Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gidişler ve dönüşler...

Gidişler ve dönüşler...
 

Gidişlerin en zor yanı dönüşler galiba. Giderken duyduğun heyecan yerini dönerken hüzne bırakıveriyor. Aklında bin fotoğrafla otobüsün camından izliyorsun hayatı ve o hayat öyle dışında gibi geliyor ki, senin gerçeğin sadece aklındaki fotoğraflar oluyor. O fotoğraf karelerinde donup kalıyor yüzün ve hiç de vazgeçmek istemiyorsun o donmuş hayattan. Her ayrıntıyı karelemek ve aklının derin dondurucusunda aynı tazelikte saklamak istiyorsun. Dönüp dolaşıp o derin dondurucundan bir fotoğraf çıkarmak, onu bir dondurma gibi kaşık kaşık damağında eritmek, tadına vara vara içine sindirmek istiyorsun.

Ben de böyle fotoğraflarla, otobüsün yanan camına alnımı dayamış yolculuk ediyorum şimdi. İçimde tuhaf mutluluk ve hüzün karşımı bir duygu, otobüslerinin gelmesini bekleyen insanlara bakıyorum. Her baktığım yüzde hüzün görüyorum. Her yüz bir ayna gibi yansıtıyor kendi yüzümü sanki.

13. peron da duruyoruz. Bir aile sarmaş dolaş vedalaşıyor. Kadın üç çocuğuyla evine dönüyormuş. Eşi ise orada kalıyor. Adamın yüzünde limon yemiş gibi bir ifade var. Yalnız kalmaktan hoşlanmıyor belli. "İşi bu kentte mi acaba?" diye düşünüyorum. Kadın otobüse biniyor. Ardından da 9-10 yaşlarındaki kızı. Otobüsün kapısında duruyor kadın, kızına dönüp "babanın elini öptün mü?" diyor. Kız koşarak inip babasının ellerine sarılıyor. Adam kızına tüm kalbiyle sarılıp koklayarak öpüyor kızını. Kokusu kendinde kalsın istiyor belli. Onu zaman zaman anımsadığında o koku beyninden çıkıp burnuna dolacak. Adam bunu biliyor olmalı.

Hemen yan tarafımda iki kız kardeş oturuyor. Birbirlerine çok benziyorlar. Biri 30'lu yaşlarda iki çocuğu var. Diğeri ise en fazla 22. Küçük olanında kolundaki dizi dizi bilezikler o elini kolunu sallayarak konuştukça parlıyor. Bu kadar bileziği nasıl taşıdığını aklım almıyor. Çok ağır görünüyorlar. Diğerinin küçük çocuğu "simit istiyoruuum." diye tutturuyor. Kadın onu umursamadan sohbet etmeye devam ediyor kız kardeşiyle. Çocuğun çığlıkları otobüsün içinde yankılanıyor. Sonunda kadın çocuğa bağırıyor. Çocuk çığlıklarını artırarak karşılık veriyor annesinin öfkesine. Sonunda otobüsün kapısına gelen bir simitçi tüm bu gürültünün sonlanmasını sağlıyor. O simitçiye tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Çocuk elindeki simiti mızmız mızmız yemeye başlıyor. Etrafı ısırıklarla dolu simit elinden fırlayıp koridora düşüyor. Kadın çocuğun başının arkasına bir tokat atıyor. Çocuk şaşkın şaşkın simite bakıyor. Annesi ise simiti yerden alıp biraz çırpıyor ve çocuğun eline tutuşturuyor. Dehşet içinde kalıyorum. Tüm ayakkabıların çiğnediği o koridordan aldığı simit ve elinde bir poşet içinde duran bir kaç simit... Kadının "ziyan olmasın" kavramında deli oluyorum.

Otobüs hareket ediyor. Yol kenarındaki herşey akıp geçiyor. Aklımı kurtaramıyorum fotoğraflardan. Ve hangisine bakacağımı bilemediğim fotoğraflar yol kenarındaki dağlara, ağaçlara, elektirik tellerine, otlara takılıyor. Yorgun bir gülümseme gelip yerleşiyor dudaklarıma. Otobüs şoförü hüzünlü bir şarkının sesini yükseltiyor. Alnımı tekrar otobüsün camına dayıyorum. Herşey kayıp gidiyor. Zaman da öyle...

RESİM: Frida Kahlo
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..