Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '14

 
Kategori
Deneme
 

Gönlü sizde olanı kimse elinizden alamaz; bu nedenle kıskançlık aptallıktır

Bağlı insan, birine ait insan olmaz; eşimiz de olsa sevgilimiz de olsa kişi bağımsızdır. Kişiler de ülkeler gibidirler; bağımsızlığını elinden alırsanız gerçek özelliklerini size gösteremezler; sizin istediklerinizi verir sizin istediğiniz gibi olurlar. Oysa bir kadının/erkeğin gerçek güzellikleri kendinde saklıdır. Ayrıca aşk siz isteyip alınca değil, karşınızdaki isteyip verince tatlıdır. Sahip olduğunuz, size ait olan kadın/erkek zaten sizin malınızdır, istediğiniz zaman yatağınıza gelmek zorundadır; bu da aşkı öldürür.

Eşimizi, sevgilimizi kıskanırız; bu o kişinin hayatına müdahaledir; ineğin boynuna yular takar gibi kolundan tutup zorla evimize götürürüz, ya da zaten gelmek zorundadır. Artık bu kişinin kendi özgür hayatı bitmiştir; kırlarda çiçek toplarken bile bizden izin almak zorundadır, bizde izin vermiyoruz zaten. Bu, karşılıklı boyunlarına zincir bağlanmış bir nevi köleliktir. Eş, sevgili bu durumda benzetmek gibi olmasın ahırınıza bağladığınız inek gibidir; örneğin pencerenize konmuş kuş gibi değildir.

Sadakat aşkla, size olan ilgiyle mümkündür; gönlü sizde olanı hiç kimse sizden alamaz. Nikâhla, imzayla, sözle de eşinizi sadık yaparsınız ancak bu durumda sizin yatağınızdayken bile başkasıyla beraber olmasını önleyemezsiniz.

Böyle beraberliklerde arada var olduğu düşünülen sevgi ve nikâhın bağlayıcılığı(evliliğin görev ve sorumluluğu nedeniyle) eşlerin isteyerek birbirlerine sadık olacakları söyleniyor. Arada sevgi olduğunu, dahası olsa bile bu sevginin sadık olacak kadar güçlü olduğunu bilemeyiz. Evliler aralarında Aslı Kerem sevdaları var sanıyorlar, evliliklerin nasıl kurulduğunu biliyoruz; görmüş almış, vermiş almış.

Seni sevdiğinden emin olmadığın eşini kıskanıyorsun. Bu, beni sevmesen de başkasına bakamazsın demektir. Herkes Leyla ile Mecnun gibi âşık olup evlenecek değil, hoşlanma bile varsa beraberlik için yeterli olmalı. Ve sizden hoşlanıyorsa niye başkasına gitsin ki? Ve başkasına bakıyorsa sizden hoşlanmıyor demektir, gideceği yere biletini ben alırım. Bana sevgisi olmayan, benden hoşlanmayan biri karım bile olsa yatağıma giremez.

Özellikle eşlerimizin, sevgililerimizin giyim ve davranışlarıyla güzelliklerini ortaya koymaları kıskançlığa sebep oluyor. Dükkândan şişme kadın almıyorsun, onu nikâhına almış olmakla o güzel kadının senin olduğunu garanti edemezsin; sen daha çekici ol başkasına gitmesin. “Ben kocasıyım zaten istese de gidemez” dersen sen işe gidince gider. Ama onun için dayanılmazsan her akşam kapıda seni bekler.

Seven insan sevgisinden de eşinden de emindir; onu yalnız başına Amerika’ya bile yollar. Kıskananlar kendilerinde eksiklik gördükleri ve ihtimal ki eşlerinin sevgisinden emin olmadıkları (ya da gerçekten ortada bir sevgi olmadığı) için kıskanmaktadırlar. Sen bu kadına/erkeğe layık(uygun) değilsen, yanlış bir beraberlik olmuşsa, onun sevgisinden emin değilsen (hatta belki sevgisi yoksa)- yürek kiralanamaz-o kadın zaten senin değildir, yanında geziyordur, böyle birinin neyini kıskanacaksın.

