- Kategori
- Psikoloji
Gözlerim hala kapalı...

Garip bir uğultu bastırdı şu sıralar... Başımı ağrıtırcasına gürültülü, dışarıdan duyulmayacak kadar sessiz. Mağrur gülümseyişlerimle susturduğum için midir bilinmez, kimseler duymuyor... Beynim çıkacak yerinden; bir yandan uğultumla savaşıyor, bir yandan da bana söylenenleri anlamaya çalışıyorum. Her taraftan bir ses geliyor, boğuluyorum.
Yeter nidaları atarak koşasım var denizlere... O çok sevdiğim yarimin; İstanbul' un boğaz köprüsüne çıkıp parmaklıklarına oturasım var günlerce... Doya doya seyredip o şımarık kenti, ne var ne yok anlatasım var. Dertleşesim var İstanbul' la... Yaşadığım her şeyi bilsin istiyorum. Ve yaşamadığım... Medet umduğum için değil elbet, derdimi akıtasım var sularına...
Kapattım gözlerimi şimdi, hayal ediyorum. Vakit alacakaranlık, etrafta kimsecikler yok. Ne bir araba geçiyor üzerinden ne de başka bir şey var. Sadece bitmeye yüz tutmuş gece, İstanbul ve ben... O yüzden karışamıyor kimseler bana, toplanmıyor başıma meraklı kalabalık. Oturuyorum buz gibi parmaklıklara, başlıyorum anlatmaya...
Önce çocukluğumu dinliyor yüce psikolog... Sonra tüm aşklarımı... Zaman zaman ara veriyorum anlatmaya, benden şarkılar istiyor çünkü. Ne isterse yapıyorum bu gece...Söylüyorum en güzel şarkılarımı ona...
Müzik kesilince ortama bir sessizlik çöküyor, sonra o bozuyor sessizliği; devam et diyor. Anlattıkça anlatıyorum ben de... Uğradığım tüm haksızlıkları, acımasızlıkları, üzüntülerimi, ara sıra da olsa yaşadığım sevinçlerimi... Ben konuştukça gözlerim yağıyor. Üzerine damlayan yaşlarımı sevgiyle kucaklıyor, gülümsüyor yarenim. Çılgınlar gibi ağlıyorum. Her gözyaşımdan bir sancı çıkıyor, o da ağlıyor benimle...
Bir zamanlar hayatı ne kadar çok sevdiğimi anlatıyorum ona. O zamanlar ne kadar güçlü olduğumu... " Şimdi de öylesin" demeye yelteniyor, susturuyorum onu. "Bari" diyorum, " bari sen deme böyle..." Kendi ellerİmle yarattığım o güç maskesinden nefret ediyorum çünkü. Tüm zayıflar yıkılıyor üzerime benden medet umup onun yüzünden... Bunaldım, sıkıldım artık... Herkesin derdini dert edinmekten, herkesin benden bir şeyler istemesinden, benim de vermeye mecbur hissedişlerimden... Hep kendimden veriyorum ve sebep sadece güçlü olmam, tek sebep ve tek suçlu!
" Artık yoruldum" diyorum. Nefes almak bile ne kadar yorucuymuş, onu farkettim çünkü. " O yüzden sana geldim, al beni artık koynuna" diyorum. " Emin misin?" diye soruyor. Kimbilir, belki de hiç bu kadar emin olmamıştım daha önce...
Koyuyorum filmi, başlıyorum şeridi çalıştırmaya ve tek tek herşeyi izliyorum o an... Beni kararımdan vazgeçirecek hiç bir şey olmaması ne acı... Bir tek şey var, o da alışır zamanla diyorum, zaten alışmaya başladığı yokluğuma... Gözüme çarpıyor; herkese birer hediye bırakmışım giderken. Herkese biraz anı... Ne çok vazgeçmişim kendimden...
* * * * * *
Uğultu artıyor, başım çatlayacak gibi... Ayağa kalkıyorum ve gülümsüyorum denize... " Güzel karşıla beni" diyorum, gözlerimi kapatıp yüzümdeki gülümsemeyle bırakıyorum ona kendimi. Havada süzülmek ne kadar da keyifliymiş diye iç geçiriyorum. Demek ki hala keyif alınacak bir şeyler kalmış dünyada, vazgeçişim cehaletimmiş diyorum ama artık çok geç biliyorum... Olanca hızıyla çakılıyor bedenim suya...
Ve gözlerim hala kapalı...