Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '08

 
Kategori
Haber
 

Gittiiiii... Gitti... Bir garson daha gitti.

Gittiiiii... Gitti... Bir garson daha gitti.
 

Muhtemelen, ihtimalen, olasılıkla, önümüzdeki günlerde İstanbul Beyti Lokantasının şef garsonu Osman Yılmaz da işinden olacak.

Diyeceksiniz ki “Nasıl olacak” bu iş…

Efendim, Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, yanındaki 120 kişilik ekibi ile, Yunanistan’a dönmeden önce, İstanbul’un meşhur et lokantalarından Beyti Restorana gitmiş. Orada şef garsonu Osman Yılmaz’ın verdiği bilgilere göre, neler yemişler neler. Onan yani Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’e döner, köfte, kuzu pirzola, Beyti kebap, yoğurtlu kebap ikram etmişler. Yine Şef Garson Osman Yılmaz’ın dediğine göre, tabakların hiç biri de boş gelmemiş, silmiş süpürmüş Sayın Kostas… Ayrıca Türk rakısından da 3 duble içmiş… Sonra da sekiz bin Yeni Türk Lirası hesap ödeyip çıkmışlar.

Gerçi sekiz bin lira hesap, 120 kişi için çok görünmüyor. İçkilerle birlikte adam başına 66,66 YTL düşüyor. Allah var, çok da sayılmaz.

Restoranlarda yemek yemenin bedeli üç aşağı beş yukarı böyle zaten… Ha Amerika’da 500 dolar artı yüzde 20 bahşiş, ha Türkiye’de 120 kişiye, her şey dâhil sekiz bin lira…

Çok değil…

Aslında işin parasında pulunda filan değiliz hani… Toplam rakamlar “Haber” olarak verilince insan bir anda “Yuh be…” filan diyebilir de, hesabı adam başına böldüğünüzde abartı olmadığı ortaya çıkar.

Lakin benim endişem, şimdi Şef Garson Osman’a ne olacak?

Yarın bir gün Yunanistan Büyükelçiliğinden biri telefon eder de “Kardeşim sizin Osman ne yaptı bööööle” derse?…

İşte o zaman dananın kuyruğu kopmaz mı?

Canım kardeşim Osman’ım… Sen Alt tarafı “garson” üst tarafı “patron” değilsin ki? Sonra yakın bir geçmişte “Numune” sayılacak olay ortada iken sen niye kalkıp gazetecilere “Kosta bizim lokantaya geldi, döner, köfte, kuzu pirzola, Beyti kebap, yoğurtlu kebap yedi, üç çift de rakı içti, bir de üstüne bira içti, sonra da 8 bin YTL’yi verdi de gitti” diye beyanat veriyorsun? Eğer verilecekse bir beyanat, gelen gazetecilere ki onlar işin özünden ziyade “magazin” tarafında olurlar, “Bi Dakka ağabeyler, ablalar (Ayrıca magazin muhabirlerinde cinsiyet ayrımı da olmaz) ben size patronu çağırayım da o size ne diyecekse desin, döner, köfte, kuzu pirzola, Beyti kebap, yoğurtlu kebap mı yedi, üç duble rakı, üzerine de bira mı içti, sekiz bin lira da hesap mı ödedi, ne ettiyse o söylesin” demiyorsun da direkt ne var ne yok hepsini ortaya döküyorsun a evladım…

Şimdi yarın Yunanistan Büyükelçiliğinden biri telefon açacak, patronuna “Sizin Osman var ya sizin Osman… Ha, işte o Osman, Kosta’nın size geldiğini, ne yediğini ne içtiğini, ne kadar hesap ödediğini basına anlatmış… Atın onu işten” diyecek.

Eeee… Sen ne yapacaksın Garson Osman Efendi?...

Ha… Dersen ki “Ben de gider kendime bir lokanta açarım”, sen bu kafayla gittikçe ne lokanta açabilirsin, ne de bir başka şey. Sana gelecek “Önemli” kişiler huzurunda artık “Sabıkalı” oldun, gelir mi adamlar?

Demezler mi ki “Osman’ın ‘Yerine’ gitsek ama şimdi ne kadar magazin muhabiri varsa hepsine haber verir.”

O zaman kim gelecek senin “Mekan”a?...

Olmadı Osman Olmadı…

İnşallah senin patron “Yanlış” bir şey yapmaz…

26 OCAK 2008
 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..