Eşin senden daha güzelse bu zaten yanlış bir evliliktir, delikanlıysan atarsın yüzüğü gidersin. İnsanlık elbisesini giymiş vücut (ihanet yoksa) yatakla kirlenmez. Ve eşin Polat Alemdar gibi ya da Beyonce Kate gibi geziyorsa, karın süper vücudu, baştan çıkarıcı giyimi ve seksi görünüşüyle ortalığı birbirine katıyorsa “Sen çok güzelsin, böyle olmaz, gel seni çuvala sokalım” diyebilir misin? Güzelse güzelliğini göstermek insanların hakkıdır; burada yapacak bir şey göremiyorum. Eğer eşiniz hanımefendi biraz da sizin onurunuzu düşünerek davranırsa ne ala.

Kocasının yanında laf atılan kadına kadın dururken kocasının müdahale etmesi kadının onurunu kişiliğini yok eder. Hem kocası niye her zaman kadının yanındadır ki. Laf atmayı da abartmamak lazım. Terbiyesiz kimseler istisna bir erkeğin evli dahi olsa bir kadına "çok güzelsin" demesi teşekkürle karşılanacak bir şeydir. Ancak işte bu kadar basit bir şey görgüsüz koca ve kişiliğini bulamamış kadın (bulmuş olsa zaten yanında kocasını gezdirmez) için belki bir kavga nedeni olabilir.

Ben şahsen eşimin yanında  badigard gibi dolaşmaktan, kim bakıyor, o kime bakıyor diye eşimin her hareketini kontrol etmekten rahatsız olurum. Böyle bir durum hem sizi hem de içine girdiğiniz toplumu rahatsız eder. Ben eşimle bir topluma girdiğimde kimse onun benim eşim olduğunu anlamaz. Hatta öyle olur ki "Affedersiniz hanımefendi bir dakika" diyerek kendi eşimle yanlışlıkla karşılaştığım olur. Böyle bir atmosferde siz de, eşiniz de,  insanlar da rahat olurlar.

Eşini korumak gözetmek diye bir olay yoktur. Bu durumu ifade eden her türlü davranış rahatsızlık verir. Tanıştığım bir çiftin erkeği hanımının her hareketinde bana bakıyordu. Rahatsız oldum ve ayrıldım gittim. Aksine böyle ortamlara girdiğinizde eşinize eşiniz gibi davranmayacaksınız. Kimse anlamayacak. Ya sizin derdiniz ne! Onun istediği sizseniz endişe etmenize gerek yok. Onun istediği siz değilseniz zaten bırakın istediğiyle gitsin.

Karısının sahibi gibi davranan erkeklerin yanında kocasının malı gibi hareket eden kişiliksiz kadınlar da var. Kocamsa kocam, ne öyle etrafımda dolaşıyor. Ben kendi ahlaki sınırlarımı kendim koyarım. Özgür ve rahat olmak istiyorum ya! İnsanlar yanımda kocam var diye bana karşı rahat davranamıyorlar. Ben de öyle. Eşimle bir yere gittiğimizde burnumdan geliyor. Aynı durum aslında kocalar için de söz konusu."Yanımdan ayrılmayacaksın, gözünü oyarım" Kadın olsun erkek olsun herkes herkese bakar, konuşur, sohbet eder, yer içer gezer..."Karın İsmail’le konuşuyor" Nolmuş? Ben aksine eşimin rahat olmamasından rahatsız olurum. Yolda bir tanıdığı. Selam verecek gözüme bakıyor. Ya da yanlış anlarım diye selam vermeden geçiyor. Rahat konuşsunlar diye bizzat ben uzaklaşırım.

