Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Temmuz '17

 
Kategori
Şiir
 

Google'da eşelenirken bir şiir buldum...

Google'da eşelenirken bir şiir buldum...
 

Çizim, Yücel Evren


Gençliğimde şiiri çok severdim. Güzel de okurdum. Lisede özellikle… Kızlar severdi şiir okumamı. Cahit Sıtkı’yı, Orhan Veli’yi, Ahmet  Arif’i, Enver Gökçe’yi, Nazım Hikmet’i, Pablo Neruda’yı… Pek çok şiirlerini ezbere bilirdim her birinin.

Atilla İlhan’ı sevmemiştim başlarda… Şiirden soğumaya başladığım günlerde ancak keşfedebildim büyüklüğünü ve galiba gecikmiştim biraz da…

İşte şiirden anladığımın hepi topu bu… Pek anlamam yani. Severim sadece ve okurum keyifle.

Ezberlemem, ve sonra unuturum.

Ama bazen öylelerine denk gelirim ki, o zaman da günlerce etkisinde kaldığım olur bir şiirin. İşte onu paylamamak olmaz.

Google’da eşelenirken tesadüf ettim.

Bu da onlardan biri…

Aldı beni, götürdü çocukluğuma… Ne kadar tanıdık, ne kadar özlenmiş günlerden…

Açıkhava sineması hatıram azıcık farklıydı.

Babamın meslektaşı ve arkadaşı, Akdere Çeşme sinemasının perdesine üstten bakan okulun hademesi o amca davet etmişti bizi. “Hazreti Ali” filmini okulun üst kat penceresinden biraz uzaktan ve yetersiz sesle izleyebilecektik, ve öyle yapmıştık…

Google’da eşelenirken buldum şiiri… Milliyet Blog sayfasında mevcut şiirleri arasında yer almıyor Nedim Üstadın… Ekşi’de yayınlanmış.

Bu kadar güzel olabilir…

Paylaşmadan olmaz.

Hoşgörülerine sığınarak, kalemine, yüreğine sağlık dileyerek, Nedim Üstün üstadıma saygı ve sevgilerimle…

 

SESSİZ BİR ÇOCUKTUM BEN

sessiz bir çocuktum ben
anadilinde severdi beni dedem
çocuk günlerini anlatırdı ve gençliğini
güzel yaşadı güzelce geçti 100 yaşını
tarsus çocukluğuydu sonrası mersin
''ya allah...ya hıdır'' deyip çıkardı sedire
yaprakları sıcağı emerdi bir yeşilliğin
gölgesi bahçeyi kaplayan duta yaslanırdı
''ya mustafa... ya mustafa kemal'' diye başlardı
ve gözleri kanardı çanak çanak
gökyüzünü indirirdi gözlerine
ve dut ağacını...

nasıl gittiğini anlatırdı fransızların
ve ''seferbirlik'' ile giden ''üç abi''sini
''geri gelmediler'' derken yanardı gözleri
gökyüzünü sürerdi gözlerine
ve kara dutları.

arapça severdi beni dedem
ve kurtuluşun savaşındaydı yüreği
uslu bir çocuktum ben ve sessiz
uzun boylu nenem beni arapça severdi
dedem de öyle
yemyeşil gözleri yaşarırdı ak örtüsünde
''ahıd gadag'' derdi ''ya habibi nedim''
ensemin çukurunda durur fısıltısı
siyahtı önlük yaka beyaz ve kolalı
mendiller de öyle
''maasselami ya habibi... maasselami''diye diye
ilkokuluma uğurlardı beni
ve yüreği nefesinde.

dev öğretmendi adı ali soyadı özgür
türkçe severdi beni güzel bir türkçe
yazıldığı gibi okur ve konuşurdu
sesi şiir
uslu çalışkan bir çocuktum ben sessiz
korkardım ondan ama galiba çok değil
anımsadım da öyle
''yollarda oynamak yok...doğru eve''
tembihler öyle gönderirdi bizi
sesi şiir
ve yüreği sesinde.

