiri gibi çalışmayı kutsallaştırmış bu çağımızın insanı ve ömrünü, emeği üzerinden köleleştiren bu düzenine karşı, zihni, yüreği ve adımı açık olmak lazım.