Valla ben kadın olayım öyle badigard gibi etrafımda dolaşan, her yere benimle gelmek isteyen, beni yalnız bir yere göndermeyen bir kocam olsun anında bırakırım. Seviyormuş, kıskanıyormuş, gözünden sakınıyormuş... Bunları yatakta göster, benim özgürlüğümü engellemek için niye kullanıyorsun ki... Toplum kurallarıymış umurumda değil, topluma uyan insan az biraz aptaldır. Namusumu ahlakımı ben kendim dizayn ederim. Kocaların karılarını (bazen de kadınların kocalarını) bu denli gözetim altında tutmaları inanın hayatı zehir ediyor. İçinizde böyle bir niyet olmasa bile varlığınız sorun oluyor. Ben rahat etsin, benden sıkılmasın diye genelde eşimle gitmem, onu yalnız gönderirim. Gerçekten günümüzde kadınlar bu konuda rahatsızlar.

Eşinizle arkadaş gibiyseniz gelin. Karı koca şeklinde davrandığınız zaman etraftakilere rahatsızlık verdiğinizi bilmeniz lazım. Hem canım her yere niye birlikte gidiyorsunuz ki. Karı kocanın birlikte olmak zorunda oldukları tek yer yataktır. Hayatın içinde kadın da erkek de bağımsız olarak yaşar. Birisinin karısı/ya da kocası olduğunu  anlayamazsınız bile.

Her hareketimiz, davranışımız beyinden emir aldığına, beynimiz de aklın merkezi olduğuna göre mantıksız duygu ve davranışları ayırmalıyız. İşte kıskançlık ta böyle bir duygu ve buna bağlı davranış. Ama sanki normal gibi gösteriliyor. Yani kıskanç olmalıymışız. Literatürü taradım, kıskançlığın bilimsel temelleriyle ilgili mantıklı bir argüman bulamadım. Düşünceme göre temelde sahiplenme ve haset etme duyguları var ve ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Tek fark ilkinde kendi sahip olduğunu, ikincisinde ise başkalarının sahip olduklarını kıskanıyorsun. 

Sen neyin sahibisin? Ya da neyin sahibi olabilirsin, olmalısın? Bu soruya insanların tamamına yakını “ Elde ettiğim, bana kalan, benim olan her şeyin” cevabını verecektir. İşte Kerim Korkut farkı burada ortaya çıkıyor ve hiç istemediğim halde yazılarımın bir yerinde iki de bir gösteri maymunu gibi reklâmımı yapmak zorunda kalıyorum. Buna mecburum çünkü bu farkı insanların görmesi lazım. Mal/mülk/para seninse senindir. Başka sana ait ne var? Yaşadığın dünyada sana ait ne var arkadaşım? Senin adını taşır, senin evinde durur, kucağında oturur… Sen istediğin kadar “benim” de. ”Bu çocuk benim; ben doğurdum.” Yaratan vermese sen nasıl doğuracaksın? Sen mi yarattın ki senin oluyor? Onun o hale gelmesinde emeğin var mı? Yapmış etmişler, hazır çıkarıyorsun. “Bağıra bağıra ben çıkardım” Senin içindeki şeyi ben mi çıkaracaktım? 

“Benim karım” Zaten kıyameti koparan, Korkut’u delirten cümle bu. “Karı” lafı başlı başına bir aşağılama ifade ediyor. Şu işe bak.” Benim karım” da aşağılama, ” Benim kocam” sözünde ise tam tersine yüceltme var. ” Benim karım” sözünde kocanızın malı olurken ”Benim kocam” sözünde yine kocanızın malı oluyorsunuz. “Mal” nedir? Kullanmak için alınan şey. Siz eşlerinizi kullanmak için mi alıyorsunuz? Hem sahi ya siz niye eşinizi alıyorsunuz? 

“Sayın Korkut, bunlar eski zaman anlayışları. Şimdi artık okumuş kültürlü insanlar böyle yapmıyor” Hayır, bin defa hayır! Dediğiniz gibi olsa bu yazıyı yazmam zaten. Adam karım demiyor, eşim diyor ama öküzlüğünü yine yapıyor. Sahiplenme duygusunun okumuşlukla ilgisi yok. Adama diyorsun ki ”Sen karının sahibi değilsin” Ordinaryüs prof. orada, gidin söyleyin bakalım, ne cevap alacaksınız? Evli kadınla erkek iki ayrı insandır. Kadının kocasının yanındaki yeri ve keza kocanın kadının yanındaki yeri aralarındaki evlilik sözleşmesinin onlara yüklediği toplumsal bir rolden ibarettir. 