uslu sessiz bir çocuktum çalışkandım
annem babam ölürdü benim için
hem türkçe hem arapça severlerdi beni
bazen dilsiz bazen belli belirsiz
-annem türkçe yazar ve güzel konuşurdu
ikisini de güzel konuşurdu babam
ama okuma yazması pek yoktu
hülya şarabı içerdi
bağdaş kurmuş diz çökmüşüz
annem babam ikiz kardeşlerim
gaz lambasının ışığında
karavana başında
ince memedi okurdum babama
günlük gazeteden sayfa sayfa
vardiya dönüşünde bağıra çağıra
sevdiği yerleri bir daha okurdum
odun sobasının başında
gaz lambasının ışığında

babam annem ölürdü bizim için
hem arapça hem türkçe bazen dilsiz
ders çalışırken kalem yontarken
kitap defter kaplarken
çaktırmadan seyrederlerdi
ve yürekleri gözlerinde.

sessiz uslu bir çocuktum sevimli
tüm komşularımız severdi beni
sonradan olma değil doğuştan arkadaşız
kan kardeşliğimiz var çocuklarıyla
bilek bilek sustalıyla çizmişiz
aynı mahalle aynı sokak aynı avludaydık
giritli bahar teyze beni rumca severdi
şeffaf beyaz bir kadındı ve incecik
elinde bir salkım üzüm bazen mandalin
ve yüreğinde kekik balı
telkâri ustası mardinli hanna
madam jozefin derdik karısına
boyalı yumurta verirdi hepimize
süryanice severdi beni
paskalyada noelde
''meryem anne seni korusun'' derdi
elen teyzenin kızı mari de öyle
ve çarmıhları gözlerinde
kürtçe severdi beni ayni teyze
esmerdi kuvvetliydi kemikliydi elleri
dövmeleri vardı yüzünde ve ellerinde
herifine yardım ederdi odun keserdi
-el dokuması rengârenk savanları açmışız
bereketli topraklar üstüne ağaçlar altına
oturmuşuz halil ibrahim soframıza
su içmişiz hep beraber ekmek yemişiz
omuz omuza
ayni teyze kürtçe severdi beni
ve yüreği mercan deresi
çingenelerin kralıydı şaban dayı
yazlık sinemanın kapısında dururdu
gündüz kılıç çeker barbut atardı
akşam olunca bilet keserdi
bizim kesilecek biletimiz yoktu
''birinci filim bitince gelesiniz bee'' derdi
kovalardı bizi ama üzülerek
ve üzüntüsü yüreğinde
duvardan atlardık karanlıkta süzülerek
tahta sandalyeler bizim hayal tahtımızdı
bitirmiştik ilkokulu çarçabuk büyümüştük
burnumuzun ucunda yıldızlar sigara tüttürürdük
ve beyaz perde ve sonra her şey
ve susuz yaz ve spartaküs...
şaban dayı bir çingene kraldı
pazar günleri çamaşır yıkamazdı karısı
ve çingânece severdi beni
pango'ydu tanrılarının adı
denizlerin dibine bileklerinden bağlıydı
bir pazar günü kırıp zincirlerini gelecekti
hazır olmak lazımdı çamaşır olmazdı
dedim ya çingânece severdi beni
ve yüreği ezgilerinde
yer ile gök yağmur yağmur seviştikçe
kemirgenler bozamaz kardeşliğimizi
çünkü annelerin sevgileri büyüttü bizi
hem de kayıtsız şartsız
kızlar kızanlar kızancıklar hep birlikte
bu toprağın oğulları ve kızçeleri
beş bir yanı deniz anadoluyu sevdik
işte öyle çocukça ve de kayıtsız şartsız
onun için yaşamayı ve ölmeyi
aşkla sevmeyi sevdik sarıldık sinesine
o da bizi sevdi tüm çocuklarını
ayrımsız ve kayıtsız şartsız
kemirgenler bozamaz kardeşliğimizi
yaşıyoruz işte lan yaşıyoruz
biz bu toprağın oğulları kızçeleri
yaşıyoruz işte lan yaşıyoruz
işte öyle çocukça
ve de kayıtsız şartsız
...................................icabında !
bornova...mersin
.......30 ekim...gece...
nedim üstün

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara