Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Gezegenin sonu geldi

Gezegenin sonu geldi
 

'' Sadece tek bir gezegen var. Onun da limitleri var. '' 

Bağımsız filmler festivalinde bugün izlediğim yapımı iki yıl süren iddialı belgesel film ''Gezegen'' den alıntı yukarıdaki cümle. 

Alarm sinyali veren küresel gelişmelere bile artık aşina olduk sanırım... Dünya ekolojisinin ne kadar çabuk değiştiği bilgisayar destekli efektlerle ya da türlü çekim hileleri ile değil, birebir görsel örneklerle, canlı kanıtlarla gözümüzün önüne serildi tam iki saat boyunca. Buna rağmen, film çıkışında neyse 2050'ye daha 42 yıl var o zamana kadar bilimadamları bir çare bulur canım mırıldanmaları ile salonu terkettik... 

Film benzerlerinden şiirsel, görsel ve gözlemci tarzı ile hemen ayrılıyor. Görselliği yoğun ve izleyici üzerindeki duygusal etkisi yüksek. Kenya'dan Grönland'a kadar çeşitli ülkelerden 29 farklı uzmanın görüşüne yer veriyor. 

Şili açıklarındaki Paskalya adası ile dünya arasında kurulan benzetme ise son derece basit ama gerçek. Okyanus ortasındaki adada uygarlığın gelişmesi, nüfusun çoğalması ve tüketimin artması sonucunda doğal kaynaklar tükenir. Ağaçların kesilip ormanların yokolmasına bağlı olarak hayvan türleri azalır, iklim değişir kuraklık başlar, ağaçlar gidince erozyon nedeniyle toprak kaymaları olur. Adalıların uygarlıklarının işareti olarak diktikleri taştan heykeller bile yıkılır. Yiyecek kaynakları tamamen tükenir, açlık nedeniyle insanlar birbirlerini yemeye başlarlar. Evet adada kaçınılmaz olarak yamyamlık ortaya çıkar... 

Dünya da aynı okyanus ortasındaki bu ada gibi.. uzayda bizim yaşayabileceğimiz tek yer. Benzer durumda yardım isteyebileceğimiz başka bir gezegen ya da canlı türü yok. Başımızın çaresine bakmamız gerekecek..Ama bu birbirimizi yiyerek mi olacak? Bakış açımızı ve davranışlarımızı değiştirmezsek çok uzak bir olasılık değil. 

O vahşi doğa belgesellerinde gördüğümüz el değmemiş, bakir topraklar yok artık. Bu tür filmlerle, yapay bir gerçeklik duygusuyla daha çook boş alanlarımız olduğu yanılgısına düşmeyelim. Şu anda dünya nüfusu 6.3 milyar..2050 yılına kadar 10 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Ve artık kirlettiğimiz, bozduğumuz alanları geride bırakarak yeni alanlara geçme lüksüne de sahip değiliz. Bu lüksü sonuna kadar tükettik çünkü. Elimizin değmediği bir yer kalmamış artık gezegen üzerinde anlaşılan. Bir anlamda evet dünyanın sonuna geldik. 

Filmde hiçbir politikacının '' az tüketin, araba satın almayın, daha az uçağa binin '' diyebilecek güçte olmadığı belirtiliyor. Gerçek önlem alınabilmesi için ancak halkın durumun aciliyetinin farkına varıp, birlik ve kararlılıkla başkaldırması gerekli. Bu başkaldırı da yerel değil küresel olmalı. Ancak insan doğası gereği bu tür bir tehdit ve felaket gerçekliği ile karşı karşıya geldiğinde bunu bastırma, unutma, yadsıma eğilimi gösteriyor. İnanmak istenecek bir senaryo değil karşı karşıya olduğu. Bu senaryoyu yazan ve oyanayan da bizzat kendisi ayrıca..Hem katil hem de kurban rolünde..Oldukça kafa karıştırıcı bir durum, sonsuz bir çaresizlik hissi veriyor. 

Küreselleşme sonucunda evimizde yaptıklarımız dünyanın öbür ucundaki ekosistemi doğrudan etkiliyor. Bu gezegende yaşamaya devam edebilmemiz için bir an önce onu limitlerinin ötesinde zorlamaktan vazgeçip bakış açımızı değiştirmemiz şart. Yenilenmesi imkansız olan kaynakları şuursuzca tüketmek sahip olmadığımız bir parayı harcamakla aynı şey. Ama dünyanın bize sunacağı yirmi yüzyıl vadeli, düşük faizli geri ödeme seçeneği yok... Dünyayı durdurup inme şansımız da olmadığına göre?... 

 
Toplam blog
: 9
: 638
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Kostüm Tasarımcısıyım ..