Karına ne yapabilirsin? Valla aslında o istemezse hiçbir şey yapamazsın. Yani onun üzerinde hiç hakkın yok. Verdiklerini alacaksın. Şimdi canını bile alıyorsun; alçak düzenin yüzünden! Elin karısına senin yanında laf atsalar, taciz etseler, ya da elin karısı başkasına baksa kıskanır mısın? Kendi karın olsa kıskanırsın ama. Yapılan hareket aynı. O halde karını güya sana ait olduğu, senin malın olduğunu düşündüğün için kıskanıyorsun. Bu aptalca hareket yerine çık ortaya “ Ulan böyle terbiyesiz hareket yapılır mı” deyip indir yumruğu. Valla iki tane de ben vururum. Yanlışlık yanındakini malın gibi görmekte. Onurunu kurtarmak için yanındaki kadını aşağılıyorsun. “ Karımı neden rahatsız ediyorsun” değil, “ bu kadına neden böyle çirkin davranıyorsun” diyeceksin. Hatta aslında en doğrusu eşinin kendini savunmasını bekleyeceksin. Kadınlarımız bu konuda çok cahil.” Benim herif şimdi hakkından gelir” diyor. Al çantayı indir kafasına, hem kocan saçma kıskançlık gösterisiyle seni aşağılamasın, hem başı belaya girmesin hem de onuru korunmuş olsun. 

Hiç olur mu? Bizim aklıevvel kadınlarımıza göre kocası kendini ne kadar kıskanırsa o kadar seviyormuş. Seven erkek kıskanırmış. Ya bunu abartmadan eşinize bir jest bir hayat güzelliği olarak kıskanır gibi yapın. “Öldürürüm valla!” Sittir git. Sana karı değil inek bile vermem! Yanlış davranışlara, çirkin davranışlara tepkisiz kalmayın tabii ki. Adamın biri karınıza bir şaplak attı. Bu durumda sessiz kalan kocanın o kadını elinden alın. Böyle bir hödüğe inek yavrusu bile vermem. 

Sorun tepki gösterilmesinde değil, tepkinin şeklinde. Sen yanındaki senden hiç aşağı olmayan- onunla evlendiğine göre kendine denk görüyorsun demektir- karını, sevgilini onun bilgisini, gücünü, insani kişiliğini hiçe sayarak köpeğin yavrusunu koruması gibi korumaya kalkışıyorsun. Bırak o kendini korusun, başaramazsa yardımcı olursun. Korumaya ihtiyacı olmayan birini korumaya kalkmak onu aşağılamaktır. 

Ve karının sahibi olarak, sahibiymiş gibi bunu yapıyorsun. Kırk yaşında dul bir kadının ağabeyi kadının arkadaşına “o benim kardeşim, onun namusunu koruyorum” diyordu. Adam “ O kendi namusunu koruyamıyor mu” dedi. Ağabey “Ona kalsa çoktan koynuna girmişti” deyince adam “ Onun bileceği şey, sana ne bundan. Kırk yaşındaki kadın senden mi izin alacak” Ağabey “ Elbette; ben abisiyim” dedi. Ve bu tartışma sizce nasıl bitmiş olabilir? Ağabey kız kardeşini de sevgilisini de oracıkta öldürdü. Türkiye’nin yarısının bu olayda kızın ağabeyini haklı bulduğuna yemin ederim. Bir de “ Kızın ağabeyi haklı ama keşke yapmasaydı” diyen bir acayip güruh var. 

