- Kategori
- Eğitim
Görev sürüyor
Atatürk'ü anlama, anma görevindeyiz
Atatürk, ulusculuğun baş koşulunun öncelikle toprağın kurtulmasıyla başlanacağını biliyordu. Bu nedenle dört yıl süren “ haklı savaş “ sonucu ulusal devlete ulaştı. Toprağı olmayan bir ulusun dilinden, ekonomisinden, bağımsızlığından söz edilemezdi. Atatürk’e gelinceye değin tarihimizde “ ulusal devlet “ görülmez. Ancak, Atatürk’le ulus olduk. Bir ulusu oluşturan yurt, dil, kültür, tarih birliği 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’yle bilince ulaştı. İşte bunun için “ Türk’ün Atası “ deyimi yerinde olduğu gibi, tarihsel gerçeğin de kendisiydi.
Atatürk, “ulusal devlete “ güç koşullardan geçerek ulaştı. Ulusal devletin dayandığı altı temel ilke Türkiye Cumhuriyeti’ni bayraklaştırdı. Ulusculuk, laiklik, devletçilik, devrimcilik, halkçılık, cumhuriyetçilik diyalektik bir bütünlük içinde çağdaş, bağımsız devlet olabilmemizin temel koşullarıydı.
Çağdaş toplum, çağdaş devlet olabilmek Atatürk ilkelerine dayanan eğitimle gerçekleşebilirdi ancak. Bu nedenle altı temel ilke yaşama geçirilmeliydi. Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için eğitimde birliği sağlamak kaçınılmazdı. Değişik kurumların eliyle yürütülen eğitim bir elde toplanmalıydı. Bununla birlikte çağdaş olmayan eğitim kurumları da kapatılmalıydı. Bunlar gerçekleştirilmeden laik eğitim yaşama geçirilemezdi. Eğitim dinsellikten kurtulup ulusal kimlik kazanamazdı.
Bu nedenle eğitim anlayışını yeniledi. Okul, medresenin yerini aldı. Artık, sorunları, bilinmezleri inançlarımızla değil, laik eğitimin sağladığı bilimsel verilerle açıklayacaktık. Uyuşuk, edilgen kuşaklar yerini araştıran, sorgulayan bireylere bırakacaktı. Yurttaşlık bilinci gelişeceğinden geleceğimize güvenle bakacaktık.
İşte bu nedenle, Şer’iye ve Evkaf vekaletleri, bunlara bağlı olan sıbyan okulları, medreseler, tarikatlar, zaviyeler bir bir kapatıldı. Ulusal - laik eğitimin bir ulusu özgür ve bağımsız yaşatacağını bilen Atatürk, eğitimin ulusal olması, boş inançlara dayanmaması
gerektiği görüşünü Sakarya Savaşı ‘nın sürdüğü günlerde gündeme getirdi. 15 Temmuz1921 ‘de topladığı “Maarif Kongresi” ulusal eğitim izlencesinin niteliğini belirledi.
Atatürk, 1 Kasım 1928’de yazı devrimiyle halkın bilgilenmesi, çağdaş dünyayla bütünleşmesi açısından önemli bir adım attı. “Ya üç ayda olur, ya hiç olmaz! “ diyen Atatürk Millet Mektepleri başöğretmenliğini üstlenerek ulusa yol gösterdi. Okur yazarlık hızla yaygınlaştı
Günümüzde görev sürüyor...