Türkiye’ de erkekler bu konuda o kadar geri düşünceliler ki başka erkeklerin, yanlarındaki karılarıyla mecburiyetten bile konuşmasını kabul etmiyorlar. Yanında kocası olan kadınla normal, kibar bir şekilde dahi olsa konuşamıyorsunuz. Adamın içinde hep bir şüphe var.”Acaba karıma göz mü koydu” Olumsuz bir görüntü için karı koca çifte yaklaştım. Nasıl olmuşsa olmuş kadının fistanı yırtılmış içi görünüyordu. Adam “Ne diyeceksen bana söyle” dedi. Yanında başkaları da vardı. Kadın rezil olacaktı. Durumu çaktırmadan ona söylemeliydim. Adam inadına” Karımdan ne istiyorsun, benimle konuşsana be adam” deyip duruyordu. 

İnsanlar nerede olursa olsun eşinizle sizinle konuştukları gibi rahat bir şekilde konuşamıyor, oturup, kalkamıyor, gezip eğlenemiyorlarsa; evinize gelemiyorlar, siz de onların evine gidemiyorsanız siz medeniyetten uzak bir insansınız. Erkekler diyerek suçu tümüyle bir tarafa yıkmayalım; belki kadınlarda da var bu. Bu tür kadın ve erkeklere karşı yapılacak tek şey kendinizden ve hayatınızdan onları uzak tutmak ve saçınızın telini bile onlara göstermemek olacaktır. Adam hem yobazlık yapacak hem de dünya güzeli Ayşe kızı alacak. Hadi be! Ama işte bunların görünüşüne, çalışkanlığına, mesleğine, parasına falan adlanılıyor. Yobazlık temelden bir eksikliktir, hiçbir şeyle giderilemez. Yobaz bir insanla yaşayabilen kendisi de yobazdır. 

Nedir yani? Sokakta tanıdığın bir karı koca geliyor. Seni görünce duruyorlar. Yalnızsan ayıp olur diye sadece erkekle konuşuyorsun. Adam yanlış anlamasın diye kadının yüzüne bile bakmıyorsun. Ya da eşin yanındaysa haremlik selamlık usulü kadınlar birbiriyle erkekler de birbiriyle konuşuyor. Bu nedenle ben çağrılsam bile birinin evine gitmek istemiyorum. Bu işin köylüsü, cahili, kültürlüsü, dindarı, serbesti yok. Tamamen kişiler ve yaşadıkları çevreyle ilgili. İmamın karısıyla konuşabiliyorsun da lise öğretmeniyle konuşamıyorsun. Yobaz beş tane üniversite bitirse yine yobaz oluyor. 

Nedir yani? Niye böyledir? Bu anlaşılmaz kadın korunmacılığı yüzünden ciddi şekilde gerilim yaşıyoruz. Karı kocanın birlikte gezmesi toplum düzenini bozuyor. Karı kocanın bulunduğu bir toplulukla ben şahsen pikniğe falan gitmek istemem. Öyle bir psikolojiye sokmuşlar ki seni, adamın yanında karısına bir şey söylemek zorunda kalsan sanki yatağına girmiş gibi hissediyorsun. Kadın rahatsız olacağına sen rahatsız oluyorsun. Eşini sahiplenir gibi görünen kocalar etrafa rahatsızlık veriyor. Öyle de sarıp sarmalıyor, iyice sokuluyor ki alıp kaçacaklar sanki. Sadece onun eşi var, başkasının karısı yok. Biz evde kuş besliyoruz sanki. Biraz ayrı durun, birbirinizi özgür bırakın ya! Allah Allah! Böyle karısını cebine sokar gibi yanında taşıyanları toplumun içine sokmayacaksın. Sevgiden diyorlar. Biz sevgiyi biliyoruz kardeşim. Adam da kadında sarmaş dolaş insanlarla konuşuyor, etraflarına gülücükler saçıyorlar. Böyle çiftleri görünce saygıyla eğilip “Allahım onları ayırma” diyorum. Bir de hödükler var. Karının elinden tutmuş, etrafa yılan gibi bakarak sürükleyip götürüyor. Göz bu yanlışlıkla takılsa, kanlı gözbebekleriyle seni yiyecek gibi bakıyor. Hayırdır, kesime mi götürüyorsun? Niye çıkardın toplumun içine? “Bu benim karım, yan bakanı öldürürüm” Buna kıskançlık da denmez; hayvanlık gibi bir şey. 

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..